Kırşehir’den uzakta iken, Kırşehir’le ilgili yazılar kaleme almakta zorlanıyor insan. Canım memleketim Kırşehir’i özledim, hem de çok.

Kırşehir’den uzakta iken, Kırşehir’le ilgili yazılar kaleme almakta zorlanıyor insan.
Canım memleketim Kırşehir’i özledim, hem de çok.
Toz da olsa, çamur da olsa, havasını teneffüs edip, suyunu içiyorum. Onun daha güzel olması için yıllarca ne yazılar kaleme aldım. Yetkilileri nice yanlışlıklar konusunda uyardım. “Yapmayın, etmeyin, Kırşehir’e zarar vermeyin!” dedim. Bu uyarılarımda ne derece başarılı oldum, tartışılır.
Az kaldı, yeniden memleketim Kırşehir’im için yollara düşüp geleceğim. Dostlarımla, sevdiklerimle buluşup, tozunda, toprağında, çamurunda Kırşehir’de yaşayacağım.
Bugün Kırşehir referanduma hazırlanırken, ben ülkem üzerinde çevrilen dolaplardan, verilen zararlardan bahsedeceğim.
Dört cepheden kuşatılan Türkiye son çırpınışlarıyla bu ablukadan kurtulabilecek mi acaba?
Uluslararası anlaşma yapılan bütün ülkeler, Türkiye’yi hep arkadan vurdu ve vurmaya da devam ediyorlar. Sayın Reisicumhur, “müttefiklerimiz bize lazım olan silah ve mühimmatı parasıyla vermiyor, ama Türkiye’yi parçalamak isteyen terör guruplarına son model silahları bedava veriyor ve birde bunların kullanımı hakkında eğitim yardımı götürüyor terör guruplarına” diyor.
Bu tespite “günaydın” denir.
Peki, bu bilgi ve istihbaratı edinen Türkiye Cumhuriyeti ne yapıyor?
Hiç bir şey.
Esasında istihbarata falan da gerek yok, adamlar alenen göstere göstere yapıyorlar, hem de İncirlik üzerinden ulaştırıyorlar silahları terör guruplarına.
Şu anda açık bilinen mülteci sayısı dört milyonu bulurken, gizli mülteci sayısı altı milyon civarı olduğunu, yetkililer hariç herkes biliyor.
1996 yılında Talabani’nin, “İstanbul’u Ortadoğu’nun başkenti görmenin mutluluğunu yaşamak isterim” dediğinde, bu adam aklını yitirmiş demişlerdi.
Uzakdoğu ve Ortadoğu halklarının peyder pey Türkiye’ye toplanmasının bir amacı olsa gerek. Değişik etnik grupların Türkiye’ye toplanması, emperyalist bir tuzak olmadığını söyleyebilir miyiz?
Böyle bir gelişime hazırlıklı olacak pek çok irtibat büroları kurulmuş ve çalışanlara maaş verilmeye başlanmış, hatta bazı bölgelerde gelecek guruplara tercümanlık yapacak kimseler bile işe alınmış.
Kendi sınırları etrafında gelişen olayları, halkın her kesiminin bilmesi gerekmez. Yetişmiş ve coğrafi sınırları ve ticari gelişmelerle beraber pek çok konuda uzman olan kimseler yetiştirme devirleri, Dünyada sanayi devrimlerinin başlamasıyla beraber önem kazanmıştır.
Dünyadaki gelişmeleri takip edip bilmeyen kimselerin devlet idaresine getirilmesinin ne derece yanlış olduğunu, ağır bir fatura ile bu zamana kadar öğrenmiş olmamız gerekirdi.
Türkiye’de cereyan eden son gelişmeler bir kişinin yapabileceği bir olay değildir. Organize edilmiş ve hedef belirlenmiş bir faaliyet olarak görmek lazım. Emperyalist güçler kendilerine çalışacak çok Lawrencelar bulabiliyorsa, hatayı içerde aramak gerekir.
Cumhuriyete uymayan ve başından beri Atatürk düşmanlığını açık açık söyleyenler, FETÖ’cüler layık olmadığı makamlara getirilirse, neticelerine de katlanmak lazım.
Atatürk, cemaat ve tarikatların devlet idaresine girmesinin sakıncalarını fark etmiş ve yasalarla bu tip örgütleri büyük uğraşlarla lağvetmiş iken, ellili yıllardan sonra tekrar devlet idaresine sızmaya çalışan örgütlerin zamanımıza kadar, koordineli çalışarak devletin bütün kurumlarına yerleşmiş ve son darbeyi vurma teşebbüsü halkın cesaret ve iradesiyle bertaraf edilmeye çalışılmış.
Edilmeye çalışılmış diyorum, çünkü henüz bir seneyi geçmesine rağmen temizlik tam olarak başarılamamıştır. Sağlam istihbarat kaynaklarının verilerine bakılırsa, boşaltılan FETÖ’cü kadroların yerine başka tarikat ve cemaatlerin yerleşmeye çalışıldığı ve hatta hatırı sayılır bazı kadroları ele geçirdikleri kuşkuları var halk arasında.
Eğer gerçekten böyle bir kadrolaşma var ise, terörün birini bertaraf etmeye çalışırken, başka bir örgüte yer açmak, daha önce yapılan hatanın tekrarı demektir.
Hükümetler, çavuş-ahbap yöntemiyle devletin sofrasına çöreklendirdiği çörekçileri temizlemekten zorlanıyor. Zorlanıyor değil bir daha kolunu kurtaramıyor. Ama gördüğüm kadarıyla bu çörekçiler devletin her kademesine giriyor, devletimizi yönetenler ya seyrediyor, ya da onlara arka çıkarak devlet kademelerine yerleştiriyorsa vay halimize vay…
15 Temmuz darbesini yapan hainlerden ders alamadıysak, sözün bittiği yerdeyiz demektir.