Yerel seçimlere gidildiği bugünlerde Kırşehir CHP'nin dinamikler hareketine bakıldığında;
Örgütlülük, yoldaşlık ve demokrasi kavramları özünden uzak bir hal alıyor.
Gelişen kulis koşuşturmaları her ne kadar bir değişimi gerekçe olarak gösteriyor olsa da, temelde homurdanan muazzam yalnızlaş-tır-malar, başarılabilecek bir CHP belediyeciliğini büyük hatalar zinciri ile matlaştırıyor.
- CHP Merkez ilçe Başkanlığı ve yönetimi görevinden alındı,
- Belediye başkan aday adaylığına hiç bir aday adayı alternatifi tanınmadı,
- Hiç bir parti üyesinin; ne belediye, ne de il genel meclisi üyeliği adaylığı açıklayabilme cesaretleri bırakılmadı, neden? sorularına bir karşı cevap olarak yeni bir soru kümesi daha eklemlemek sanırım yerinde olacaktır.
- CHP Merkez İlçe başkanlığı ve yönetimini yerel seçimlere az kala değil, genel seçimlerin hemen sonrası görevinden almak daha zamanlayıcı olmaz mıydı? Yahut, gerekçe ne olursa olsun, sözde hantal bir yönetimin iddiası içinde olanlar, bugünün koşullarını 10 yıl öncesinden başlayarak; il başkanı, ilçe başkanı, parti yöneticisi olarak iyileştirme gayretinde neden olmadılar?
- Demokrasinin ve özgürlüğünün kahramanı (!) CHP genel merkezi yöneticileri, Kırşehir CHP üyelerinin siyasal hak ve varlıklarını yok saydı, neden? soruları endişe, korku ve çelişkiler duygusunu çoğaltmış, CHP kademeleri adına her ne kadar değişim dese de; bu durum varolagelen bir yok olmanın, yılgınlaştırmanın, siyasal daralmanın ötesine geçememiştir.
Bugün CHP tarihsel anlamda devrimci bir partidir ve bu özünü korumalıdır. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve yoldaşlık üzerine terimler yazanlar, gerek parti üyeliği, gerek yönetime katılma talebi, gerek belediye ve il genel meclisine aday olma konusundaki siyasal halkları niçin ellerinden alındı?
Hiç kimsesiz ama hiç kimsesiz, ezbere kadrolaşma listeleri oluşturmak, aday belirlemek, meclis üyeleri adayı belirlemek hangi demokrasinin gereğidir?
Oysa; ön seçim demokratik bir işlev ve taleptir, bu özgürlükçü işleve karşın, ''Genel başkanlık benim olsun, genel başkan yardımcılığı benim olsun, belediye başkanlığı benim olsun, il başkanlığı, ilçe başkanlığı benim olsun'' gibi bir siyaset anlayışı; değil Kırşehir'i, o siyasetin kendisini dahi karanlıktan kurtaramaz.
Siyasal iddialarını, itirazlarını ve tavırlarını ifade etmekten uzak, böylesi bir CHP hareketi, tüm bireyleri; dilini, rengini, düşüncesini ifade etmeye çağırmalı; Mustafa Kemal Atatürk'ün ''Fikri Hür Vicdanı Hür'' felsefesinin Kemalist samimiyetiyle kucaklaştırmalıdır.
Netice olarak, Kırşehir CHP'de yaşanan birlik ve dirlik sorunlarının çözüm alternatifleri daralıyor, daraltılmak isteniyor. Bu daralmanın etrafında yığın haline gelmiş iyi, güzel, mücadeleci parti üyeleri; faydasızlığın, yorgunluğun, yılgınlığın eşiğine itiliyor. Bu örgütsel travmayı görmezden gelen kimileri ise; hala başarıyı yahut yerel seçimin başarısından ne koparacağına odaklanıyor.
CHP kültür ve ideolojik iddiaları bir tarafa fırlatılmış, parti içi hastalıklı yığınlar partinin kalan gücünü büyük bir kuvvetle semirmenin, elindeki azınlıkla kendisine benzemeyenleri yok etmenin, azalmış kaynakları paylaşmak istememenin ötesine geçemiyor.