1950’li yıllarda öğretmenler yedek subay olarak askerliklerini yaparlardı. 1960 yılı mezunu ilkokul öğretmenlerine, askerliğini çavuş olarak yaptırdılar. 1961 yılı mezunu ilkokul öğretmenlerinin askerliğini er olarak askerliklerini yaptırdılar. Ben de askere er öğretmen olarak alındım. Acemi dönemi ve usta dönemi olarak askerliğimizi yaparken, bizleri sevindirici bir emir geldi. Er öğretmen olarak köy okullarına tayin edildik. Ben iki öğretmenli bir köye, er öğretmen olarak ve müdür görevli öğretmen olarak tayin edildim.

Okullar eğitim öğretime başlayacak. Yedi yaşına gelen çocukların okula kayıtları yapılacak. O yıllarda velilerin çocuklarının ellerinden tutarak okula getirmeleri ve öğrenci olarak kayıt yaptırmaları olmuyor. Okul müdürü, köyün muhtarı ile beraber çocukları, yedi yaşına girmiş çocukların evlerine gitmeleri ve kız-erkek çocukların kayıtlarını yapması gerekiyor. Öyle yaptık. Köyü dolaştık. Evlere vardık. Çocukların kayıtlarını yaptık. Okullar açıldığı gün, çocuklarını okula göndermelerini söyledik. Yalnız kız çocuklarını, veliler okula göndermek istemiyorlar. Kayıt yatırılmasını da istemiyorlar. Muhtarla birlikte kızların da okula kayıtlarının yapılacağını ve okula göndermelerini tembih ettik. Okul açıldı. Fakat kayıt yaptığımız kız öğrencilerden okula gelen olmadı.

Kız çocuklarının velileriyle tekrar konuştuk. Muhtarla hepsini uyardık. On beş kadar kız öğrenci kayıt yapmıştık. Uyarıdan sonra yarısı geldi. Yarısı yine çocuğu okula göndermiyor. Sözlü uyarılara devam ettik. Hepsini okula başlattık. Ama iki üç haftamız bu devam ettirme çabasıyla geçti. Kızı birkaç gün gönderiyorlar. Sonra yine göndermiyorlar. Kızlar okuyup ta ne yapacak. Okumamaları daha iyi diyorlar. Söylenti pek çok.

O yıllar kanun da var. Okula devam etmeyen öğrencileri karakola şikayet etmek var. Jandarma köye geliyor. Veliyi karakola götürüyor. Komutanlık veliyi uyarıyor. Kızı okula göndermelerini söylüyorlar. Yine göndermezlerse mahkemeye veriliyor. On gün, veli hapse atılıyor. Yasal olarak kızın okula devam etmesi sağlanıyor. Ancak bu yol benim hiç aklıma yatmıyor. Veliyi jandarmanın baskısına sokmak ya da hapis yatmasını sağlamak pek akılıma yatmıyor. Ben bir başka yol bulmalıyım.

Ders başlıyor. Kızlardan gelmeyenler var. Okulda 120 kadar öğrencimiz var. Öğrencileri okulun bahçesine çıkarıyorum. Birinin eline Türk Bayrağı veriyorum. Çocuklara marşlar da öğrettim. Tek sıra halinde marşımızı söyleyerek okula gelmeyen kız öğrencimizin evini önüne varıyoruz. Orada öğrencileri yarım ay şeklinde diziyorum. Tezahürat başlıyor. “İsteriz. isteriz.”

Kızın adı neyse adını söylerek “okula isteriz” dedirtiyorum. Veli kapının önüne çıkıyor. Manzarayı görüyor. Kendini çocuğu gönderme durumunda hissediyor. Söylüyor. “Tamam göndereceğim. Saçları taralı değil.” “Olsun saçları taralı olmasın. Bizimle birlikte okula gelsin” diyoruz. Bu kez, “Kitabı yok. Kitabını alalımda gönderelim” diyor, “Olsun. Kitabı olmasın. Bizimle gelsin” diye ısrar ediyoruz. Bu kez “Defteri yok” diyor. Biz “Olsun, çocuk bizimle gelsin” diyoruz.

 Bu uygulama ile okula kaydını yaptığımız kız çocuklarımızın okula devamını sağladık. O kızlar ilk okul diplomalarını aldılar.

Bu köyde bir uygula daha yaptım. Üçüncü sınıfta 28 öğrencimiz var. Bu öğrencilerin yarısı ortaokul, liselerde okumaya yatkın. Bunlar dördüncü sınıfa geçerlerse, beşinci sınıfı bitirdiklerinde ortaokula gitme hevesleri olmaz. Kendilerini yeterli bulmazlar. Bu başarılı öğrenciler üçüncü sınıfta kalmalılar. Diğer öğrenciler de bir ilkokul diploması almaları için sınıf geçmeliler. Fakat velilerin bu durumu nasıl karşılayacakları pek belli değil. Sınıfta bırakmak, üçüncü sınıfı tekrar okumalarını sağlamak istediğim velilerle, bu durumu konuşmam gerekir. Velileri okula çağırdım. Teker teker durumu anlattım. “Sen bilirsin öğretmenim” dediler. Aldığım olur sonucu, başarısız olanları sınıf geçirdim. başarılı olanları, üçüncü sınıfı tekrar okumaları için sınıfta bıraktım. Bu öğrencilerim, ilkokulu bitirdikten sonra orta okul ve sanat okulu öğrencisi oldular. Liseyi bitirenler, üniversiteyi bitirenler oldu. İş sahibi, makam sahibi oldular. Böyle bir uygulamayla karşılaştınız mı?