Türk Milleti olarak İstiklal Savaşlarında, Kurtuluş Savaşlarında, Çanakkale’de ve farklı cephelerde yüz binlerce şehit verdik. Sarıkamış’ta doksan bin askerlerimiz donarak şehit oldular.

Türk Milleti olarak İstiklal Savaşlarında, Kurtuluş Savaşlarında, Çanakkale’de ve farklı cephelerde yüz binlerce şehit verdik. Sarıkamış’ta doksan bin askerlerimiz donarak şehit oldular. Topraklarımızı kanla sulayarak aldık dersek yerinde olur. Belki de her cephe de o zaman ki nüfusumuza göre toplamda bir milyonu aşkın şehit vermişizdir. Tabi ki bu şehitlerin büyük çoğunluğunun erkek olması, evli olması, çocuk sahibi olmaları, eşini kaybetmiş gencecik dul kadınların, babasını kaybetmiş yetim çocukların, evladını kaybederek yanıp kül olan anne ve babaların çok olması da bir başka acı gerçektir.
Hal böyle olunca ecdadımız çocuklarını kaybeden anne ve babaların, babasız büyüyen çocukların yanında onlar üzülmesin düşüncesiyle kendi çocuklarını sevmezler, başlarını okşamazlar , kucaklarına almazlar ve öpmezlermiş. Hani bazen annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz, ebelerimiz geçmişte çocuklarını sevemediklerini, kucaklarına alamadıklarını anlatırlar. İşte bu gelenek ve anlayış bizlere tarihimizden gelmektedir. Yoksa çocuklarını sevmeme gibi niyetleri olduğundan değildir. Çocuklarını kim sevmez, kim öpmez, kim koklamaz, kim elinden tutarak, yanına alarak gezmek istemez, elbet ki herkes ister.
İşte bizler çocukları ölmüş anne ve babalar, babaları ölmüş çocuklar üzülmesin diyerek onların yanında çocuklarını sevmeyecek kadar asil bir milletin çocukları ve torunlarıyız bizler.
Bizim çocukluk yıllarımızda Kırşehir’de de yetim çocuklar korunur kollanır, babalar babasız yetim çocukları üzmemek için onların yanında kendi çocuklarını sevmezlerdi. Herkesin derdine ortak olunur, cenazelerde bu gün olduğu gibi kıymalı pide, ayran, helva ziyafeti verilmez, komşular sırasıyla yemek getirirlerdi. Eğer günler önceden planlanan, hazırlığı yapılan düğünün yapılacağı gün beklenmeyen bir anda bir komşunun cenazesi olursa o düğünün yapılması için cenaze evinden izin alınır, düğün davulsuz, çalgısız, sessiz sedasız yapılarak gelin getirilir sonrasında birlikte cenaze evine giderlerdi . Kısaca birisi ağlarken birisi gülmezdi, birisi ölürken, birisi oynamazdı, birinin derdi herkesin derdiydi.
Şimdi ise ülkemizin dört bir tarafı düşmanlarla çevrilmiş içerisi vatan hainleriyle doldurulmuşken, Türkiye’nin her köşesinde, her ilinde terör eylemleri meydana gelirken, canlı bombalar patlarken, şehirler yakılıp yıkılırken, darbe girişimleri olurken, onlarca, yüzlerce askerimiz, polisimiz şehit olup, insanlarımız ölürken, düğün evlerimiz cenaze evlerine, sevinçlerimiz acılara dönüştürülürken sanki meydana gelen bu acı haberler normal bir olaymış gibi Türkiye’nin tüm illerinde ve ilimiz Kırşehir’ de her gün, her yerde, her sokakta ve salonlarda davullu, zurnalı, çalgılı, içkili, oyunlu düğünler yapılmaktadır.
Çalsın sazlar, oynasın kızlar, yensin yemekler, içilsin içkiler.
Nerede kaldı geçmişte ecdadımızın onurlu davranışları?
Nerede kaldı insanlık?
Nerede kaldı Müslümanlık?
Ülkede bunca olaylar, şehitler varken bu eğlence, zevki sefa nedendir ?
Bunca Şehit’in kemiklerini sızlatmak, yaralanan ve sakat kalan gazilerimizi üzmek nasıl bir anlayıştır. Türkiye’de her gün bir veya birkaç ilimizde bombalar patlıyor, gencecik ana kuzuları şehit oluyor, yüzlerce yaralananlar, sakat kalanlar bizler ise hiçbir şey olmamışçasına vur patlasın çal oynasın derdindeyiz.
Bir ev acılar içerisinde yanıyor, yıkılıyor, başka bir ev zevki sefa içerisinde çalıp oynuyor.
Bir evde göz yaşları sel olup akarken, bir başka evde sular seller gibi içkiler akıyor.
Söylediğimiz zaman da kendilerini fasulyeden sayan çok bilmiş zatı muhteremler, sizler işinize bakın, hayat devam ediyor, ölenle ölünmez, düğün bir defa olur, hayat bu yapacak bir şey yok gibi anlamsız, manasız, sorumsuz konuşmalar yapıyorlar. Sanki biz düğünler yapılmasın, hayat devam etmesin, evlenenler kırk defa düğün yapıyor diyoruz. Tabi ki düğünlerde yapılacak, çocuklarımız evlenecekler, en mutlu günlerini göreceğiz. Düğünler, davullar zurnalar da geleneğimizden gelen kültürümüzdür, adetimizdir ama bu düğünler en azından ülkenin içerisinde bulunduğu konuma uygun yapılmalıdır diyoruz.
Bu nedenle Kırşehir dahil olmak üzere valiliklerin düğün yapacak ailelerle görüşerek ülkenin içerisinde bulunduğu konum gereği şehitlere, gazilerimize, evlatlarını kaybeden anne ve babalara, babalarını kaybeden yetim çocuklara, eşlerini kaybeden kadınlarımıza ve erkeklerimize saygıdan dolayı düğünlerin biraz daha sade ve eğlenceden uzak yapılması sağlandığı gibi tüm eğlence merkezlerinin de bu konularda duyarlı olmaları sağlanmalıdır.
Büyük Türk Milletine, Müslüman Türk İnsanına yakışanda bu olacaktır.
Zira biraz duyarlı olsak ne kaybederiz.