Prof. Dr. Güneş, Türkiye'de çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 70'inin tamamen iyileştirilebildiğini, kan kanserlerinin (lösemi) içinde akut lenfoblastik lösemi alt grubunda ise tam remisyonun yüzde 90'lara çıktığını söyledi.

Türk Pediatrik Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Adalet Meral Güneş, AA muhabirine, Türkiye'deki çocuk kanserleri ve çocuk lösemilerinin şehir, üniversite ve devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi edildiğini belirtti.

"Türkiye'de çocukluk çağı kanserleri yüzde 70 tamamen iyileştirilebilmektedir ama lösemi ya da kan kanseri alt grubuna baktığımızda, iyilik oranları (hastalığın aktif olmadığı dönem) 90'lara kadar çıkabilmektedir. Bu da çok büyük bir rakam." diyen Güneş, bunu sağlayanın hastanelerde çok büyük özveriyle, fedakarca çalışan pediatrik hematologlar olduğunu vurguladı.

Çölyak Hastalığı için program düzenlendi! Çölyak Hastalığı için program düzenlendi!

Güneş, 18 yaş altındaki tüm bireylerin sosyal güvence kapsamında olduğuna değinerek, "Ayrıca bazı önemli ilaçlar, tedavide özellikle önemli olabilecek hedef tedavileri de Sağlık Bakanlığı özel izinlerle sağlamaktadır. Dolayısıyla bu konuda Türkiye, çok büyük bir adım atmış bir ülkedir. Dünyadaki çocukluk kanserleri tüm ülkelerde maalesef bu şekilde tedavi edilememektedir." diye konuştu.

BEŞ YIL İÇİNDE TEKRAR ETMEYEN HASTALIĞIN YİNELEME RİSKİ ÇOK DÜŞÜK

Türkiye'de 100 bin nüfusta 2-3 lösemi vakası görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tüm bu hastalar, eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde çok fedakarca, gece gündüz demeyen ve giderek de sayımızın azaldığı bir ortamda, çok büyük özveriyle çalışan çocuk hematologlarının sayesinde tedavi olmaktadır. Bugün artık yüzde 90 vakayı biz tamamen iyileştirebileceğimiz bir gruba koyuyoruz ancak bunun içerisinde yüzde 10-15 tekrar etme riski olan çocuklarımız var. İşte kök hücre nakilleri de bu yüzde 15'lik gruba hitap etmektedir. Çocukluk çağında lösemilerin ana tedavisi öncelikle kemoterapi yani ilaç tedavisi olup, bu tedavinin sonucuna göre bazı yavaş yanıt veren ya da yanıt vermeyen olgulara özel tedaviler uygulayarak 'tam iyilik hali' dediğimiz yani kanser hücrelerini, lösemi hücrelerini tamamen sıfırladığımız bir dönemde kök hücre nakline almaktayız ya da tekrar eden hastaları kök hücre nakline almaktayız. Bu da yüzde 10-15'lik bir hasta dilimine denk gelmektedir."

Tedaviden sonra hastalığın nüksetme riskinin düşük olduğunu bildiren Güneş, çocukluk çağında ve genelde kanserlerde tanıdan itibaren 5 yıllık "sağ kalım" diye bir kavramın olduğunu belirtti.

Güneş, 5 yıl içinde hastalığı tekrar etmeden tam remisyon (hastalığın aktif olmadığı dönem, iyilik hali), iyilik halinde giden olgularda yineleme riskinin çok düşük olduğuna işaret ederek, "Biz bunları artık iyileşmiş, tamamen hastalıktan kurtulmuş gruba alıyoruz ama çok geç tekrar eden, 8'inci, 10'uncu yılında tekrar edebilen tek tük vakalar olabilir. Benim meslek yaşantımda bu şekilde tekrar eden çok nadir olgu vardır. Dolayısıyla son derece az bir oran." dedi.

"AKILLI İLAÇ" TEDAVİSİ

Lösemide bazı hedef tedavilerin uygulandığını belirten Güneş, bunların spesifik olarak kanser hücresini tanıyıp sadece onları yok ettiğini söyledi.

Dolayısıyla diğer sağlıklı hücrelere herhangi bir etkisi olmadığı için kemoterapinin yan etkisinin azaldığını dile getiren Güneş, "Özellikle tekrar eden ya da dirençli giden ilk kemoterapiye cevap vermeyen olgularda bu hedef tedavileri, spesifik kanser hücrelerini tanıyan tedavileri uygulayabiliyoruz. Halk arasında 'akıllı ilaç' diye de biliniyor ve sonrasında da bu hastaları kök hücre nakillerine alabiliyoruz." ifadesini kullandı.

Kök hücre nakillerinin birçok merkezde yapıldığını anlatan Güneş, şunları kaydetti:

“Türkiye'de hem eğitim araştırma hem de üniversite hastanelerinde kök hücre nakil merkezleri ve ayrıca Kızılayın içerisinde oluşturulmuş TÜRKÖK diye büyük bir bankamız var. Bu banka sayesinde hem yurt içerisinde hem de yurt dışındaki bankalardan verici bulabiliyoruz. O yüzden ben özellikle 18 ve 54 yaş arasındaki tüm sağlıklı vatandaşlarımızı, Kızılaya doku grubu bağışlamak için davet etmek isterim. Bir tüp kan alınıyor aynı kan verir gibi ve o saklanıyor. Daha sonra doku grupları hastalarla eşleşirse kişiler davet ediliyor. Eğer daveti kabul ederlerse de bir hastamıza, bir çocuğa ya da bazen bir erişkine can vermiş oluyorlar." (BURSA, AA)

 

 

 

Editör: İlknur öncü