Bir kızla tanıştım dün sabah. Ankara Caddesi’nde çift parka park eden bir araç sahibi yüzünden yaklaşık yarım saat otobüste beklerken… Usulca yaklaşıp şoföre “Amca meydana geldik mi?” diye sordu.

Bir kızla tanıştım dün sabah.
Ankara Caddesi’nde çift parka park eden bir araç sahibi yüzünden yaklaşık yarım saat otobüste beklerken…
Usulca yaklaşıp şoföre “Amca meydana geldik mi?” diye sordu.
O an anladım görme engeli olduğunu.
Tatlı mı tatlı, masmavi boncuk gözlü o kızın yanına gidip “Bir araç yola park etmiş otobüs geçemiyor, meydana az kaldı beraber gidebiliriz” dedim.
“Yok, biraz daha bekleyelim” dedi.
Bir beş on dakika daha bekledik “Daha gidemiyor otobüs hadi gel yürüyelim” dedim. İndik otobüsten. Koluma girdi.
“Ne kadar görme problemin var” diye sordum.
“Yüzde 65” dedi.
“Okula mı gidiyorsun” dedim, yok, benim okul bitti, edebiyat öğretmeniyim ama atanamadım” dedi.
Şaşırdım, duygulandım “Maşallah sana” dedim.
“Annem, babam ve okulda ki arkadaşlarım yardımcı oldu sağ olsunlar” dedi.
“Şimdi de gitar kursuna yazıldım. Annem sen göremiyorsun nasıl çalacaksın” dedi, ben de “Çalarım anne Aşık Veysel’inde gözleri görmüyordu dedim” diye karşılık verdi.
Şimdi de kendi otobüse binmiş, bir kafeye kahvaltıya gidiyormuş, hatta annesi aramış “Sopanı unutmuşsun kızım” demiş “Olsun anne giderim” demiş.
“Biz insanları kalp gözümüzle görüyoruz abla” dedi.
Gideceği yere kadar eşlik ettiğim bu dünyalar güzeli, içi yaşam sevinci dolu kızın adı Elif’miş.
Elif…
Doğuştan yüzde 65 görme sorunu olan, buna rağmen hayata küsmeyen, her türlü zorluğa direnen, üniversite bitiren, gitar kursuna giden, yaşamdan bir an kopmamış örnek insan…
Uzun zamandır hiçbir tanışmadan bu kadar memnun olmamıştım.
Beni kendime getirdi bu karşılaşma. Sarsıldım…
Ne kadar da çok derdimiz varmış dedim. Ne de büyük dertler!..
Üç kilo fazlalığımız, kırılan saçlarımız, iki numara miyopimiz, yarın ne giyeceğim derdimiz!..
Ne kadar ufak şeylere canımızı sıktığımız, saçma sapan şeylere başımızı ağrıttığımızı bir kez daha anladım.
Binlerce kez şükürler ettim Rabbime, özür diledim kendimden ve teşekkür ettim Elif’e…
Dedim ya uzun zamandır böyle güzel bir tanışma yaşamamıştım. Neredeyse yola park eden o aracın şoförüne teşekkür edecektim.
Bizim tesadüf sandığımız şeyler aslında tevafuktan başka da bir şey değil.
Rabbim öyle bir ayarlıyor ki anı saniyesini geçmiyor.
Nitekim Kuran’ı Kerim’de de “Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.'' (Bakara 216) buyrulmamış mı?
Şimdi, gözleri çok az görmesine rağmen içi yaşam sevinciyle dolu Elif mi daha şanslı, yoksa her uzvu yerinde olmasına rağmen hayatından bezmiş, iki lafından biri ölsem de kurtulsam olan “SAĞLIKLI!” insanlar mı?
Ne diyeyim, Rabbim görenlerden eylesin, gözü görmese dahi görebilenlerden…