CHP'nin Kırşehir'deki elli yıllık siyasi serüveninden kesitler!..

Uzun yıllar geçti aradan… Yani en az yirmi yıl falan oldu… Bugün yine CHP’nin Kırşehir’de şöyle bir gelmişini, geçmişini inceleyerek, kronolojisini yazacağımı düşünmemiştim doğrusu. Ama genç neslin, Kırşehir CHP’nin son elli yıllık serüvenini, gerçek yüzünü bugünkülerin bilmeleri gerekir düşüncesi ile böyle bir yazıyı kaleme aldım.


Yani en az yirmi yıl falan oldu…
Bugün yine CHP’nin Kırşehir’de şöyle bir gelmişini, geçmişini inceleyerek, kronolojisini yazacağımı düşünmemiştim doğrusu.
Ama genç neslin, Kırşehir CHP’nin son elli yıllık serüvenini, gerçek yüzünü bugünkülerin bilmeleri gerekir düşüncesi ile böyle bir yazıyı kaleme aldım.
Zira yirmi yıl önce yine böyle daha geniş kapsamlı yazı yazmıştım. Hatta o yazım kitabımda da var.
1960’lı yılların son dönemi…
Benim de bu mesleğe başladığım yıllar…
Yani elli yıl önceki CHP ile bugünkü CHP’yi yeni yetmelere şöyle bir hatırlatarak tanıtmak istiyorum.
CHP’li olmak öyle kolay olmasa gerek!
1969 yılına kadar Kırşehir’de CHP’nin adı vardı, tabelası vardı ama oy alamıyordu. Partinin İl Başkanı da Av. Agıp Aksaç’tı.
Zira o yıllarda Kırşehir’de bir Millet Partisi ve onun Kırşehirli lideri Osman Bölükbaşı efsanesi vardı ki sormayın gitsin! Kolay mıydı onun karşısında durmak ve oy almak?
Bu tarihlerde yapılan seçimlerde, yani seçim sistemi de tek partiye endeksliydi! Oyu en çok hangi parti alırsa milletvekillerinin tamamı da bu partiden seçilirdi. Yani Osman Bölükbaşı’nın Kırşehirli olması nedeniyle bütün oyların Millet Partisi’ne gittiği görülüyor. İktidar partisi olan Demokrat Parti ve CHP Kırşehir’de oy alamıyor ve milletvekili de çıkaramıyorlardı. İşte Kırşehirliler devrin iktidarı DP’ye böyle oy vermemişler, dik durmuşlar, onurlu olmuşlardı. Kırşehir Türkiye’de örnek gösterilen bir il olmuştu. Hatırlayınız 1990 yılındaki 18 Şubat’ta yapılan Dr. Cahit Gürses’in ANAP’a karşı kazandığı seçimi.
Osman Bölükbaşı 1969 yılında yayınladığı veda mesajıyla politikayı bırakıp köşesine çekildikten sonra Kırşehir’deki Millet Partilerin aşirete mensup olanları CHP’ye, demokrat olanları da Adalet Partisi’ne katıldılar. Zaten Milet Partisi’nin il başkanı da aşiretten Bekir Hatunoğlu’ydu. Gül yüzlü, gül gibi adamdı.
1960’lı yılların sonunda politikaya atılan Çiçekdağı’nın eski belediye başkanı, hukukçu Mustafa Aksoy CHP’yi Kırşehir’de ateşledi ve ayağa kaldırdı. Kendisi 1969 seçimlerin de milletvekili seçilmişti. Ama Aksoy inatçı bir adamdı. Daha çok milletvekili çıkarmayı, daha çok belediye başkanı çıkarmayı istiyordu.
Nasıl yaptığını, nasıl olduğunu bildiğim kadarıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kırşehir’de yanmış bitmiş, kül olmuş Millet Partisi’nin küllerinden yeni isimlerle yola çıkan Mustafa Aksoy, eski Millet Partili Orhan Baycan gibi şehrin yerlisi isimlerle de temasa geçerek yanına aldığı Reşat Sülükçü, Doğan Türkmen, Av. Ekrem Ultav
ile birlikte 1972 yılında gazeteci Dursun Yastıman ağabeyimizin Hukukçular Apartmanında ki evinde yukarıda isimlerini belirttiğim kişilerin girişimleriyle Orhan Baycan’ı bir gecede CHP’li yaptılar. Orhan Baycan’ın CHP’li olmasıyla birlikte şehrin pek çok eski yerlileri de CHP’ye katıldılar. Örneğin Vahit Kürkçü gibi isimler.
1973 yılında yapılan yerel seçimlerde Orhan Baycan CHP’nin Kırşehir Belediye Başkan adayı olarak seçimlere katılmış ve 1969 seçimlerinde Adalet Partisi, Millet Partisi, CHP’nin anlaşarak bağımsız aday olarak çıkardıkları, sonradan Adalet Partisi’ne geçen Av. M. Kemal Hotomaroğlu’na seçimi kaybettirip, kendisi Kırşehir Belediye Başkanı adayı oldu ve seçilmişti.
Mustafa Aksoy da 1973 seçimlerinde CHP’den Kırşehir milletvekili olarak ikinci defa milletvekili seçilmişti.
Tanıdığım ağabeyimiz, dostumuz olan Mustafa Aksoy çok titiz, çok girintili, aldatmayı ve aldatılmayı sevmeyen, elinde projelerle Kırşehir ve ilçelerinin sorunlarını çözmek için çok mücadeleler verdiğini yakından bilenlerdenim.
Özellikle partililerini, yakınlarını Kırşehir Belediyesi başta olmak üzere Ankara, İstanbul, İzmir belediyelerine ve tüm kamu kuruluşlarına yerleştirdi. Hepsini iş güç sahibi yaptı. Yani Aksoy işte böyle muhteşem bir adamdı, hatta adam gibi adamdı. Kırşehir’i bir dönem “Orta Anadolu’da solun kalesi” yapmıştı.
Bu durumu şimdi CHP’li geçinen yeni yetmeler bilmezler.
1980 askeri darbesine kadar Osman Bölükbaşı’nın politikaya veda edip köşesine çekilmesinden sonra CHP’nin Kırşehir’de hızla yükseliş gösterdiği parti, bu defa da askeri darbe ile kapatılmış, saf dışı edilmişti.
O tarihte Mustafa Aksoy’un da Orhan Baycan’ın da Belediye Başkanlığı böylece noktalanmış oldu. Mustafa Aksoy’u 20 Mayıs 2015 tarihinde, Orhan Baycan’ı da 28 Ekim 2007 tarihinde kaybettik. İkisi de benim çok değerli dostlarımdı, Ruhları şad olsun.
1983 yılında Milli Güvenlik Konseyi’nin icazetiyle kurulmalarına müsaade edilen emekli General Turgut Sunalp’ın Milliyetçi Demokrasi Partisi, Turgut Özal’ın Anavatan Partisi ile Kaman eski Kaymakamı Necdet Calp’ın kurduğu Halkçı Parti 6 Kasım 1983 seçimlerinde yarıştı ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren’in televizyonlarda “Oylarınızı Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne verin” telkinlerine rağmen bu millet darbeci Kenan Evren’e “Hayır” diyerek, Turgut Özal’ın Anavatan Partisi’ni tek başına iktidar yapmış, Necdet Calp’ın Halkçı Partisi’ni de muhalefette bırakmıştı.
Bu seçimde Anavatan Partisi’nden Mehmet Nedim Budak ile İsmet Ergül ve Halkçı Parti’den emekli öğretmen Tevfik Güneş milletvekili seçilmişti. Tevfik Güneş diş yaptıracağım diye basının diline düştü bir gecede birkaç parti değiştirdi, adını “Jet Tevfik’e” çıkardı. MDP’de ise sosyal demokrat bir hemşehrimiz olan CHP’li emekli albay Sadi Erdem aday oldu ve seçimi kaybetti.
İşte 1980 sonrası CHP’nin devamı olarak kurulan Halkçı Parti meclise girdikten sonra yeni sosyal demokrat partiler çıktı SODEP gibi. SODEP’in Genel Başkanlığına da İnönü’nün oğlu diyerek Erdal İnönü’yü getirmişlerdi.
Tabanın baskısıyla Halkçı Parti ile SODEP birleştiler, SHP oldular. Sosyal demokratlar birleştikçe aslında ayrışıyorlardı. Bir türlü birbirlerini kabullenemiyorlardı. Kulisler kaynıyordu. Diziliyorlar, bozuluyorlardı. Genel merkezler gibi iller de öyleydi.
Kırşehir’de (SODEP) Sosyal Demokrat Halkçı Parti’ye Av. Yaşar Yükselen’in il başkanlığında merkez ilçe başkanlığını da Orhan Ökse’den oluşan isimlerle siyaset yolculuğuna başlamışlardı. Ama olmuyordu, gitmiyordu, CHP’nin tabanı dağılmıştı.
1984 yılında yapılan yerel seçimlerde Yaşar Yükselen SODEP’ten belediye başkan adayı olarak yerel seçimlere katıldı ve az bir oy alarak kaybetti. Çünkü ANAP’ta Belediye Başkanı adayı olan iktidar partisinden herkesin sevdiği bir Hakkı Göçen efsanesi vardı. SODEP’lilerin oyu da ANAP’a gitmişti. Hatta Yaşar Yükselen “bana oy vermiyorsanız, Hakkı ağabeye oy verin” demişti.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi Sosyal Demokratlar bir türlü birlik ve beraberliği sağlayamıyorlardı. Sağ iktidarlar iktidarın nimetlerinden yararlanırken sol seçmen her seçimde hezimete uğruyor, kaybediyordu. Kaybedeni uzaklaştırıp, yeni isimler buluyorlardı, siyaset yolcuğunu sürdürmek istiyorlardı.
Ankara’da kurultaylar topluyorlardı her yıl. Birleşip SHP oldular, ama yine inanamıyorlardı. Partinin başına getirdikleri örneğin Murat Karayalçın gibi isimler, sosyal demokrat belediyeler de zorluk içindeydi. Onlar da ANAP’a, DYP, RP gibi partilere geçiyorlardı.
Kırşehir’de SHP’den belediye başkanı seçilenler sonra da soluğu başka partilerde alıyorlardı. Mesela seçilen SHP’li Akpınar Belediye Başkanı, Çiçekdağı Belediye Başkanı, DYP’ye, Boztepe Belediye Başkanı da Hüsamettin Cindoruk’un Demokrat Türkiye Partisi’ne geçmişti.
Diğer ilçe ve belde belediye başkanları da partilerden istifa edip onlar da diğer sağ partilere geçmişlerdi. Yani 1969 yılından sonra Kırşehir’de adı duyulan milletvekili, belediye başkanı seçilenler, ayrılıp gidiyor CHP de eriyordu. Nedenlerini herkes biliyor, ama kabullenemiyorlardı.
Sonra Deniz Baykal 9 Eylül 1992’de CHP’nin kuruluş yıldönümünde kapatılan CHP’yi yeniden açmış, Murat Karayalçın’ı da Ankara’da köşeye sıkıştırarak “Haydi bir olağanüstü kurultay daha yapalım” diyerek kuruluşunun 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992 günü Baykal SHP’yi CHP’ye katmıştı. Ama yine kaynaşamıyorlardı. Ve böylece bugünlere geldiler. Ama ne yazık ki durum yine aynı.
1980 sonrası CHP politikalarını az çok yükselterek milletvekili çıkarmıştı ama yaptığı yanlış politikalarla, politikacılarla yine muhalefette kalmayı tercih etmişti.
İsterseniz o tarihlerdeki bazı isimlerden söz edelim.
Kırşehir’de CHP’yi yeniden kuran Kemal Akpınar, Yaşar Yükselen, Ahmet Alaş, İbrahim Can, A. Gazi Özer, Sabri Yavuz, Hüseyin Dadalı, Ali Aydın, Kadir Tan, Osman Baran, Dr. Uğur Gönül ve Yılmaz Zengin gibi isimler partiyi o günlerden bugünlere bu isimler taşıdı.
Yukarıda da gördüğünüz gibi Atatürk’ün yaşlı ve yorgun CHP’sini Kırşehir’de tamamen aşirete mensup kişiler yönetmiş, sadece Ali Aydın ile Dr. Uğur Gönül ve Ahmet Alaş hariç.
1989 yılında Belediye Başkanı seçilen Mehmet Ali Yapıcı’nın il başkanlığını Sabri Yavuz yapıyordu. Sabri Yavuz partinin gelmiş geçmiş en iyi örgütçü il başkanıydı. Sabri Yavuz döneminde kendisiyle birlikte Coşkun Gökalp ve Hilmi Yükselen aday olmuşlar ve üçü de milletvekili seçilmişlerdi. “Kırşehir’de solun kalesi” olduklarını söylüyorlardı. Zira merkez belediye başkanlığı başta olmak üzere ilçe ve belde belediye başkanlıklarının tamamı SHP’nindi.
Bu durum nazara uğramış olmalı ki M. Ali Yapıcı trafik kazasından vefat etti. Sabri Yavuz, Coşkun Gökalp ve Hilmi Yükselen de anlaşmazlığa düşerek, sırayla bakan olmalarının önünü keserek, Kırşehir’e, SHP’ye ve kendilerine yazık ettiler. Sonunda SHP’li Sabri yavuz DYP’ye geçti. Hilmi Yükselen DSP’ye gitti. Bir tek Coşkun Gökalp dik oldu, dik durdu, adam gibi oldu, davasına ihanet etmedi, partisine ihanet etmedi ve CHP yeniden açılınca Deniz Baykal’ın yanında yer aldı, o da CHP’ye geçti. Zaten aslı CHP’liydi.
CHP’yi Kırşehir’de emekli öğretmen Atatürkçü Kemal Akpınar kurdu. Kemal Akpınar iyi bir partili, iyi bir CHP’liydi. İyi bir Atatürkçüydü. Benim de iyi bir dostumdu. Kendisiyle gazeteci olarak partisinin kuruluşu sırasında çok beraberliğimiz oldu, dostluğumuz oldu. Beni severdi “benim adıma her şeyi yazabilirsin” derdi, itimat ederdi bana. Ben de onu hep CHP’nin kuruluşu sırasında destekledim açıklamalarını yayınladım. Onlarla çok birlikteliğimiz ve beraberliğimiz sohbetlerimiz, muhabbetlerimiz oldu. Çok dürüst ve inadına CHP’li bir insandı.
M. Ali Yapıcı ölümünden sonra yeniden Belediye Başkanlığı seçimi yapıldı. 18 Şubat 1990 tarihinde yapılan seçimi Dr. Cahit Gürses kazanarak Kırşehir’in Belediye Başkanı seçildi.
18 Şubat 1990 seçimleri ANAP iktidarına karşı Kırşehirlilerin demokrasi zaferiyle sonuçlanmıştı. Cahit Gürses Belediye Başkanı seçildikten sonra sosyal demokratların birlik ve beraberliği bozulmuştu. Parti kaynıyordu. SHP ile CHP ayrı kutuplardaydı.
Cahit Gürses SHP ve CHP arasında oynuyordu. Karayalçın’ın hatırına SHP’yi bırakamıyordu. Cahit Gürses ANAP’lı milletvekili Kâzım Çağlayan’ın desteği ile Toprak Mahsulleri Ofisi’nin silolarının yerine bugünkü Masal Parkı olan alana park yaptı. Parkın adına önce “Karayalçın” parkı dedi. Sonra “Aşıkpaşa Öğretmenler Parkı” dedi. Şimdi bu parkın adı “Masal Parkı” oldu çıktı.
Nasıl Masal Parkı mı oldu diyorsunuz?
CHP’liler ve MHP’liler masal olunca işte böyle Masal Parkı adı ortaya çıktı.
Yapmayanlar gider, yapanlar gelir hesabı.
Cahit Gürses’ten sonra parti tamamen bozuldu. Partinin değerleri, ağabeyleri kenara çekildi. Yeni yetmeler partiyi budaya budaya bitirdiler.
Bu dönem partide sözüm ona bir de “çağdaş”çılar grubu çıktı ortaya. Onlar da girdikleri her seçimi kaybettiler, partiyi farklı yerlere sürüklediler. Şimdi hepsi Kırşehir’i terk edip gittiler.
Görüyor musunuz Atatürk’ün yaşlı ve yorgun CHP’sine kimler ne kadar zara vermişler. Hiç kimse bu konuda suçu kendinde aramıyor, hep başkalarında arıyor!
Daha sonra yapılan yerel seçimleri, belediyeyi MHP’ye kaptıran Dr. Cahit Gürses, kaybettikçe kaybetti. İki defa MHP karşısında seçim kaybetti. MHP Kırşehir’in kalesi olmuştu bir dönem. Zira bütün İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi Üyelerinin çoğunluğu MHP’nin eline geçmişti. Ama onlarda ikinci dönemlerinde çok dal kırdılar, inerken tutunacak dal bulamadılar. Sonra AKP’ye karşı kaybettiler. Onlarda yaptıkları yanlışın altında kaldılar.
CHP ikinci kez açıldıktan sonra 10 yıl tabela partisi konumundan bir türlü kurtulamamıştı. Taki 2002 yılına kadar CHP Kırşehir’de hiçbir seçimde milletvekili çıkartamadı.
2002 yılında CHP’nin il başkanlığını başarıyla yürüten, Dr. Uğur Gönül, kendisini Kırşehir Belediye Başkanlığı’na hazırlarken, milletvekili adayları önseçimle belirlenmiş ve Hüseyin Bayındır derin ve ince politikalarla birinci sıraya gelmiş ve Uğur Gönül’ün de çalışmalarıyla milletvekili seçilmişti. 14 Kasım 2002-23 Temmuz 2007 tarihleri arasında muhalefetten milletvekilliği yapan ve Kırşehir’e hiçbir hizmeti geçmeyen Hüseyin Bayındır, Uğur Gönül’e vefasızlık yapmış, kazık atmış ve onun Belediye Başkan adayı olmasına engel olmuştu. Mecliste yaptığı bir konuşma da AKP’lilere “paranız yoksa Kale’ye çıkın” diyerek Kırşehirlilerin yoğun tepkilerine neden olmuştu. Şimdi nerede, ne iş yapar bilen yok. Şimdi Kırşehir’e gelemiyor, insan içine çıkamıyor ya. Kırşehirli CHP’lilerin oylarıyla milletvekili seçildi, bugün milyonlarca maaş alıyorlar.
CHP’ye ne olduysa bundan sonra oldu. Uğur Gönül partisinden istifa ettirildi, onun yerine aday gösterilen hezimete uğradı. Hüseyin Bayındır da kaybolup gitti, olan CHP’ye ve gerçek partililere oldu.
CHP’de il başkanlığı yapanlar, milletvekilliği ve belediye başkanlığı yapanlar başka partilere gittiler. Hepsi eridi, yok oldular.
Nerde CHP’nin eski duayenlerinden bir Mehmet Güzel, Reşat Sülükçü, İhsan Beydoğan, Mustafa Tekin, İsmet Beydoğan, Hacı Avcı, Mehmet Ali Ökse, İhsan Çoban, İsmail İlbaş…
Ama bugün halâ görüyoruz ki birbirlerinin kuyularını kazıyorlar, kazdıkları kuyuya düşüyorlar. Tekrar aynı oyunu tezgahlıyorlar. Birbirlerini kötülüyorlar, yıpratıyorlar.
İsimlerini mi merak ediyorsunuz? Sizler tanıyor ve biliyorsunuz zaten. Değer mi yazmaya?
Milletvekillerinin geçtiği partileri yazdım, belediye başkanlarının başka partilere geçtiklerini yazdım, il başkanı olup da Erbakan’ın partisine geçeni siz biliyorsunuz.
Daha kimler geçti kimler geçti.
İşte o günlerden bu günlere.
Fazla detaya ve teferruata girmek istemiyorum.
Geçtiğimiz Aralık ayında CHP ilçe kongrelerinden sonra il kongresini de yaptı. Bu CHP bütün illerde olduğu gibi Kırşehir’de de tek adayda anlaşamadılar. Gizli eller devreye girmiş, mevcut ilçe başkanı Fevzi Akkuş’un karşısına adaylar çıkarmışlardı.
Genel merkezin destekçileriyle. Öyle bir senaryo uygulamışlardı ki, önce il başkanını görevden istifa ettirdiler, ardından ilçe başkanını oyuna getirip onu da görevden aldırdılar. Görevden alan da bir aylığına görev yapan il başkanı ve yanındakiler olmuştu.
İşte parti tam bu dönemde kabak gibi dörde bölünmüştü CHP. Eski il başkanı Yılmaz Zengin’le seçime gidildi ve isimlerini sizin bildiğiniz eski belediye başkan adaylarının çıkardığı listelerle yarıştılar. Sonuçta Yılmaz Zengin’in çıkardığı aday kazanmıştı. İyi de olmuştu. Zengin’in listesi bence güzel isimlerden oluşmuştu.
İlçe başkanlıklarının seçimlerinde ve il kongresinde yaşananları yazmaya kalksam gazetemizdeki sütun yetmez. Hem yazmaya da değmez.
Politika uzun soluklu bir iştir. Bu zaman zarfında sen herkesi kır dök. Partinin hayrına, partinin menfaatine, toplumla barışık olma. Medya ile basınla kavgalı ol, ondan sonra saman altında su yürüterek belediye başkanlığını, milletvekilliğini hayal et.
Sen akıllı ve zekisin, karşındakiler geri zekâlı mı?
Böylelerine hatırlatmak isterim ki “Yükselirken çok dal kıranlar, inerken tutunacak dal bulamazlarmış” bunu unutmayın, kafası büyük olup da beyni küçük olanlar…
Ne ekersen onu biçersin hesabı.
Bağ evinde, dağ evinde ilke ve ideolojilerinizi masaya yatırıp meze yaparsanız dün iyi olduğunuza bugün küfrederseniz, hayatta hiçbir zaman kazanamazsınız. Olsaydı sizden öncekileri başarır, kazanırdı. Onlar da öyle yaptılar kaybettiler. Belki şimdi siz de onların izinde gidiyorsunuz.
Söylediklerimi geriye dönüp şöyle bir sarın, gerçekleri ve doğruları göreceksiniz inanın. Zira açık yüreklilikle belirtmeliyim ki bugün CHP’ye, CHP iktidarına, hatta güçlü bir CHP muhalefetine ihtiyaç var. Ben burada CHP’nin yeni İl Başkanı Yılmaz Zengin başkanlığındaki yöneticileri kutluyorum.
Benim bu yazım belgesel niteliğindedir. Siyaset yapmak isteyenler kesip saklasınlar. Lâzım olur bir gün…