Siz Kırşehir’de fırınlardan ve marketlerden tanesi bir lira, yirmi beş kuruşa aldığınız iki yüz gramlık ekmeğin satış yerlerine nasıl geldiğini, sofralara nasıl konduğunu düşündünüz mü?
Ekim ayı adından belli olduğu gibi Anadolu’da tarımsal ürünlerin ekildiği aydır. Kırşehir’in köylerinde tarımsal ürünlerin çoğunluğu Ekim ayında ekilir.
Bir buğdayı düşünün nasıl yetişir, nasıl büyür? Ekildiği günle biçildiği gün arasında dokuz veya on ay geçer, geçer ama bu zamana gelirken ne süreçlerden, ne hava şartlarından geçer?
Kırşehir’in Saraycık Köyünden Durmuş amca ilk önce tarlasını sürer, sonra alır eline buğdayını tarlasına savurur, savurma işlemi bir veya iki gün sürer, bir de hava sıcaksa kızgın güneşte tozdan, topraktan ağzı, dili, damağı kurumuştur Durmuş Amca’nın.
Tarlasını sürüp, buğdayını ekmiştir Durmuş Amca. Artık yağmur yağmasını bekleyecektir, yağmur yağar ama iş bitmemiştir, ilaç ve gübre atılacak ve kar yağması beklenecek, kar yağıp budayın üzerini yorgan gibi kapatıp buğday altında bir güzel uyuyacak, karlar eriyecek, buğdaylar hava alacak, tarlanın üzeri yeşil çimle kaplanmış olacak, yine ilaçlama ve zararlı otlarla mücadele derken dört gözle beklenir Nisan yağmurları. Yağmur yağdıkça buğday santim, santim büyür, yağmurlar biter olgunlaşması için havaların ısınması ve güneş beklenir, havalar ısınır kızgın güneş ham başakları olgunlaştırır, biçime hazır hale getirir. İş bununla bitmez, biçilen buğday değirmene gider un olur, ekmek fırınlarına gelir, hamur olur, pişirmeye verilir ekmek olur ve sofralara gelir.
İşte Kırşehir piyasasında bir lira, yirmi beş kuruşa aldığımız iki yüz gramlık ekmeğin sofralara geliş süreci tam on ayı almaktadır.
Günümüzde buğday tanesi gibi alın teriyle, emekle, hak ederek, dürüst bir insanın bir yerlere gelmesi zor değil imkansız hale geldi. Yalaka insanların bir yerlere gelmesi çok kolay oluyor. Bunların işi Ekim ayını, yağmuru, çamuru, karı, güneşi, ayları beklemeden anında olur, bir saati dahi geçmez.
Ülkemizde bilginin, kalitenin, kültürün, insanlığın, dürüstlüğün, çalışkanlığın hiç önemi yok. Önce arkanda siyasetçi bir dayın olacak sonra iş yerinde utanma duygusundan uzak, yüzsüz, fırlama bir yalaka olacaksın, üçüncüsü üst kademeye senin reklamını yapacak pohpohlayacak, aslandı, kaplandı, abdest alıyor, namaz kılıyor, başı kapalı, sakallı var, Atatürkçü, Milliyetçi, Cumhuriyetçi diyen birisi olacak. Bunlar olmazsa olmaz.
Ülkemizde ve ilimiz Kırşehir’de faaliyet gösteren özel ve resmi kurumlarda bu şekil insanın sayısı oldukça fazladır. Yapısını çok iyi bildiğim için Kırşehir Belediyesinden örnek vereyim. Öyle insanlar var ki sadece yönetime şirin görünmek ve puan kazanmak adına her türlü yalakalığı yaparlar. Belediye Başkanını, Başkan Yardımcılarını, Müdürleri görünce kuş gibi uçarlar kendilerine söyleneni “tamam başkanım, olur başkanım, emredersiniz başkanım” diye yüksek sesle cevap verirler ve yerine gittikten sonra o kişi kendisine denilenler için elini kımıldatmaz. Çünkü o anlık şov başarıyla sonuçlanmıştır, görev yerine getirilmiştir. Bu ve buna benzer şahıslar el üstünde tutulmaya devam eder. Ancak bu karaktersiz kişiler dönem değişince eskileri tanımazlar, selam vermezler, görünce kaçarlar, yalakalığı yenilere yaparlar ve aynı makamlarda oturmaya devam ederler yeni dönemin adamı olurlar. Bir insanda şeref ve karakter olmazsa makam için her haltı yer.
Maalesef ülkemizde sistem böyle işliyor. Düzenin, dönemin adamı olacaksın, iktidarda olan partiye yakın olacaksın, eğer imkanın varsa belediye başkanlığına veya milletvekilliğine aday adayı olarak partiye adını duyuracaksın. Bak bakalım o zaman işlerin nasıl tıkırında yürüyor. Ailendeki herkesi, tanıdıkları işe girdirirsin, sende müdür, daire başkanı, genel müdür olursun. Yalakalık yaptığın dönem bitince “içi erzak dolu gemiye ilk önce fareler binip, erzak bittikten sonra ilk önce farelerin terk ettiği” gibi gemiyi terk ederek erzak dolu yeni gemiye binerek ve yalakalığa devam edersin.
Bana “yahu otuz, kırk yıllık çalışma hayatı böyle biter mi?” diyenler olabilir. Eğer bir insanda utanma, arlanmaz duygusu yoksa, karakteri ve kişiliği sıfırsa, genel ahlak hiç yoksa bu kişiler değil otuz, kırk seneyi yüz otuz, yüz kırk seneyi böyle geçirirler.
Maalesef bu Türkiye’nin kaderidir. Avrupa’da önce bilgiye, kültüre, tecrübeye, iş ahlakına önem verilir ve her şey sırası geldi mi kim hak ettiyse ona verilir. Onun için Avrupa ülkeleri ekonomi ve sanayi alanında gelişmiş durumdalar çünkü işi ehline veriyorlar.
Nasıl ki bir kavak ağacından beş yılda verim alınamazsa, yalakalıkla bir yerlere gelmiş insanlardan bir verim alınamayacağını biliyor Avrupalılar.
Kavak ağacı dedim alkıma geldi. Siz hiç kavak ağacıyla kabak filizinin hikâyesini biliyor musunuz?
Ben anlatayım size:
Yaklaşık on yıllık kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe kabak filizi kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”
“On yılda” demiş kavak.
“On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
“Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!”
“Doğru, demiş” kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Kabak filizi sormuş endişeyle kavağa:
“Neler oluyor bana ağaç?”
“Ölüyorsun” demiş kavak.
“Niçin?”
“Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.”
Yukarıda bahsettiğim buğday, kavak ağacı ve kabak günümüz için çok güzel bir örnektir.
Sanırım anlayan anladı.
Acaba diyorum ülkemizde öyle bir gün gelecek ki kabak filizi gibi değil buğday tanesi gibi on ay bekleyen, üzerinden yağmur, kar geçen güneşte yanan veya kavak ağacı gibi on yıl bekleyerek hak edenin, bilginin, kültürün bir yerlere geldiği günler olur mu diyorum ama sizi bilmiyorum ama ben imkânsız diyorum.
Bir ekmek fiyatı, bir kavak ağacı fiyatı etmeyen kabak filizleri aynı şekilde hareket etmeye ve makamlara gelmeye devam edeceklerdir.
Çünkü burası Türkiye. Al birini vur ötekine