Cumartesi günü kızlarımız Mudanya’da idi. Grup lideri olan Mudanya maçının kolay olmadığını biliyorduk. Ama skora baktığımızda kızlarımıza gerçekten yazık olmuş.
Sahamızda aldığımız yenilgiden sonra Mudanya’ya moralsiz giden ekibimiz iyi motive olmuş ki bu zorlu maçı şanssız bir şekilde kaybettik.
Üst üste alınan iki yenilgi hiçbir zaman bizi umutsuzluğa düşürmemeli. Lider takıma deplasmanda 1 golle kaybediyorsa demek ki bu çocuklarda iş var. Böyle olduğunu izlediğimiz maçlarda görüyoruz.
Bu çocuklar desteklenmeli Kırşehirimizi çok güzel temsil ediyorlar. Belediye Başkanımızın ve yönetim desteklerini esirgemiyorlar. Ben buna şahidim. Kendilerini, teknik ekibi ve sporcularımızı kutluyorum.  Umarım ilerleyen haftalarda daha iyi oluruz.
***
BİRAZ FUTBOL…
Pazar günü de futbol takımımız Akhisarspor’u konuk etti. Daha öce sahamızda yenildiğimiz ligin sonundaki takımlar gibi Akhisarspor’da ligin dibinde. Ben maçtan önce açık söyleyeyim endişeli idim. Ve endişelerimde haklı çıktım.
Üzerimizde bir karabulut var bu konuda. Son sıralardaki takımlara bir türlü yüzümüz gülmüyor. Hep güçlü takımlarla mı oynasak diyorum. 
Şimdi puan durumuna baktığımızda sahamızda kolay maçlardaki puanlara gel de yanma. Sahamızda kaybettiğimiz 9 puanı koy şimdi puanın üstüne lideriz. 
Şu gerçeği de unutmayalım. Futbolda her maçı kazanacaksınız diye bir şey yok. Ancak dışarıda zor maçlarda elde edilen başarılı sonuçları düşününce ister istemez bu hesabı yapıyorsunuz. 
Ligin üst sıralarına baktığımızda aramızda çok puan farkı yok. Bu farkları kapatmak hiç de zor değil. Bana şimdi pembe tablo çizdiğimizi söyleyenler olacak. Ama ortadaki gerçek bu. Olmayacak şey değil. Bunun yaşanmış örnekleri var. 10-11 puan gerilerden gelip şampiyon olan takımlar var. Üç puanlı sistemde her şey her an değişebilir. Şansımız rakipler de kaybediyor.
***
BUNA DUR DENMELİ…
Son yıllarda oynanan maçlara baktığımızda futbolcuların oyunu ne kadar çirkinleştirdiğini görüyorsunuz. Ülkemizde futbolun her kademesinde futbolu çirkinleştirmek için sporcular seferberlik ilân etmişler.
Dakika 1 yatan kalkmıyor! Dakika 90 yatan kalkmıyor!
Futbolcular sahada yapacakları hareketlerle futbola zevk katmalılar. Ama tam tersi ağız birliği etmişçesine hepsi oyunu çirkinleştirmenin peşinde. Buna ne yazık ki hakemlerimiz de alet oluyorlar.
Bir futbolcuya faul yapılıyor, canhıraş çığlıklar kıvranmaları, zannedersiniz ki hastanelik oldu. Ama iki dakika geçiyor. Aynı sporcu tay gibi koşturuyor.  Ya da teması ayağına alıyor, yerde kıvranırken kafasını tutuyor.  Hakemler de bu olaylara seyirci kalıyor; hiç yaptırımları yok.
Ya da hakem bir takım aleyhine düdük çalıyor, rakip takım oyuncalarından bir dayak yemediği kalıyor. Yine bir yaptırım yok. Arkadaş hakemin verdiği her karara mı itiraz edilir? 
Kendi futbol oynadığım yıllara dönüyorum, bu kadar zaman çalma, yerlerde kıvranma her yeri kırılmış gibi can havli bağırmalar. Hiç ama hiç hatırlamıyorum. Tekme-tokat yer, yere düşer yeniden ayağa fırlar, mücadeleye devam ederdik. Zaman çalma, bizde de vardı. Ama oyun içinde, topla oynayarak zaman çalardık. Hakemlerle bu kadar oynamazdık.
Şunu da söyleyeyim. Futboldaki kalitesizliğe ne yazık ki hakemlerimiz de uyum sağlamışlar. 
Bütün yetki kendilerinde olan hakemler neden bu kadar otorite zaafı gösterirler, anlayamıyorum. 
Türk futbolu bu kafayla hiçbir yere varamaz…
Son bir cümle yazılarını keyifle okuyorum. Kalemine sağlık kara Musti…
Sevgiyle kalın…