Sormayın kimler ne haldeler, kimisi geçim derdinde kimisini hastalık sarmış, başını nefes alamaz halde, kimisi yüksek lisans yapmış iş derdinde, kimisi de burnundan kıl aldırmaz bela kokar vaziyette.
Ülkem bir çok badireleri atlatmış, fakat özenti ile gelen belaları atlatamaz vaziyete getirilmiş durumda. Yazdıklarımın birçok eksiklikleri olabilir, fakat bu yazdıklarım bu günün gerçeği bunu kimse inkâr edemez.
Ülkemizde her gün inanılması çok güç olaylarla karşılaşıyoruz, kutsallarımız ayaklar altında, çocuklarımız gelecek korkusunda. Avrupa devletlerinin bir lirası benim ülkemin yedi lirasına denk geliyor. Bu nasıl bir ülke yönetme anlayışı?
Ekonomi yönetmedir. Her olumsuzluğa şükretmeyi kutsal sayar olduk. Bizlere sokulmak istenenden habersiz gibi yaşamayı, konuşmamayı, “Aman ha içeri atarlar!” lafına korkularımızı depreştirdiler.
Bizler sanki aptalız, onlar öyle görüyor ve insanımıza aptal muamelesi yapmaktan geri durmadan gönül okşayıcı sözlerle insanların düşünme yeteneklerini ellerinden alarak siyaset yapıyoruz diyebiliyorlar.
Dün söyledikleri sözleri bugün yok sayabilen idareciler... Sorsan herkesim demir gibi Müslüman olduğunu söylüyorlar.
Hikâye bu ya adamın biri koyun kesecek. Fakat hayatında hiç hayvan kesmemiş, hiçbir yeteneği yok etrafındakilerin gazına gelip, “sen şöyle babayiğitsin, senin için bu çocuk oyuncağı yere yatır gerisi kolay bıçağı boynuna vurdun mu oldu, bitti” derken, bizim babayiğit galeyana gelerek koyunu yere yatırır ayaklarını bağlamayı unutur, tarif üzere başlar koyunu kesmeye. Bıçağı koyunun boynuna vurur vurmaz hayvan sıçrar ayağa kalkar bizim kesici ile koyun arasında epeyce bir cebelleşme. Adamın her tarafı kan. Elinde bıçak sanki büyük bir harpten çıkmış, gözleri yerinden çıkacak gibi etrafına bakarak kendine biraz önce gaz verenler yanında yoklar!
Gözleri ile etraftan yardım edecek birilerini ararken, mahallede bulunan küçük mescit gözüne takılır. Koşarak mescitten içeri girer ve “İçinizde Müslüman var mı?” diye bağırır.
Orada bulunan onlarca kalabalıktan kimseden çıt çıkmaz, nasıl çıksın elinde kocaman bir bıçak her tarafı kan olan birisi Müslüman soruyor. Orada bulunan herkes hocaya bakar, onu gösterirler.
Hoca hemen ayağa kalkar üzerindeki cübbesini çıkararak bağırır, “Ulan şurada bir kaç rekat namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk zannediyorsunuz” diye.
İşte böyle, herkes can derdine düşünce doğruları söylemeye korkar hale geliyor.
Bu vatan, çıkarı için, makam ve mevkii için şeref yoksunundan uzak olanların elinde oyuncak olamaz.
Bu durum ülkemiz genelinde yaşanan bir durum. Kırşehirimizde de ne yazık ki bana dokunmayan yılan bin yaşasın içinde olanlar günden güne artıyor.
Yaşanan bir olumsuzluk karşısında sesini çıkarmayanlar, eleştirmeyenler sessizliğini sürdürmeye devam ediyorlar.
Kırşehir’de hiç kimse bunu kim yaptı, nasıl yaptı sorusunu soramıyorlar ne acı ki!
Bugün Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, devraldığı Belediyenin durumunu belgelerde ortaya koyuyor. Hemen birileri, “Ya ne gereği var? Devraldığı belediye yönetimlerini eleştirirse iktidardan destek alamaz!” diyenleri duyuyorum.
Böyle bir mantık olabilir mi?
Yanlışlar, hatalar, eksiklikler varsa bunu herkesin bilmesinden doğal ne olabilir ki?
Belediyeler kimsenin babasının çiftliği değil, herkes burada istediğini yapıp, atını oynatamaz. Buranın parasını çarçur edip, hovardaca harcayamaz. Kaldı ki burada yaşayan 140 bin kişinin hakkını koruması gerekir.
Belediyenin her kuruşunda tüyü bitmemiş yetimin hakkının bulunduğunu kimse asla unutmamalı.
Vatan için Anadolu insanının ailesinde bu vatan toprağında kanı canı olmayan yoktur. Sessizlik, karamsarlık her olumsuzluğu maneviyata bağlama alışkanlıklarımızdan artık vazgeçelim.
Bu ülkede olumsuz yanlış olana avazımız çıktığı kadar bağıralım.
Ülkem makamlarında yapılan haksızlıklara haksızsın deme yeteneğimizi ortaya koyalım, koyun olmayalım.
Bu ülke, bu vatan bizim. Başka yaşayacak yerimiz olmadığını unutturmak isteseler de unutmayalım. Yalamakla kimse bir şey elde edemez, yalayarak elde edilenler vakti zamanı gelince elinden alınacağını unutmadan hareket etmeyi kendine beynine anlat. Unutma ki haksızlık karşısında susan dil şeytandır.
Bu ülkede bugün binlerce sıkıntı yaşanıyorsa bence adalet anlayışındaki büyük sıkıntılardandır. Bu milletin evlatları vatan korumasında şerefsizce pusulara düşürülerek katledildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Terörü besleyen destek olan ülkelere sadece yazılı görsel basında ülkem idarecilerinin söylediği üç beş lafla geçiştirilmektedir. Güçlü kudretli devlet olmak zorundayız. Bunun için de bu vatan evlatlarının üretime yönlenmesinde bütün kurum ve kuruluşların çalışması masa başında evrak imzalamakla, yönetmelikleri kanunları kendi dar kafasında yorumlayan memur amir zihniyetlerine fırsat vermeden, her şey vatan ve millet için zihniyetini ön planda tutarak çalışmak üretmek zorunda olduğumuzu bilmeliyiz.
Makamlarını hizmet için açanlara vatandaş olarak bizler de bağrımızı açmalıyız. Makamlarını yükselmek, ballı maaş almak için kullananlara da suratlarına doğruları da haykırmayı kendimize borç sayalım.
Bu yazdıklarımızı kimseyi karalamak, kötülemek için yazmadık. Hizmet eden, etmek için çaba sarf eden herkesin yanında olduğumuzu bilmelerini istedik.
ÜLKEM VE KIRŞEHİR için emek sarf eden herkese selam olsun…