Önce şu kavramlar üzerinde anlaşalım: “Türkiye hızla kutuplaşıyor” doğru mu? Bence doğru. “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sevenler ve sevmeyenler hızla ayrışıyor” doğru mu? Bence doğru.

Önce şu kavramlar üzerinde anlaşalım:
“Türkiye hızla kutuplaşıyor” doğru mu?
Bence doğru.
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sevenler ve sevmeyenler hızla ayrışıyor” doğru mu?
Bence doğru.
“Türkiye üzerine oynayanlar artık kartlarını daha da açıktan karıyorlar” bu da doğru.
Ve yazının başlangıcına girelim.
İster Cumhurbaşkanını sevin, isterseniz de sevmeyin.
Ama Türkiye üzerine bir büyük oyun oynanıyor.
Tehlikeli bir oyun.
Stratejisi uzun yıllar önce belirlenmiş bir oyunun taktikleri deneniyor.
Acımasızca.
Türkiye’ye her yönden saldırılıyor. Sonuçta dertleri Recep Tayyip Erdoğan da değil.
Cumhurbaşkanı istekleri doğrultuda adım atsa inanın ki en makbul adam olacak.
Nihai hedefleri Türkiye’yi parçalayıp istikrarsızlaştırmak. Elini ayağını bağlamak.
İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki Alman Lisesi ve Alman Konsolosluğu kapatıldıktan üç gün sonra orada bir canlı bomba patlamasını izah ettiğimiz gün, Hablemitoğlu cinayetinin arka perdesini aydınlattığımız gün pek çok karanlık nokta aydınlığa kavuşacaktır.
Aslında pek çok nokta zaten bellidir ve halk da şimdiye kadar bu konuda en bilinçli düzeydedir.
Bakmayın siz tepedekilerin açık seçik konuşmadığına, konuşamadığına.
Döşenen taşlara bakalım. Ta eskilere gidelim:
Yıl 1980
Harvard’da Ortadoğu Araştırmalar Merkezi’nin bir alt katında CFIA bölümünde (Center for International Affairs) bir konferans veriliyor. Basına kapalı. Sadece imza karşılığı giren öğretim üyelerine açık.
Konferans konuşmacıları Pentagon’dan gelen uzmanlar.
Konferansın ana düşüncesi şöyle:
“ABD’nin gelecek 50 yıl boyunca Hazar Denizi ve Basra Körfezinin fosil yatakları üretimi ve dağıtımı kontrol edilecek ve sürdürülecek şekilde korunmalı”
32 yıl sonra ABD Türkiye’ye birlikte Irak’a Kuzeyden girmeyi teklif edecek, bu teklif meşhur “1 Mart Tezkeresi” ile bu reddedilecekti.
ABD bundan sonra Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olmaktan çıkardı ve kendine başka müttefikler aradı. (FB Aras Aydoğan paylaşımı)
Buldu. YPG/PYD…
Önceden PKK’yı da destekliyordu.
Son Rakka harekatında Türk kamuoyu bu süreci en ince ayrıntısına kadar biliyor zaten.
Tekrar yakın tarihe dönelim.
Güneydoğu’nun pek çok kentinde yaşanan ve pek çok şehit verdiğimiz “sokak savaşlarına” kazılan hendeklere ve oradaki taktiklere bakalım.
Bence 15 Temmuz kalkışmasının birinci evresidir anlatacaklarım.
Nihai hedefte Türkiye’nin parçalanması var.
6-7 Ekim 2014’de HDP’li başkan Selahattin Demirtaş bir çağrı yapıyor. Aynı anda (dikkatinizi çekerim) Muş, Batman, Van, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Siirt, Mardin, Bingöl, İstanbul, Adana, İzmir’de eş zamanlı olaylar çıkıyor. 50 yurttaşımız ölüyor.
Bu olaylar hendek savaşlarından önceki ilk provadır.
Zamanlaması, kurgulanması, eş zamanlı olarak saydığım tüm illerde birden harekete geçilmesi daha önce ciddi bir hazırlık yapıldığının kanıtlarındandır.
ABD 2013 yılında IŞID’e karşı PKK/PYD/YPG’yi kullanmaya karar veriyor.
Bu karar Amerikan Savunma Bakanlığı Müsteşarı Jim Miller’in imzası ile 25 Kasım 2013’de Bağdat’taki ABD Büyükelçisi Robert Steven Beecroft’a bildiriliyor.
15 Ocak 2014’te Kandil’de PKK’lı Feyman Hüseyin, Mustafa Karasu, PYD kadın savunma birlikleri sözde komutanı (YPJ) Nesrin Abdullah, ABD’li yarbay Ashley J.Hamilton, kent içi savaşlarda uzman ABD’li deniz piyade binbaşı George Danah ve sıkı durun İsrail’li subaylar Yarbay Ariel Rubinowitz ve binbaşı Noam Shilon bir toplantı yapıyor.
Ne işi var İsrail’in di mi?
Yukarda sayılan isimler kent savaşlarında uzmanlaşmış isimlerdir.
Bunun ardından Kandil’de Sidekan ve Hinera Köyleri arasına bir eğitim kampı kuruluyor.
Buralarda 300’er kişilik PKK lı teröristlere kent içi savaşların incelikleri, keskin nişancı eğitimi EYP’leri yapma, tuzaklama eğitimleri veriliyor. (Gerçek Gündem, Gürbüz Evren 28.02.2016)
Sonrasını hep birlikte yaşadık.
O tünellerde açılan EYP (el yapımı patlayıcı) üreten atölyelerin paylaşımları yayınlandı. Arsız arsız gülüyorlardı üstelik de.
Pek çok vatan evladı kahramanların şehit verildiği şehir savaşlarını yaşadık.
Oradaki taktikleri gördük. Keskin nişancılar, o yabancıların öğrettikleri EYP’ler pek çok şehit vermemize neden oldu.
Sonuç onlar için bozgun oldu.
Türkler ve Kürtler ayrışacağı yerde daha da birbirini sever ve destekler hale geldi. Üstelik de, Kürtlerin büyük ekseriyeti planlanan oyunun ne olduğunu somut olarak görüp PKK ve HDP’den desteğini çekti. HDP’ye yüksek sesle tepki verilmeye başlandı.
Arkasından daha büyük bir oyun sahneye kondu.
Yıllarca ABD’nin derin devletinin himayesinde palazlanan ve artık hazır hale geldiği düşünülen FETÖ terör örgütü devreye sokuldu.
FETÖ nasıl palazlandı? Nasıl göz yumuldu?
Ayrı bir konu, uzun bir konu, derin bir konu.
Geçelim.
15 Temmuz 2016’da FETÖ darbesine kalkışıldı. Amaç bir iç savaş çıkarmak, sonunda nihai hedef Türkiye’yi parçalayıp istikrarsızlaştırmaktı.
FETÖ lideri sadece bu büyük oyunda bir piyondu.
Gene başaramadılar.
Bu kahraman halk, bu oyunu da, bu büyük oyunu da bozmasını bildi.
Şimdi başa dönelim.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ister sevin ister sevmeyin, ama bu büyük oyunu mutlaka görün.
Bu büyük oyun devam edecektir.
İnanın bitmeyecektir.
Bu oyunu bozmak için iktidar, muhalefet , yeni kurulan partiler hep birlikte Türkiye’mize sahip çıkalım.
Belli konularda uzlaşma kültürümüzü geliştirip uygulayalım.
O zaman kimlerin morali nasıl bozuluyor görülecektir.