Bugün hiç yazılmayan, değinilmeyen bir konuya, dalkavuklara ve dalkavuklara dalkavukluk yapanlara değinmek istiyorum.
Dalkavukluk yalakalığın bayağı ileri bir sanatı olup, ahlakı, karakteri ve kişiliği düzgün insanların yapabileceği sanat değildir. Bu sanatı yapabilmek için ahlak ve utanma duygusu olmamalı ve olabildiğince yalancı olmalısınız ve kendinizi KAF Dağında görmelisiniz, beş kuruşa tenezzül etmeli ve menfaatiniz için insanlara olabildiğince iftira atmalı yalan söylemelisiniz.
Özet olarak yüzünüz insan derisiyle değil camız derisiyle kaplı olmalıdır. Tabi ülkemizin diğer Şehirlerinde olduğu gibi Kırşehir’de bu tarz dalkavuklardan oldukça var.
Dalkavuklar hem kendisini, hem dinleyeni rezil eder. Hiçbir şey bilmedikleri halde dalkavukça söylemlerde bulunanlar kadar, dalkavukları dalkavukça dinleyenler de, onlara prim tanıyanlarda toplumda her zaman rezil olurlar.
Bu dalkavuklar aynı zamanda nankör olurlar, ekmek yediği tencereye tükürdükleri gibi menfaati uğruna aynı sofrada yemek yediği kişilere iftira atabilirler. Günümüzde siyaset dalkavukları, sanat dalkavukları, meslek dalkavukları, bilge geçinen dalkavuklar gibi dalkavuklar mevcut olup, bilge geçinen bilgisiz dalkavuklar, kendilerinde hiç olmayan meziyetleri varmış gibi anlatırlar ama bu muhteremler toplumun oyuncakları olduklarının farkına bile varmazlar. Çünkü kendilerinde bunun farkına varabilecekleri kişilik, akıl ve zeka bulunmamaktadır.
Eğer Kırşehir’de dalkavuğun birisi çıkar da “Şair Necip Fazıl Kısakürek’le amca çocukları oluruz” diye gerçekle alakası olmayan gülünç, komik bir şey söyleyip bir de gibi bunu gazetede yazarsa ve yakında çıkıp M. Akif Ersoy’la ağabey, kardeş olduklarını söylerse hiç şaşırmayın, der mi der, olur mu olur. Bu karakter ve kişilik meselesidir, dilin kemiği yok her tarafa döner.
Yine Kırşehir’ de bir dalkavuk çıkıp Neşet Ertaş’ı veya başka bir anma törenlerinde Valinin, Belediye Başkanının yanına çaktırmadan geçip, fotoğraflarda görünüp, bunu sosyal medyada paylaştıktan sonra etrafındakilere “Ya ben anma programına gitmeyecektim ama Vali veya Belediye Başkanı arayarak davet ettiler sen olmazsan olmaz” dediler onun için katıldım derse şaşırmayın.
Kırşehir’de düzenlenecek bir programa katılmak için programı organize eden İl Müdürlüğüne giderek Müdür veya Müdür Yardımcısına yalvararak bu programa “Ben katılayım” diye bıktırıp, onlar da “Lanet olsun, tamam sen gel” dedikten sonra programa katılıp, sonrada söz konusu programa Vali veya Belediye Başkanının ısrarlı davetlerinin üzerine katıldığını, kendilerini kıramadığını söyleyen dalkavuk çıkarsa hiç şaşırmayın.
Bir dalkavuğun bir yerde beş veya daha fazla kişiyle sohbet ederken hiç çalmayan telefonunu kulağına götürerek “efendim” deyip “ tamam derhal geliyorum” dedikten sonra giderken yanında bulunanlara “ Beni valilikten aradılar! Vali bey yanına çağırıyormuş!” veya “ Belediyeden aradılar Belediye Başkanı beni bekliyormuş” diyerek hava atıp, bulunduğu yerden hızlıca giden dalkavukları görürseniz şaşırmayın.
Aklı üçe, beşe ermeyen, hasbelkader ilkokulu bitirmiş noktanın, virgülün nerelere konulacağını bilmeyen bir dalkavuk çıkar da kendisini ilim ve bilim adamı olarak anlatırsa hiç şaşırmayın.
Evet ne yazık ki Kırşehir’de bu tür ve cinsten yalancı, kişiliksiz dalkavuklar dolu. Tabi biz bu dalkavuğu ve dalkavukları yeri ve zamanı geldiğinde, olur ya ziyaretlerine gittiğimizde Sayın Valimiz İbrahim Akın ile Belediye Başkanımız Selahattin Ekicioğlu’na isim olarak söyleyeceğiz.
Bu tür dalkavukların pili bitirilmeli ki, istedikleri gibi at oynatmasınlar.
Dalkavukluk sahte para gibidir. Birileri onu cebinde taşır, değer verirse, desteklerse değer kazanır. Onların geçersiz, sahte olduklarını bilirsek, yerlerinin çöplükten başka bir yer olmadığını kendileri de göreceklerdir. O nedenle görevimiz ne olursa olsun gerek birey olarak gerek toplum olarak bu tür dalkavuklara pirim vermemeliyiz. Eğer bunlara değer verirsek kendimizin değer kaybedeceğinin bilincinde olmalıyız.
Siyasetçi etrafında toplanan dalkavukların işleri bittiğinde kendisini yüzüstü bırakacağını bilmelidir. Çünkü dalkavuklar günü kurtarmanın hesabını yaptıkları için “erzak dolu gemiye ilk önce fareler biner, erzak biten gemiden ilk önce fareler kaçar” örneğinden olduğu gibi işleri bittiklerinde kaçarlar, bir daha selam vermezler.
Siyasetçiler postal yalayıcılığı yapan sülüklere itibar ettiği an kaybederler. Zira bu dalkavuklar siyasi şeytanlıkta ağa babalarına pabucu ters giydirmenin hesabını yaparlar.
Mesleklerinin ehil ve erbabı olmadıkları halde meslek dalkavukluğu yapan ve meslek erbabı geçinenler mesleklerini dalkavukça silikleştirir ve yerin dibine geçirir.
Aptallar, dalkavukluğu azık olarak kullanırlar. Onların yemeği dalkavukluktur. Onların dalkavukluklarına prim vermemek akıllı insanların görevidir. Herkes bu konuda görevini yapmalıdır.
Dalkavukluk aslında tatlı zehre benzer. Bunlar altın tabaklarda topluma zehir takdim eden zararlı yaratıklardır.
Dışı süs, içi pis, şirreti menus, sureti makûs dalkavukların kazandıkları bir kimlik ve kişilik yoktur. İçine girdikleri tabağın rengine göre şekil değiştirirler.
Renkten renge, kalıptan kalıba kılık değiştiren bu bukalemunlar, insanların kendilerine baktıkları tarafa dönerler.
Bazı insanlar vardır ki, bir kemik parçası için kendilerini köpek yerine koyarlar. Elde edecekleri bir kemik parçası için feda etmeyecekleri hiçbir değerleri yoktur.
Ve gariptir, bu yaratıklar, toplumda müsait ortam bulduklarında, mangalda kül bırakmaz, değirmende un öğütür gibi yalanı savurdukça savurur, aynı zamanda dava adamı geçinme dalkavukluğunu da yutturmaya çalışırlar.
İnsanları küfürle itham eden nice dalkavuklar var ki, toplumun saf ve temiz duygularını sömürme dalkavukluğunda bulunurlar.
Önce iğneyi kendimize, sonra çuvaldızı başkalarına batırmalıyız. Kendi gözlerindeki merteği görmeyen nice dalkavuklar var ki başkalarının gözündeki çöpü orman olarak görürler.
Toplumun saf duygularıyla oynayan, istismar eden bu haysiyet cellatlarının cemiyete ve inancımıza verdikleri zararlardan hep beraber korunma yollarını bulmalıyız onun için de dalkavukluğa yeltenen aptalları aç bırakmalıyız. Cemiyetin yüz karası olan bu insan müsveddeleri, toplumdan dışlanmalı ve yalnız bırakılmalıdırlar.