Ulusların özel günleri vardır, unutmazlar, unutamazlar… Bizim de Cumhuriyet Bayramı ve daha pek çok özel günlerimiz ve tarihlerimiz olduğu gibi. Geçtiğimiz Cumartesi günü Cumhuriyetimizin kuruluşunun 93.

Ulusların özel günleri vardır, unutmazlar, unutamazlar…
Bizim de Cumhuriyet Bayramı ve daha pek çok özel günlerimiz ve tarihlerimiz olduğu gibi.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Cumhuriyetimizin kuruluşunun 93. yıldönümünü kutladık.
Aman ne kutladık!
İktidardan bir kutlama programı, ana muhalefet partisi CHP’den bir başka alternatif kutlama programı. Yani bayram da bile bölündüler.
Bırakın ülkeyi Kırşehir’deki kutlamalara bakalım.
90 yıldır statlarda onbinlerin katılımı ile yapılan bayramlarımız, son yıllarda, Ankara Caddesi’ni birkaç saat trafiğe kapatarak Valilik önünde sembolik olarak kutlanıyordu. Buna Kırşehirliler tepki göstermiş olmalı ki kimse katılmıyor, protokol mensupları ile bir avuç öğrenci milli bayramlarımızı sembolik olarak öylesine kutluyorlardı.
Ama bu bayram Kırşehir’de Ahi Stadı’nda büyük katılım ve coşku ile kutlandı. Kırşehirliler, Cumhuriyete ve milli bayramlara nasıl sahip çıktıklarını bir kez daha gösterdiler. Burada il yöneticilerini kutlamak isterim.
Sanırım geçmiş yıllarda milli bayramlarımızı kim bilir sönükleştirmek adına küçük alanlara alanlar, bu kararlarının ne kadar yanlış olduğunu anlamışlardır.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü sabah saat 6’da kalktım. 7-8 tane gazetenin başlıklarına şöyle bir baktım.
İçim önce bulandı, sonra yandı, sonra da “elimden hiçbir şey gelmez” diye düşünürken aldığım gazeteleri haberlerinden yorumlarına kadar okudum.
Okudukça ülkemin geleceği adına üzüldüm!
Okuduğum gazetelerin bazı yazarlarına şöyle seslendim:
“Uzatın yanaklarınızdan, alınlarınızdan öpeyim” dedim.
Cumhuriyet sizin gibi kalemler sayesinde dik duran vatan, bayrak, Atatürk, demokrasi, milli irade diyen kalemler olduğu için teselli buldum.
Çünkü bu Cumhuriyet kolay kurulmadı. Büyük Atatürk Türk milletini esaretten kurtarırken, ayrımcılık yapmadan Türk Milleti adına yapmıştı tüm devrimlerini. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle tek yürek halinde.
Ulusun esaretten kurtarıp, “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilân edeceğiz” demişti. Büyük kahraman, lider Türk…
O günlerden bugünlere geldik, ülkede yaşananları görüyoruz. Büyük insan Atatürk’ün 93 yıl önce Türk milletini karanlıktan kurtarıp, Cumhuriyeti ilân ettiğinde ülkenin hali ne durumdaydı? O günleri unutanlara yazıklar olsun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı zaman bütün Türkiye bayram yapmıştı. O günden sonra her yıl Cumhuriyet Bayramı’nın yıldönümünü yıllar yılı coşkuyla kutlayarak bugünlere geldik.
29 Ekim 2016 Cumartesi günü Kırşehir’deki bayram kutlamalarını izleyince sevindim, mutlu oldum. Derin bir oh çektim. İşte bu dedim. Çünkü bütün Kırşehirliler bayram kutlamalarına katılmışlardı.
Çünkü Cumhuriyet Bayramı, Türk Milletinin var oluş bayramıydı.
Coşkuyla topyekûn barışık bir şekilde kutlamamız gerekmez miydi?
93 yıldır Cumhuriyet Bayramımızı ve tüm özel bayram ve özel günlerimizi devletimizin başı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanıyla, illerimizde de Vali, Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanı ile bir jip üzerinde meydanlarda, stadyumlarda toplanan yüz binleri sevgiyle, coşkuyla bayramlarını kutlarlardı.
Nerde “o kutladığımız çocukluğumuzdaki, gençliğimizdeki kutlamalar, kadınlı-erkekli bayramlar kutlayan aileler?” demiştim daha önceleri.
Şimdi ne oldu bu ailelere? Meydanlara, bayramlara neden katılmıyorlar?
Benim çocukken o güzel günleri ve o güzel bayramları kutladığımızı, yaşadığımızı… Gelecek nesiller hatırlamayacaklar, kutlamayacaklar böyle giderse.
Ya şimdi?
Genç nesiller neden coşkuyla kutlamıyorlar, kutlayamıyorlar.
Ne olacak bunların gelecekleri, onların böyle bir bayramı sevinç içinde, coşku içinde kutlamaya hakları olmayacak mıydı?
Yazık oluyor bu çocuklara ve gelecek nesillere…
İnsan yaşlandıkça babasını, anasını görmez mi?
Eskileri boş verin mi diyorsunuz?
Cumhuriyet Bayramı, babam gibi, anam gibi, hatta dedem gibi yıllandıkça kıymeti daha iyi bilinmeli ve unutulmamalıdır. Öyle değil mi siz söyleyin.
Eskileri bırakın, anmayın, hatırlamayın, kutlamayın mı diyorsunuz?
Oysa hepimiz alışkınız öyle öğrendik, öyle yaşadık, kopamayız.
Söyleyin bana, ta ilkokul, ortaokul, lise yıllarında o büyük öğretmenler bize Atatürk’ü, Cumhuriyet’i, Kurtuluş Savaşı’nı, Türklüğümüzü, kahramanlığımızı, bu vatana hepimizin sahip çıkmamız gerektiğini, Atatürk’ün hitabelerini her gün “okuyun, unutmayın, hatırlayın” diyen o öğretmenleri unutalım mı? O güzel eli öpülesi öğretmenler kaldı mı şimdi?
Şimdi yeni yetme öğretmenler çıkarları için FETÖ’cü olmuş, bilmem neci olmuş, vatan hainliğini benimseyen öğretmen diyemeyeceğimiz hain kişiler bundan sonra Atatürk’ün Cumhuriyet Bayramı’nı, Kurtuluş Savaşı’nı anlatıp yeni nesillere öğretirler mi sanıyorsunuz? Zira kendilerinden bir sevgi ışığı var mı ki? Hepsi hain olmuş, FETÖ’cü olmuş. Allah razı olsun hükümetimiz bunlarla mücadele ediyor da…
Ey Atatürk, mavi gözlü, sarı saçlı Bozkurt; ne zorluklarla kurduğun Türkiye Cumhuriyeti’nde bugün eskisi gibi coşkuyla kutlanmıyor Cumhuriyet Bayramı neden?
Damarında Türk kanı olan insanlar vatanını, bayrağını, Cumhuriyet’ini, devletini sonsuza dek savunurken, bugün ne yazık ki bölücü FETÖ’cüler, PKK’lılar, IŞİD’çiler leş kargaları gibi ülkemizin üzerine saldırıyorlar. Hâlâ terör estiriyorlar.
Cumhuriyet Bayramımızın 93. Yılını kutladık, eski bayramlara özlem duyarak… Çok şükür bu yıl kutlamalar Kırşehir de dahil amacına uygun kutlandı.
Ben de 29 Ekim 2016 Cumartesi günü sabah 6’dan akşama kadar Cumhuriyet Bayramı’nı böyle duygular içinde kutlamalara tanık oldum.
Bizlere “En büyük eserim” dediği Cumhuriyeti armağan eden demokrasiyi ve çok partili siyasi hayatı getiren Atatürk şu tarihi sözlerini siz okurlarla paylaşmak istiyorum.
“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklâlden yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!…
“O halde, ya istiklâl ya ölüm!”
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini yeri gelmişken bir kez daha hatırlatmak istiyorum:
“Ey Türk Gençliği!
“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
“Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Başka söze gerek var mı?
Yaşasın Cumhuriyetimiz…
Yaşasın demokrasimiz…