Uzun zamandır aklımdaydı bu konuyu yazmak. Ancak evdeki hesap çarşıya uymaz örneğinde olduğu gibi içinde bulunduğumuz günlerde bazen yazmak istediklerimizi ileriye erteletiyor ve hesabımız çarşıya uymuyor.
Hani cenazelerde cenaze sahipleri acılarını bir tarafa bırakıp, kıymalı pide, helva, ayran peşinde koşuyor ya işte bu konuya değinmek istiyorum.
Kırşehir' de cenazelerde kıymalı pide, helva, ayran modası yıllardır devam ediyor. Sanki Allah'ın emri, İslam'ın şartı, farz ibadet gibi yayılarak büyüyor.
Nereden çıktı, kimin aklına geldi, ilk olarak kim uyguladı bu saçma sapan uygulamayı onu bilmiyorum ama bildiğim bir an önce bu yanlışlığın bitirilmesidir.
Bu ne anlayıştır, nasıl uygulamadır ki, annesi, babası, eşi, çocuğu veya başka bir yakını ölen insanlar her türlü acıyı içine atarak , cenazeyle ilgili yapılması gereken işleri bırakarak kıymalı pide, helva ve ayran peşine koşuyor.
Ocağına ateş düşen, yüreği yanan insanların acılarını içlerine atarak kıymalı pide, helva ve ayran peşinde koşmasını hangi din emreder, hangi kitap yazar.
Öyle hale geldik ki acımıza üzülemiyoruz, ağlayamıyoruz. Cenazemiz olduğu için yas tutamıyoruz, tam aksine sevinircesine ziyafet veriyoruz. Cenazeyi mezara gömledikten sonra cenaze evine gelindiğinde masaların helva, ayran ve kıymalı pidelerle donatıldığını görüyoruz. Masalara donatılan helva, ayran , kıymalı pideler yendikten sonra yağsız olmuş, kuru olmuş, pidesi kalın olmuş, hamur olmuş, helva iyi kavrulmamış, yavan olmuş içerisine ceviz, fındık, fıstık atılmamış gibi bir kaç kusur bulmak ta cabasıdır.
Sanki beş yıldızlı otele yemek yemeğe gelmişler.
Senin acın, üzüntün kimin umurunda?
Ocağın sönmüş, yüreğin yanmış, ölenin kıyameti kopmuş, arkasında dulu, yetimi kalmış kimin umurunda?
Cenaze sahibi acıların en büyüğü olan evlat acısını yaşıyor, bırakın kıymalı pideyi acısından bir yudum su içemiyor ama cenazeye gelenlere ziyafet çekiyor. Bu hangi yüreğin, hangi vicdanın kabul ettiği bir durum?
Mezarlıktan cenaze evine geldikten sonra lafın belini kıran, koyu muhabbete dalan, inceden ince sohbet eden, kaynatan eş, dost, akrabadan, tanıdıklardan, senin yüreğin yanarken karşında kahkaha atanlardan, seçim sürecinden, hükümet devirip, hükümet kuranlardan, belediye başkanlığını kazanacak veya kaybedecek adayları belirleyenlerden, terörü bitirenlerden, enflasyonu düşürenlerden, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe maçlarını konuşanlardan, “3. Lig’te oynayan Kırşehir Belediyespor şampiyon olur mu, olmaz mı, ara transferlerde alınan futbolcular iyi mi, kötü mü?” şeklinde devam eden konular konuşulur.
İzin istenip cenaze evinden ayrılırken tekrar üzüntüler bildiriler, başsağlığı dilenir ve herkes yoluna devam eder. Ancak ateş düştüğü yeri yakar sözünde olduğu gibi annesini, babasını, kardeşini, evladını veya başka yakınlarını kaybedenler içlerindeki acıyla baş başa kalır.
Yıllardır süre gelen yanlışlıkları düzelteceğimiz yerde üzerine daha fazla yanlış koyarak kaldırıyoruz cenazelerimizi. Düzeltme yoluna gitmiyoruz.
"Efendim böyle gelmiş, böyle gidiyor, ne yapalım yıllardır süregelen geleneği mi bitirelim?” gibi anlamsız, yanlış sözler de işin başka bir boyutu.
Yıllardır böyle gelmiş diyerek bir yanlış düzeltilemez mi?
Cenazelerde kıymalı pide, helva ve ayran ikram edilmesinden bir an önce vazgeçilmelidir. Bu konuda Kırşehir Müftülüğü devreye girerek yayınladıkları bildirilerle, camilerde verdikleri vaazlarla, okudukları hutbelerle cenazelerde kıymalı pide ve diğer yemek ve yiyeceklerin verilmemesi konusunda vatandaşı bilgilendirmelidir. Böyle olunca yıllardır cami imamlığını, din adamlığını bir kenara bırakarak üzerine vazife olmayan konular hakkında konuşan, başka şeylerle uğraşan, vaaz veren imamlarda hayırlı bir konuda işe yararlar.
Sadece bunlarla bitmiyor yanlışlıklar, yedisi, kırkı, kırkı okutulurken düz pide ve helva dağıtılması, elli ikisinde yemek verilmesiyle devam ederek gidiyor.
Sanki ölen yakınımızın öldüğüne üzülmüyor, verdiğimiz ziyafetlerle seviniyoruz. Söyleyince de "Biz merhumun canı için, sevap alması için, günahlarına kefalet olması için bu işleri yapıyoruz” cevabını alıyoruz.
Acaba o yemeklere gelen kaç kişi fakir, ekmeğe, yemeğe muhtaç? Dönüp dolaşıp aynı kişileri davet ediyoruz. Hepsinin de durumu iyi, ensesi kalın.
Ölenin hayrına bir şeyler mi yapmak istiyorsunuz?
Kırşehir'de yiyecek, bir lokma ekmek bulamayan o kadar insan var ki onlara erzak alıp götürün, fakir bir çocuğa bot, kaban alın, evlerinde sobası olmayanlara soba alın, okula giden çocuğa kırtasiye, elbise alın. Bakın o zaman hem ölen yakınınızın hayrına, hem de kendi hayrınıza nasıl sevap işlemiş olursunuz görün.
Her konuda öylesine çirkinleştik ki sözde iyilik ve hayır yaptığımızı düşünerek bu çirkinliklerin farkında değiliz.
Kim soktu bu çirkin işleri beynimize?
Nasıl ölüm gibi üzücü, acı bir o kadar da ciddi bir işi şov haline getirdik anlamış değilim.
“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” anlayışıyla ne acıyı paylaşmak ne derde derman olmaya çalışmak kaldı. Cenazelerimizi festivale dönüştürdük.
Onun için Kırşehir Müftülüğü bu konularda vatandaşı uyarmalı ve cenazelerde kıymalı pide, helva, ayran ve diğer yemek ve içeceklerin verilmesi yanlışlığından vazgeçilmelidir.