“Cumhuriyet fazilettir”

Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunun 102’inci yılını kutladık.

“Cumhuriyet fazilettir” İfadesi, yalnızca bir yönetim biçimini değil, bir ahlak, bilinç ve toplumsal olgunluk düzeyini anlatır.

Cumhuriyet, sadece bir rejimin adı değildir; o, bir toplumun kendi aklıyla var olma iradesidir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet fazilettir” sözü, bir tarihsel dönüşümün özetidir:

Bu cümlede hem ahlaki bir ölçü hem de siyasal bir iddia vardır. Çünkü fazilet, bireyin vicdanında, cumhuriyet ise halkın iradesinde kök saldığında, özgürlük ve sorumluluk aynı çatı altında yaşamaya başlar.

Fazilet, bir toplumun kendine yalan söylememesidir. Cumhuriyet de o topluma, kendini kandırmadan yönetme yeteneği kazandırır.

Dolayısıyla, “Cumhuriyet fazilettir” derken aslında şunu demiş oluruz:

İnsanı ahlaki sorumluluk ile toplumu yönetimde onurlu kılan sistemdir Cumhuriyet.

Cumhuriyetin fazilet oluşu, onun yalnızca “halkın yönetime katılması” ilkesinden değil, bu katılımın bilinçli, eşit ve sorumlu biçimde yapılmasından doğar.

Bir monarşide yönetim, doğuştan gelir; bir diktatörlükte ise korkudan.

Ama Cumhuriyet’te yetki, erdemden, yani ahlaki sorumluluktan doğar.

Her vatandaşın eşit oy hakkı, yalnız bir sayı değil, bir vicdan beyanıdır.

Bu bağlamda Cumhuriyet, faziletin kurumsallaşmış halidir.

Yalnızca yönetenleri değil, yönetilenleri de sorumlulukla sınar.

Vatandaş, özgürlüğün bedelinin ahlaki bilinç olduğunu öğrenir.

Bir toplumun olgunluğu, yöneticilerini değil, onları seçenlerin düşünce derinliğini gösterir.

Cumhuriyetin faziletle ilişkisinin temeli, insanın kendi kaderine ortak olma hakkıdır.

Bu hak, ahlakla birleşmezse yozlaşır. Çünkü özgürlük, denetimsiz kaldığında bencilliğe, ahlaksız kaldığında çıkarcılığa dönüşür.

Fazilet, işte bu dönüşümün önüne set çeker.

Atatürk, “Cumhuriyet fazilettir” derken, halkın iradesine kör bir övgü değil, iradenin terbiyesini vurgulamıştır.

Cumhuriyetin başarısı, onun kurulmasında değil, korunmasında; yani halkın erdemini koruyabilmesindedir.

Bugün fazilet, çoğu zaman lüks bir kavram gibi görünür.

Çünkü çıkar, hız ve menfaatin kutsandığı çağda, erdem yavaşlatır.

Oysa Cumhuriyet, “hızla değil, onurla ilerlemek” demektir.

Toplumun bir kesimi susturulmuşsa, bir diğer kesimi düşünmeden konuşuyorsa, Cumhuriyet yalnız biçim olarak kalır; ruhunu kaybeder.

Bir ülkenin gazete manşetlerinde, okullarında, meclisinde ve evlerinde fazilet konuşulmuyorsa, Cumhuriyetin de sesi kısılmış demektir.

Zira Cumhuriyet, bir kağıt üzerindeki rejim değil; erdemli yurttaşların ortak dilidir.

Cumhuriyetin gerçek fazileti, onu yaşatabilmektir.

Bunu sadece seçimle değil, bilinçle, vicdanla ve adalet duygusuyla yapabiliriz.

Cumhuriyet, faziletiyle yaşar; faziletini kaybederse, adı kalır ama anlamı ölür.

Bu nedenle Cumhuriyet, her kuşakta yeniden doğmalıdır .

Okulda, meydanda, mecliste ve en çok da insanın kalbinde.

Çünkü Cumhuriyet, bir yönetim değil, bir karakter meselesidir.

Ve karakterini kaybeden hiçbir millet, özgürlüğünü uzun süre koruyamaz.