Her insanın ideali yaşamında her işlerinin mükemmel sonuçlanmasıdır desem yanılmam.
Bugün etrafımıza baktığımızda insanlar mutsuz, insanlar düşünceli kimse mutlu olduğunu, yaşama arzusunun çok yüksek olduğunu söyleyerek sohbetlere başlamıyor. Selam veriyor, oturuyor. Hal hatır sorup yaşadığı sorunları üstü kapalı da olsa anlatmaya, karşısındaki dostundan, arkadaşından bir kelamla kendisine sözleri ile destek olmasını yol göstermesini arzu ediyor.
Fakat karşısında onu dinleyenin de, onun kadar dertli olduğunu düşünemiyor. Bir müddet sonra sohbetin yerini sıkıntıların alevlendiği, sohbettin özelleştiği konuşmalar yer alıyor.
Kırşehir’de görüştüğüm insanlar gerçekten mutsuz, gerçekten biçare olmuş vaziyetteler. Ülkemin sıkıntısı bu ülke insanına daha çok yansıyor. Mutlu azınlıklara bakarak, çalışmadan kazanan insanlara bakarak ekonomiye yön verilmez. Fakat ülkemde ne yazık ki bu eksiklik, bu yanlış politika hala mutlu azınlık üzerine yapılan ekonomik girdilerle hesap ediliyor.
Devletin her kademesinde “senin adamın, benim adamım” politikası yapılıyor ne yazık ki!
Geçmiş günlerde bir arkadaşıma misafir oldum, sohbet esnasına telefonu çaldı, açtı konuşmaya başladı. Karşısındaki şahıs kıramayacağı bir yakını, ister istemez kulak misafiri olduk, olmak zorunda kaldık. Karşısındaki şahıs kurum değiştirmek istediğini, şimdiki çalıştığı yerde maaşının düşük olduğunu diğer kuruma geçerse maaşının artacağını, orada olursa avantajlarının fazla olduğundan bahsederek, kendisine referans olmasını işinin yapılabilmesi için girişimde bulunmasını istiyordu.
Arkadaşım tepki ile biraz da nazik, kırmamak üzere “dışarda onlarca üniversite mezunu işsiz varken senin branşın dahi olmayan kuruma senin atamanı yaptırmak olmaz. Referans olmak bana sıkıntı verir” dese de karşısındaki şahıs kafaya koymuş illaki olsun istiyor!
Telefon kapandı, arkadaşım özür dileyerek tekrar sohbete geçtik. Fakat bu konuşmadan çok rahatsız olduğunu belli etmek istemese de her hareketi eli yüzü bu konuşmadan çok etkilendiğini gösteriyor. O kocaman yürekli insanına nasıl bir eziklik hissettiğini seziyordum.
Ben diyorum ki, ülkemde bu siyasetin de, bu liyakatsizliğinde gözlerimin önünde yaşanan bir gerçeğine azda olsa şahit oldum. Ya bizlerin bilmedikleri?
Neden kanunlarımız bu devlete hizmet edecekleri göreve getirmez getiremeyiz de devlet ve kamu kurumlarına kadrolu olarak alınan branşlarında iş çıkaramayan kadrolu personelin yerine işleri yapmak üzere özel sektöre hizmet ihalesi yaparak vatandaşın hizmet almasını sağarız?
Yüksek maaşlar vererek kadrolu istihdam edilen personel iş yapmaz veyahut iş yapmak istemez. Çünkü onlar “devleti deniz” görenler, onlar şerefini paraya şöhrete satanlar ve her birinin ardında bir bürokrat, her birinin ardında bir siyasetçi var.
Yahu düşünebiliyor musun? Bir kişinin yapacağı işi onlarca insanın istihdam edilmesi için kadrolar oluşturuluyor. İşe girene kadar onun bunun kuyruğunu yalıyor, işe girdikten sonra ne çalıştığı kurumu, ne müdürünü beğeniyor, ne de maaşını!
Tabi torpil ve liyakatin olmadığı yerde bu sorunlar hep olur, olmaya da devam eder.
Ya esnaflık bu makamlarla görevlerle kıyasladığımızda onlarla esnaf arasındaki uçurumu görmemek her halde aptal olmaktan farksız olur. Sabahın erken saatinde başlayan çalışma hayatı, akşamın geç saatine kadar hatta bazı mesleklerin yirmi dört saat süren çalışmaları devletine katma değer ortaya koyması, işsizliğe iş istihdamına destek olması. Devletimizin en yetkili ağzının bile iş insanlarından işçi istihdam etmeleri için ricada bulunması. Bunlar bu ülkenin gerçekleri kimse inkâr edemez.
Ben istiyorum ki devlet kurumlarında gerçeklere dayanılarak yeniden bir yapılanmaya gidilsin. Faydası olan kurumlar desteklensin sırf istihdam edilmek yüksek maaş vermek için oluşturulan bütün kurumlar kapatılsın. Her kurum ülkeme insanıma vermiş olduğu fayda ne ise ona göre değerlendirilsin. Sırf adı olsun diyerek bir kâğıt parçası için ayakta tutulmaya çalışılan çalışanın da yaptığı işinde bir faydası olmayan bütün kurum kuruluşlar kapatılarak bu ülkeye insanına yük olmaktan çıksın artık.
Her halde zülfü yâre dokunmadık, niyetim kırmak değil, ülkem insanım kalkınsın, verimsiz olan her şey yok edilsin. Siyaset değil liyakat üstünlüğü olsun torpil asla olmasın, gariban Anadolu insanımın çocukları da liyakati ile devletine insanlığa hizmet etsin. Bitmeyen gündemlerle değil Ülkeme insanıma güzel gelecek vaat eden geleceğinden korkmayan insanımız olsun.
Vatan bizim, bayrak bizim. Bu topraklardan başka yerde yaşamak bize, insanıma asla yakışmaz kabul eden edecek olan ülkede olmaz. Bizi de Türklüğü de Türk insanını da kimse kabul etmez. Onların her birindeki kuyruk acısı olduğu için ülkem insanım onlara fazla gelir. Bütün olumsuz olan politikanız yerin dibine batsın. Milletinden uzak olan her olumsuzluk size gün göstermesin. Vatan için namus için cephede olan bütün Askerime Polisime şehidime gazime selam olsun rahmet olsun vatana millete faydasız olan her makam mevki oturana çalışanına azap olsun.