Sorun yaratmada dünyada üstümüze yoktur. Her konuyu sanki zorunlu olarak sorunlu hale getiriyoruz.

Sorun yaratmada dünyada üstümüze yoktur. Her konuyu sanki zorunlu olarak sorunlu hale getiriyoruz.
Hâlbuki halledilmesi gereken çok daha önemli sorunları var Türkiye’nin.
Demokratik usullerle sorun çözmek ve uzlaşma yollarını aramak yerine, şahısların anlayışı ve isteği doğrultusunda olmayan hiç bir şeyin doğru olmadığı bir yapıya sahip olmamız bizim öz meziyetlerimizdir.
Bir referandum süreci yaşadık, referandumu sanki seçim havasına döndüren siyasiler toplumu ne kadar gerdiğinin farkında değiller.
Toplumun çok önemli sorunları yerine hiçte lâzım olmayan gereksiz uygulamalarla halkı strese sokmanın kimseye faydası olmaz. Üç dönemdir tek başına iktidar olan AK Parti rakipsiz olarak devletin bütün kurumlarına hâkimken, yoktan bir anayasa problemi çıkardı ve var olan sorunları biraz daha yukarı taşıyarak Türkiye’nin sıkıntıya girmesine sebep oldu.
Bir sürü şaibeli uygulamalarla şimşekleri üzerine çeken Yüksek Seçim Kurulu (onun da yüksekliği tartışılır hale geldi ya) vaziyete göre kapanan sandıklara yeni kurallar koyarak tam da taşralıya yakışır bir davranış sergiledi.
Daha önce tedbirini almayan muhalif grupların, Üsküdar’ı geçen atlının arkasından yetişmeye kalkması, lakaytlığın başka bir örneği. Şimdi de uygulamaları Anadolu insanına hiç mi hiç uymayan AİHM’e şikâyete hazırlandığını söylüyorlar.
Beceriksizliğinize kargaları bari güldürmeyin, sonuçları kabullenin ve bir sonraki seçime hazırlıklı olun ve nasıl çalışılacağını AKP’lilerden öğrenin.
Türkiye’nin halledilmesi gereken sorunları bu anayasa değişikliğinde çözülecek mi?
Bekleyelim, fakat hiç bir sorunun çözülmeyeceğini şimdiden söylemeliyiz. En önemli sorun işsizlik sorunu, bütün dünyanın sorunlarından bir tanesi ki ve en önemlisidir. Kısa vadede çözülmesini beklemek hayalperestlik olur, hele doğum kontrolünü kontrol altına almadıkça, işsizliği önlemek hayal olur.
Beslenme ve gıda temini sorunu, buda kolay çözülecek bir sorun değildir. Bunun çözümü de kolay değil. 15-20 sene önceye kadar kendisine yeter üretim yapan Türkiye şimdi iğneden ipliğe kadar ithalata bağımlı kılındı. Bunun sebeplerini değişik yazılarımda dile getirdim burada ayrı ayrı yazmayalım. Yalnız, yanlış tarım politikasında kaynaklanan bir sorun olduğunu söyleyebilirim.
Hak edilmedik ve eğitimsiz lüks yaşam sorunu ki buda çok önemli ve yüzde yüz üretimi geri plana atan sebeplerden bir tanesidir.
Trafik sorunu çözümü en zor sorunlardan bir tanesi ve bununda halledilmesi imkânsız gibi görülüyor. Şehirleşmeyle beraber gelen sorunlardan birisidir.
Eğitim sorunu ki bu sistemle çözümü mümkün değil. Ben söylemiyorum bu işin uzmanları söylüyor. Söyleyen de her halde çözümünü de biliyor olmalı fakat nedense çıkıp anlatmıyor veya anlatamıyor.
Devletin ve dolayısıyla hepimizin yaşamını etkileyen ekonomik sorun. Yaşadığımız yılın ikinci yarısından sonra yaşayacağımız sıkıntıların sinyallerini duymaya başladık.
Dünyada her mevsimi aynı anda yaşayan ve her mevsimin meyvesini her zaman bulabileceğimiz başka bir ülke var mıdır Türkiye’den başka?
Her kesimin her zaman her şeyi alacağı veya alması gerektiği anlaşılmasın. Temel gıda maddeleri vardır ki, olmazsa yaşamda olmaz. Denetimsiz piyasanın ve pazarların durumu ortadayken iyimser olmak pekte mümkün değil. Yaz mevsimine girerken, tezgâhta kilosu 10 TL olan domates fiyatlarının, ileriki günlerde zor günlerin geleceği sinyallerini vermiyor mu?