İstanbul 1453 yılında Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Ayasofya Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüş, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Bakanlar Kurulu'nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir.
Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararını “Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneğinin“ Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açtığı davayı 2 Temmuz 2020 tarihinde inceleyerek Ayasofya’nın müzeye dönüştürülen kararı iptal ederek yeniden camiye dönüştürülmesine karar verdi.
Kırşehir 1867 yılında bucak, 1869 yılında ilçe, 1870 yılında sancak olmuş, Kozaklı, Keskin ve Mecidiye (Çiçekdağı) ilçeleri Kırşehir'e bağlanmıştır. 1921 yılında bağımsız mutasarrıflık, 1924 yılında il olan Kırşehir'e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş, Mucur ilçeleri bağlanmıştır. 1944 yılında ilçe olan Kaman, Kırşehir'e bağlanmıştır.
Ancak 20 Temmuz 1954 tarihinde Osman Bölükbaşı'yı tekrar milletvekili seçtiği için Demokrat Parti tarafından Kırşehir ilçe, Nevşehir il, Kırşehir de Nevşehir iline bağlı bir ilçe haline getirilmiş; Çiçekdağı ilçesi Yozgat'a, Kaman Ankara'ya, Hacıbektaş, Mucur ve Avanos da Nevşehir'e bağlanmıştır.
Kırşehir, 1 Temmuz 1957'de Adnan Menderes Hükümeti tarafından tekrar il haline getirilmiş ve Yozgat'ın Çiçekdağı, Ankara'nın Kaman ve Nevşehir'in Mucur ilçeleri tekrar dahil edilmiş ama Hacıbektaş, Kozaklı, ve Avanos ilçeleri Kırşehir’e tekrar verilmemiştir. Bu durum Kırşehir’de siyasi güçsüzlüğe, nüfusun azalmasına, Kırşehir’in gelişememesine, kalkınamamasına neden olmuş ve bunun acısını geçmişte dedelerimiz, babalarımız, bu gün bizler ve çocuklarımız çektiğimiz gibi ileride doğup, büyüyenlerde çekeceklerdir.
Sayın Valimiz İbrahim Akın Kırşehir Valisi olarak göreve başladıktan sonra kendisine “Kırşehir’ e hoş geldiniz” başlıklı yazı yazarak Kırşehir’in sorunlarını anlatmış STK’ların verimli çalışmadığını, siyasilerin kendilerini düşündüğünü Kırşehir akıllarına dahi gelmediğini, eski kamu binalarının ve okulların yıkılarak yenilerinin yapılmalarının hizmet gösterilerek Kırşehirlilerin uyutulduğunu, 1954 yılında ilçe, 1957 yılında yeniden il yapılan Kırşehir’in eski ilçelerinden Hacıbektaş, Avanos, Kozaklı gibi ilçeleriyle köylerinin tekrar Kırşehir’e verilmediğini, hayattayken hiç ayrılmayan Hacıbektaş ile Ahi Evran’ı ayırdıklarını, Kırşehir’le özdeşlemiş ve anıtı bulunan Osman Bölükbaşı’nın köyü Hasanlar Köyünün Nevşehir’e bağlandığını bunlar için yoğun bir çalışma başlatılması gerektiğini bunun için de bir yiğit arandığını, ama Kırşehir’de öyle yiğidin bulanamadığını yazmıştım.
Benim Vali Bey’e hitaben yazmış olduğum bu yazı birilerine öylesine dokunmuş olacak ki (!) beni gördüklerinde “Sen kendini ne zannediyorsun, sana ne Kırşehir’den, senin üzerine vazife mi, sen bizlere hakaret mi ediyorsun, küçük mü görüyorsun?” gibi sözler ettiler.
Eeeee! “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış” diyenler boşuna dememişler herhalde. Ben yazılarımda isimde vermiyorum ama demek ki yarası olan gocunuyor.
Benim birilerini küçük görme, hakaret etme gibi bir düşüncem olmadı, olamazda, çünkü bu tür hareketler benim karakterime terstir. Ama şu konu iyi bilinmelidir ki ben bir Kırşehir sevdalısıyım ve bu köşede yazı yazıyorsam hiç kimse kusura bakmasın Kırşehir’in sorunlarını ve elini taşın altına koymayanları burada yazar, eleştirir, Kırşehir için çivi çakana da teşekkür ederim.
Bugün ülkemizde geldiğimiz nokta benim ne kadar haklı olduğumu göstermektedir. En güzel örneği Ayasofya’dır ve Ayasofya 24 Temmuz cuma günü kılınan cuma namazıyla ibadete açılmıştır.
Öyleyse 86 yıl önce müzeye çevrilen Ayasofya bu gün yeniden camiye çevrilerek ibadete açılıyorsa, 66 sene önce ilçe yapılan ve ilçeleri, köyleri elinden alınan Kırşehir’in ilçeleri ve köyleri neden Kırşehir’e verilmesin?
Bakın Ayasofya örneğine, isteyince oluyormuş ve Kırşehir olarak bizimde istememiz bu doğrulta çalışmalar yaparak elimizden alınan ilçeleri ve köyleri tekrar almamız lazım.
Bunun içinde STK’larla, siyasiler el ele vererek güç birliği yapmamız ve gerekli adımları atmamız gerekiyor. Bu adımları atması gereken siyasiler, milletvekilleri ve özellikle AK Parti Kırşehir Teşkilatı ve Milletvekili Mustafa Kendirli’dir. Mustafa Kendirli Kırşehir’de Belediye Başkanlığı seçiminde CHP’nin kazanmasını bir tarafa bırakacak, “Benim Kaman’ım var, Mucur’um var, Kırşehir benim için bitti!” sözlerini unutacak Kırşehir için elini taşın altına koyacak hizmet yapacaktır.
Mustafa Kendirli hiçbir siyasi ayrıma girmeden tüm partilerle istişare yapacak, siyasi partilerle STK’nı etrafında toplayacak tek bir amaç için Kırşehir için çalışacak ve Ayasofya’yı örnek göstererek Kırşehir’in itibarının ve ilçelerinin iade edilmesi konusunda çalışmalar yapmalıdır. Bu konudaki aynı hassasiyeti CHP Milletvekili Metin İlhan’dan Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk’ten, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Yılmaz’dan özellikle bekliyorum.
Amaç işin içine Kırşehir girince kendi menfaatlerimizi bir tarafa bırakmalı ve Kırşehir etrafında toplanmak olmalıdır.
Bugün 86 yıl önce müzeye çevrilen Ayasofya ibadete açılıyorsa dün, 12 Eylüllerden, 12 Martlardan, Ergenekonlardan, Balyozlardan, darbelerden hesap soruluyorsa neden 66 yıl önce ilçe yapılan Kırşehir’in itibarı iade edilerek eski ilçeleri ve köyleri geri verilmesin?
Gelin Kırşehir olarak Ayasofya’yı örnek göstererek bu fırsatı fırsata çevirelim ve Kırşehir’in elinden alınan ilçe ve köyleri için çalışmalar başlatalım.