Bugün “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’nin onur, günü, gurur günü, mutluluk günü. Allah nazardan esirgesin, eksikliğini göstermesin “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi 46 yaşında.

Çok eskilere gider “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’yle olan münasebetim. Küçük yaşlarda   Kırşehirspor’un alt yapısında  oynadığım dönemlerde  o zaman yayın hayatını sürdürdüğü  Cacabey Caminin arkasında Kederoğlu İşhanı’nın üst katındaki yerine  Kırşehirspor’un fikstürünü ve haberlerinin olduğu gazetelerden istemeye giderdim. İsteğim hiçbir zaman geri çevrilmezdi. O günlerde kendisini tanımadığım ancak gidip, geldikçe tanıştığım, görüşmeye başladığım benim yanımda ayrı ve özel bir yeri olan Salih Güner kardeşim her zaman güler yüzle karşılardı bizleri.

İnsanları okumaya, yazmaya, araştırmaya teşvik etmek için yılda birkaç kez çeşitli konularda yarışma düzenlerdi  ”Kırşehir Çiğdem” Gazetesi… Hemen gazeteye giderek Salih Güner kardeşimden şartları öğrenir,  yarışmalara katılırdım. Gün oldu Kırşehir’in gazetecilikte duayenlerinden, yazarlarından merhum Ertuğrul Ersan ve Allah sağlıklı ömürler versin Dursun Yastıman, Şevket Güner’le tanıştım. Kendileriyle iyi bir ağabey, kardeş diyaloğu kurduk. Diyaloğu kurduk kurmasına da benim akıllı duracağım yoktu. Zaman zaman yazılarını eleştirdiğim mektuplar gönderirdim kendilerine. Lakin hem Ertuğrul Ersan, hem Dursun Yastıman ağabeylerim ile “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin sahibi Şevket Güner ağabeyim benim yazdığımı bilirlerdi.

Nasıl bilmesinler ki sözde ben kendimi uyanık zannederdim ama mektupları yazarken düşünmediğim bir konu benim solak oluşumdu. Mektupları el yazısıyla yazdığım için okuyunca bilirlerdi benim yazdığımı ve hemen telefon ederek veya haber göndererek beni gazeteye çağırırlar hem gülerler, hem de “bu mektup senin işin yazılarımızı mektup göndererek  eleştireceğine neden doğrudan gelerek bizlere söylemiyorsun?“ diye tatlı fırça atarlardı.

Ben de erkekliğe leke sürmemek için önce kabul etmez “yok bir yanlışlık var ben neden yazayım ki sizin de söylediğiniz gibi gelir sizlere söylerim“ derdim ama inanmazlar,  “yazı sol elle yazılmış, sen de solak olduğuna göre bu senin işin! Hiç kaçmaya çalışma” derlerdi.

Evet, ben solaktım ve mektupları ben yazmıştım artık kaçış yoktu ve “yanınıza gelerek eleştirsem bu işin tadı olmaz mektupla daha iyi oluyor, bakın böylelikle bir araya geliyoruz”  derdim. Gazeteciliğe ve köşe yazarlığına merakım olduğu için merhum Ertuğrul Ersan’a Allah sağlıklı ömürler versin Dursun Yastıman’a ve Şevket Güner’e sorular sorardım. Konuşmamızın birisinde bana “Bu işleri seviyorsun ve meraklısın, kitapta okuyan, araştıran, Kırşehir’i gezen birisin, kendini biraz  daha yetiştir, geliştir  ve günün birinde  gazetemizde köşe yazısı yazmaya başla“ dediklerini dün gibi hatırlıyorum. 

Kısaca çok tatlı hatıralarımın olduğu yıllarım geçti “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde.

İşte küçük yaşlardan itibaren gidip, geldiğim, anılarım olan,  Ulu Önder M. Kemal Atatürk’ün “Bir devlet adamı, bir vazife adamı için gündüz, gece diye bir şey yoktur.” Sözünü prensip edinerek gündüz gece, yaz kış demeden uzun soluklu bu yolda çok çalışan,  mücadele eden, kıt imkânlarla, zor şartlarda ayakta durmaya, doğru, dürüst, güvenilir haber vermeye gayret gösteren “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi “46’ncı yaşına girdiği bu gün tüm zorlukları aşmış, teknolojiye ve modernizasyona ayak uydurarak günlük gazete çıkararak Kırşehir’in en çok okunan gazetesi olmuş ve internet aracılığıyla sesini her tarafa duyurmaktadır. 

Sadece kırk altı yıl demek çok kolay, bu günlere nasıl gelindi onu da bilen bilir.  Zorluklar, yetersiz imkânlar, kurşun harflerin tek tek dizilişi,  kış mevsiminde üşüten, yaz mevsiminde sıcaktan bunaltan havasız matbaalar, Kırşehir’in çamurlu, tozlu yollarında haber peşinde koşmalar, verilen büyük bir emek, helalinden akıtılan alın teri. Tabi bu yolda aldığı tehditler, uğradığı baskılar, eleştiriler ve hakaretlerde katma değeri.

Her şeye, her zorluklara “dürüst insan incelir ama kopmaz“ sözünde olduğu gibi göğüs gererek basın ilke ve prensiplerinden, ahlaktan, doğruluktan, dürüstlükten, güvenden taviz vermeden kırk altı yıldır yayın hayatını sürdüren “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi kopmadan “önce Kırşehir, sonra gazetem” diyerek Kırşehir’in menfaatlerini gazetenin menfaatlerinden üstün tutmuş, tehditten ve şantajdan uzak durduğu gibi, kendisine yapılan tehdit ve şantajlara boyun eğmemiş, şahsi çıkar ve menfaat için hiçbir kurum ve kuruluş ile şahıslar hakkında yalan yanlış haberler yazmamış, Kırşehir sanayi ve ekonomi alanında nasıl gelişir, nasıl bir çivi çakılır, nasıl bir yatırım yapılır, işsizlik nasıl azalır, eğitimde, sağlıkta daha fazla ileriye nasıl ileriye gidilir, Kırşehir’in problemleri nelerdir gibi  konuları gündeme getirmiş, Kırşehir’in tarihi ve kültürel değerleri olan Aşıkpaşa, Ahi Evran, Cacabey, Melik Gazi, Fatma Hatun, Kaya Şeyhi, Ahmedi Gülşehri, Yunus Emre, Süleyman Türkmani, Muhterem Hatun, Kalender Baba, Şeyh Edebali, Dursun Fakıh, Hacı Bektaş gibi gönül, sevgi hoş görü ve ilim, irfan insanlarına sahip çıkmış, türbelerinin çevre düzenlemelerinin ve  tanıtımlarının yapılması için gayret göstermiştir.

“Kırşehir Çiğdem Gazetesi” 46 yılda gazeteciliğin dışında çok sayıda gazeteci ve köşe yazarı yetiştirmiş, çalıştırdığı personellerle istihdama katkıda bulunmuştur. 

Her insanın, her babayiğidin köşe yazısı yazamayacağı, yazarlarını ince eleyen sık dokuyan “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde ben de yıllar önce merhum Ertuğrul Ersan, Allah sağlık versin Dursun Yastıman ve Şevket Güner ağabeylerimin dediği gibi köşesinde yazı yazmaya çalıştığım, ailesinin bir ferdi olmaktan gurur duyduğum “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’ne “kuruluşunun 46 yılında, onur ve gurur gününde, mutluluk gününde bu şeref herkese nasip olmaz diyor ve nice 46 yıllar diliyor, çalışma ve yayın hayatında başarılar dilerken, buradan Sayın Valimiz İbrahim Akın’ı, Belediye Başkanımız Selahattin Ekicioğlu’nu, siyasi partilerimizi ve STK’larımızı Kırşehir’in gözbebeği, temel direği, güneşi, aydınlık yüzü, ışığı ve haber kaynağı olan, “Kırşehir Çiğdem” Gazetesine sahip çıkmaya ve destek olmaya davet ediyorum. Allah korusun ileri de hiç tasvip etmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalırsak bu Kırşehir’ in ayıbı ve büyük bir kaybı olur.