Dünyada bazı devletler yayın organlarını kendi kontrolünde tutmayı yeğler. Türkiye’nin bir numaralı medya gurubunu ele geçiren ve o konuma nerden ve nasıl geldiği henüz netleşmeden elden çıkaran bir gurup, yine nerden ve nasıl geldiği kısa bir zamanda palazlaşan başka bir guruba devretti, finansını da devlet bankaları karşıladı.

Söylenti böyle, yanlış veya doğruluğunu herhangi bir yetkili teyit etmedi. Yani medya gurubu da özelleştirmeye örnek gösterilirken, kapalı kapılar arkasında neler olduğunu kamu önünde açıklayanlardan da doğru dürüst bir bilgi yok.

Hükümet kendine yakın itaatkâr bir medya inşa ediyor, halk arasında dolaşan söylenti böyle. Bundan sonra herkes herhangi bir haberi doğru ve istediği gibi yazamayacak. Mesela döviz kurları olduğundan daha aşağı da gösterilecek, gösterilecek ki enflasyonun beli kırılmış olacak!

Aşağı gösterilen döviz kurlarıyla ekonominin iyiye gittiği intibaı verilecek. Böyle bir taktikle enflasyon mücadelesi yapan başka bir ülke var mıdır bilmiyorum. Böyle bir uygulamada elinde ve belinde dışa bağlı yaşam sürdüren ve TL ile fazla bir problemi olmayan kimseler için faydalı bir taktik uygulama olur. Alt takım, yani ortanın altı (gerçi orta sınıf kalmadı, şimdi alt ve üst sınıf oluştu ve idare kolay ve basitleştirildi) emekli ve asgari ücretle yaşamaya çalışan kitlelerin fazla bir beklentisi olmayacak, çünkü onlar hesaplama yeteneklerini çoktan yitirmiş durumda.

Bütün emirler ve talimatlara uymayan enflasyona gelince bizim yani alt sınıfın parası TL’yi Dolar ve Euro’nun girdabından kurtaramayan, ekonominin dümeninde oturanların bir telaşı olmadığı görülüyor. Bir türlü doğru ve dürüst bir açıklama duyamadığımız ekonomistlerin tuzu kuru, çünkü onların ücretleri dövize endeksli.

Siyasilerin beyanatlarına bakarsak, “Türkiye şaha kalktı, tarihi atılımlar yapılıyor!”

Aralarında Kırşehir’in de bulunduğu Şeker Fabrikaları bütün itirazlara rağmen, iktidara yakın ve pek te bu işin ehli olmayan guruplara satıldığı görülüyor. Kalanlar da peyderpey, laf dinleyen itaatkâr guruplara teslim edilecek. Tabi büyüklerimiz her şeyi daha iyi bilir, iyi bilir de yanlışın ceremesi de onların sırtına yüklense herhalde daha iyi olur.

Yahu ben şu özelleştirmeyi bir türlü anlayamadım gitti. Elbette devlet zarar eden bir fabrikası varsa elden çıkarabilir, ama kar edeni neden satar ki!

Eğer kar eden bir tesisi, ederinden daha düşük fiyatla elden çıkarıyorsa bunu benim gibi kimsenin anlamasını da beklememek gerekiyor.

Kaldı ki zarar etse bile o tesisin stratejik olup olmadığına hiç bakma gereği duymazlar mı?

Şeker üretiminin de stratejik olduğu, sadece fabrikanın bacasının tütmekle kalmadığı, çiftçisiyle, üreticisiyle, çalışanıyla ülkeye ve o illere verdiği katkıları neden kimse dikkate almıyor, ya da almak istemiyor?

İşte Kırşehir Şeker Fabrikası da 330 milyon liraya, hiç kimsenin tanımadığı, bilmediği, ismini dahi duymadığı bir şirkete satılıyor. Güya devlet 5 yıl üretim şartı getiriyor.

Kusura bakmayın ben bu şartın yerine getirilmeyeceğini ve Şeker Fabrikası’nın bu şartlarda çalıştırılıp, ilimize ve ülkemize katkılar sağlayacağına inanmıyorum.

Kırşehir Cumhuriyetten bu yana devletin aldığı iki fabrikayla sahip olmuştu. Petlas’ı sattık, şimdi de Şeker Fabrikası’nı elden çıkardık mı, devletin hiçbir fabrikası kalmayacak ne yazık ki…

Haa şunu da söyleyeyim, eğer gerçekten Kırşehir Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesinin ardından, bugün özel elinde bulunan Petlas Lastik Fabrikamız gibi olacaksa buna benim gibi Kırşehir’de hiç kimsenin itiraz etmeyeceğini biliyorum.

Bugün Petlas özelleştirildikten sonra son sahiplerinin büyük başarısı ile sürekli yenilenerek, üretimini ve çalışan sayısını arttırarak ülkemiz ve Kırşehir ekonomisine büyük katkılar sağladığını, hatta Kırşehir’i yönetenlerden yeni arsalar talep ederek, fabrika sahasını genişletmeyi, hatta yeni fabrikalar kurmayı istediği duyumlarını alıyor ve bundan da büyük mutluluk duyuyorum. Keşke her özelleştirme Petlas gibi, sahipleri gibi olsa diyorum.

Ama ne gezer!

Türkiye’de yakın tarihte yapılan özelleştirmelere bir bakın neler göreceksiniz neler…

Sözde birkaç yıl üretim yapıyormuş, fabrikayı çalıştırıyormuş gibi yapıp, kapısına kilit vurup,  çalışanları kapının önüne koyup, kıymetli fabrika arsasına rezidans yapıp köşe dönenleri bu millet unutmadı, unutmayacak.

Kırşehir’in etrafında nefes alacak yer kalmadı, yaz mevsiminin gelmesiyle karasinek ve sivrisineklerde avdet ettiler. Mandıra havzası olarak ilan edilen güzel kırlarımız gezilemeyecek duruma geldi. Mandıra atıklarının ilaçlanmaması ve çıkan pisliklerin zamanında imha edilememesi veya bayağı problem olmaya başladı. İnsanları rahatsız eden bu küçük yaratıklar aynı zamanda çeşitli hastalıklarında taşıyıcısı. Lütfen Valiliğin ilgisini bekliyoruz.