Çuvallama Türkçede başarısızlığın ve beceriksizliğin en güzel ifadesi olarak adlandırılır. Ferdi olarak çuvallanırsa, onun faturasını şahıs kendi öder ve birde tecrübe sahibi olur.

Çuvallama Türkçede başarısızlığın ve beceriksizliğin en güzel ifadesi olarak adlandırılır. Ferdi olarak çuvallanırsa, onun faturasını şahıs kendi öder ve birde tecrübe sahibi olur.
Fakat toplum olarak birilerinin çuvallamasına sebep olunur ve vatandaş buna maruz kalırsa bunun faturasını kim ödeyecek?
İktidar partisinin arka arkaya toplumu çuvala sokması nasıl telafi edilecek ve bunun zararını kim ödeyecek?
Herhalde iktidar partisinin bir sonraki seçimde kazanmaya niyeti yok!
“Ben milleti bezdireyim de, yavaşça sıvışayım!” düşüncesinde herhalde...
Benim şu anda beş tane oyum taca çıktı, eh Türkiye genelinde düşünülmesi gereken bir potansiyel.
Tarım çuvalladı ve çuvalın ağız bağı yabancılara teslim.
Eğitim zaten çuvaldan bir türlü çıkamadı ve bu gidişle de çuvaldan çıkacağa benzemiyor.
İşte yine milyonlarca vatandaşı mağdur eden ve hatta perişan eden, arabalarda filim uygulaması.
Nedir bu Allah aşkına?
Kararı alan muallak bir konuşma yapıyor. Neymiş efendim arabada terörist olabilirmiş, emniyet onu dışardan görecekmiş.
Sanki kırk yıldır araba camlarında filim vardı da terörle mücadelede başarısız olundu?
Peki, vatandaş taktırırken ödedi yüz lira, söktürürken ödedi yüz lira ve on gün içinde belki milyonlarca ceza kesildi.
Heba edilen zaman kaybı, sökülürken arabalarda yapılan hasar, ödenen cezalar, şimdi ne olacak?
Böyle devlet idaresi olur mu?
Dünyada en geri kalmış ülkelerde bile böyle karar ve idare olmaz.
Kesilen cezada iki yüz liradan aşağı değil, peki o paralar geri nasıl ödenecek?
Ayıp ayıp vatandaşı düşünen yok galiba.
Araba camlarına bu filimler, güneşten fazla zarar görmesin diye takılır. Belki başka amaç için taktıranlar vardır, eğer kolluk kuvvetlerinde gizlenmek için takılmışsa, zaten o niyetli kimseler polis tarafından bilinir.
Büyük şehirlerde saatlerce yolculuk yapan kadın sürücüler var, bunlar trafik lambalarında yan yana durduğu arabalarda taciz edildiklerini herkes biliyor. Hatta kadınlara laf atıp rahatsızlığın ötesinde kadınlara edep yerlerini gösterenler oluyormuş. Ahlaksızlık filmle falan önlenmez ama en azından arabanın içi görünmediği için, arabada kim var kim yok bilinmediğinden bu tür tacizlerde asgariye iner.
Sonra arabanın içi bir nevi ev gibi sahibinin mekânı sayılır. Herkesin görmesi şart mıdır? O zaman evlerde pencerelerde perde de kalksın! Öyle ya evde kim var, kim yok polis dışarda bakıp geçsin?
Ben de aracıma cam filmi taktırmıştım birkaç yıl önce. Kırşehir’den her yıl Avrupa’ya giden ve orada üç-beş ayımı orada geçiren bir emekli vatandaşım. Avrupa’da pek çok ülkeyi dolaştım, hiç kimse bana “niye aracına cam filmi taktırdın?” diye sormadı. Çünkü Avrupa’da yasak yok ki…
Avrupa’da demokrasi, insan hakları ve özgürlükler var…
Ama benim ülkemde, memleketimde maalesef bunlar yok, günden güne de yok ediliyor!
Aracıma cam filmi olduğu için, üstelik cam filminden aracımın içerisi görüldüğü halde 200 küsur liralık ceza yedim ve ben de bu ülkeyi yöneten büyüklerimiz “yasak!” olduğunu açıklayınca gittim Kırşehir Kılıçözü Sanayi Sitesi’ne para vererek taktırdığım cam filmini, yine para vererek söktürmek zorunda kaldım!
Reisicumhur müdahale etti de karar tekrar gözden geçirilecekmiş.
Dört kişilik bir aileyi idare edemeyen, beceriksiz ve başarısız kimseleri, seksen milyonluk bir ülkenin idaresinde görevlendirirseniz durum bu olur.
Kimse bu yasağı koyan veya koyduran, sizin hiç mi danışmanınız yok, oturup konuşacak hiç mi ekibiniz yok? Var da “ben yaparım böyle olur!” düşüncesi!
Uygulamanıza müdahale olunca da, oturduğunuz makamda rencide olmuyor musunuz? Eğer her uygulamada yanlışı düzeltecek bir Reisicumhur olmasa demek işimiz Allaha kaldı.
Yazık böyle düzenlemeler, kanunlarla bu ülkeye ve insanlara yapılanlar.
Yap-boz tahtasına çevrilen, “ben yaptım oldu!” mantığıyla hareket edenlere ben diyecek söz bulamıyorum.