Kırşehir’de havaların erken ısınmasıyla uyanan ağaçları yine don vurdu. Bazı kesimlerin fazla zarar görmemesine rağmen, engin yerlerde kalan meyve ağaçları hayli zarar gördü.

Kırşehir’de havaların erken ısınmasıyla uyanan ağaçları yine don vurdu. Bazı kesimlerin fazla zarar görmemesine rağmen, engin yerlerde kalan meyve ağaçları hayli zarar gördü. Şehrin batı kesiminde kalan Toklumen’e kadar olan beldelerin büyük bir kısmı don olayına maruz kaldı. Ben kendi bahçem de bir kaç gün ateş yakarak bir kısım meyveleri kurtarmış oldum. Fakat yan yana olan bahçelerin hepsinin de aynı uygulamayı tatbik etmesi gerekir. Tarım İl Müdürlüklerinin çiftçileri uyarması ve bazı tedbirlerin alınmasında yardımcı olması gerekir. Fakat maalesef köylüler böyle bir desteğin yapılmadığını söylüyorlar. Yine de kalan dallardaki meyvelerle yetinmeye çalışmalıyız diye düşünürken, Ankara’da siyasi havanın hayli soğuk ve sert geçtiğini öğreniyoruz. Güzide ve kıymetli partimiz CHP’yi yine soğuk aldı. Onlar halkı koruyalım derken, kendileri dona maruz kaldılar.
Kongrede başka bir icraatı olmayan, Türkiye’nin kader partisinin içerisinde demokrasi kuralları yine işlemeye başladı (Bana göre böyle bir terimin anlam ve manası yok, en azından Türkiye’de yok). Eleştiriye tahammülsüzlüğün örneği, sevgili partimizde bir kez daha dışarıya yansıdı. Siyaset bir nevi yarış ve müsamaha oyunu. Güreşte minder dışına savrulan güreşçi, takımda diskalifiye olur ve ikinci müsabakaya daha iyi hazırlanmak için antrenörü tarafından çalıştırılır ve bir sonraki maçlara katılır. İkinci defa minder dışına savrulan müsabakacı, ya takımdan çıkarılır veya antrenör değiştirilerek yeni taktik öğretilir. Ama gel gör ki Türkiye’nin kıymetli ve kendini beğenen takımı yenilgiden başka bir zafere alışık olmadığı için her yarıştan sonra bir fırtınalı sürece girer.
Yenilen yarışçı, suçu kendinden arayacağı yerde yerinin dar olduğunu bahane ederek, bal kavanozunun başından bir türlü kalkmaz.
Halk için çalıştığını böbürlenerek miting meydanlarından cılız sesler çıkaranlar, galip gelen takımların kurallarını, kendi çıkarları ile eşleşiyorsa hemencecik kabul ederek, bol keseden ulufe dağıtan ve seyircinin hayli uzağında spor salonunu terk etmez. Eleştiri her zaman iyi neticeler veren bir yöntemdir. Dozunda ve doğru yapılırsa bir nevi uyarıdır, fakat eleştiriye tahammül edemeyenlerin pek işine gelmez. Kendi iç çekişmelerinde ve koltuk kavgasında bir türlü vazgeçemeyen ana muhalefet partisi CHP, iktidar olma ümidini yıllar önce kaybedenlerin bir geçim kapısı olarak gördüğü ve fakir halkın verdiği vergilerle lüks yaşam felsefesini bırakmadığı müddetçe başarılı olma şansı yok.
İktidar partisi AKP’ye gelince, yeni bir sistemin mimari olarak referandumda kıl payı destek görerek ve ümidini tam olarak anlamadığı bir sistemi arkadan itekleyerek zar zor rampayı çıkardılar. Bu basarinin tek mimari Sayın R. T. Erdoğan’dır. Hiç kimse bu başarıya ortak olmaya kalkmasın. Halkın büyük ümitlerle desteklediği Sayın Cumhurbaşkanının işi hayli zor. Bu zorlukları aşabilecek mi bunu zaman gösterecek.
Yıllardır bizzat kendilerinin de desteklediği ve devletin bütün kurumlarına sızan çetenin temizlenmesinin ne kadar zor olduğunu, darbe girişiminde sonra kendisi de görmüş olmalı. Türkiye’nin her gün biraz daha katlanan sorunları, 2019 seçimlerinde kendilerini hayli zorlayacağa benziyor.
Piyasa ve pazarların denetimsizliği veya denetim yetersizliği sorunu, bazı problemlerin çözümünü hayli zorlaştırıyor. Hiç de gerekli olmayan bazı harcamaların halkın gözünden kaçmıyor. Gerekli olan istihdam yatırımlarının yapılmayıp, bazı günlük siyasi çıkarların hizmetine sunulan harcamaların kontrolü dışında pek çok düzensiz uygulamalardan kaçınılması gerektiğinin anlaşılmasında geç kalınmamalı.
Türkiye’nin A’dan Z’ye kadar bekleyen reforme edilecek sorunları var. Bir kısmının çözümü zor ve uzun vade isteyebilir. Fakat her ne pahasına olursa olsun bir ucundan başlanması gerekir.