Kırşehir’de ne değerli hemşehrilerimiz, ne değerli dostlarımız vardı.
Hepsini yıllar içinde tek tek kaybettik.
İşte şöyle bir aklıma gelenleri yazayım:
Civeleğin Mehmet Ağa, Şemsi Yastıman bunların ortak dostları tabi benim de dostlarımdı. Yıllarca gazetemde yazılar yazan Sırrı Davutoğlu, yani Möhmele Mehmet, Ertuğrul Ersan, Orhan Baycan, Ethem’in Hacı Süleyman Mutlu, İhsan Çakmak, Recep Baycan, Reşat Sülükçü, Bıyıklı Galip, Hacı Mehmet Gülten, “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü, Kurmay Albay Selâhattin Saygı, Celâl Tekiner, Hakkı Göçen, Mehmet Metintürk, daha başka hemşehrilerimiz ve dostlarımız… 
Hepsini tek tek kaybettik!..
Ben bu dostların en genç olanıydım.
Gazeteci olarak pek çoğuyla yıllarca beraberliğimiz, dostluğumuz oldu.
Ben onlardan Kırşehir’in kütüğünü, sicilini öğrendim.
Ben onlardan nice yaşanmış hayat hikâyeleri, öykü ve fıkralar öğrendim.
Zaman zaman bunları bu köşemde yazıyorum.
Çoktandır fıkra yazmıyorum. Oysa öyle fıkralar vardır ki bazılarının yakası açılmadık. Kiminin de yakası açıldı mı, bir daha kapanmıyor.
Hacı Mehmet Gülten anlatırdı, şimdi hayatta olmayan ortak dostlarımız hatırlarlar.
Şeytan taşlanıyormuş, sıraya girmişler. Herkes eteğindeki, kucağındaki taşları şeytana fırlatıyormuş…
Sıra birine gelmiş, adam her attığında şeytanı bir yerden vuruyormuş, en acımasız şekilde!
Şeytan bir ara yolunu bulup şöyle doğrulduktan sonra koşup gelmiş.
“Ayıp yahu, kanka değil miyiz?”
“Akrabanın akrabaya ettiğini, kanka etmezmiş, akrebin günahına girmişler, akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez” diyerek.
Adam mayası bozuk, aslı bozuk, karaktersizse tabi ki yapılanları, iyilikleri inkâr edecek, unutacak seni. En önemlisi Allah korkusu yoksa her şey boş ve beyhude!
Hacı Mehmet Gülten ağabeyim boşa dememişti: 
“İlle maya guzum..”
İşte size bir fıkra daha…
Köy halkı susuzluktan kırılıyormuş, bir damla yağmur düşmemiş köylere.
Nefesi kuvvetli bir hocayı çağırıp yağmur duasına çıkarmışlar. 
Nafile! Yine yağmur yok. Yağmur değil, bulut bile yok!
Hani biliyoruz ya filmlerde de izlemiştik o hesap!
Dönerken hoca “sizin köye yağmur yağmaz!” demiş.
Köylüler “Niye?” demişler.
“Sizin inancınız yok da ondan. Eğer inancınız olsaydı yağmur duasının yağmur getireceğine inanır, yanınıza şemsiye alırdınız. Bakın hiç birinizde şemsiye yok!..”
Çevrenize bakın kaç kişi ”inancım tam” diyor? Münafık, nankör olmayan kaç kişinin şemsiyesi var?
İşte size bizim Kırşehirli Civelek Mehmet’ten bir fıkra:
Adamın köy yerinde lakabı “eşek”miş. Eşek aşağı, eşek yukarı…
Hani sözde ağalar olur ya!
“Ağam şu lakabımı değiştir!” demiş ve ağa da değiştirmiş!
Eve dönünce karısı sormuş: 
“Ne oldu?”
“Ağa değiştirdi, artık bana sıpa diyecekler!”
“Hiç merak etme büyüyünce nasıl olsa yine eşek olacaksın!”
“Ahi Baba” Mustafa Karagüllü; eski Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği kapısında birisine rastlamış. 
Adam acele ve telaşla Gidi Mehmet’in hanını soruyormuş. 
“Ahi Baba”:
“Ne yapacaksın Gidi Mehmet’in hanını? Kapıcı Cami’nin karşısında bizim han var, oraya git, para verme, benim gönderdiğimi söyle.”
Adam ısrarla Gidi Mehmet’in hanına gideceğini söyleyince “Ahi Baba” ne desin.
“Anladım evladım Gidi olmasaydın Gidi Mehmet Hanı’na gitmezdin. İşte aradığın han da şurası” demiş.
İnsanı incitmeyen, nazik Karagüllü ne desin. Adamın anlayacağı dille konuşmak zorunda kalmış.
Kurmay Albay Selâhattin Saygı ağbimiz anlatmıştı.
Bir zamanlar İstanbul’da çok meşhur olan Maksim Gazinosu müdavimleri arasında Kırşehirli ünlü siyasetçi Osman Bölükbaşı da vardı.
Ünlü sanatçı Behiye Aksoy da bu gazinonun as solistiydi.
Selâhattin Saygı, “Osman Ağbi beni akşamki yemeğe davet etti, ben de gittim. Çok güzel siyasi sohbet ediyoruz. Behiye Aksoy masamızın etrafından fır dönüyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde Osman Ağbi, ‘Behiye Aksoy’la aranızda nasıl bir muhabbet var? Yazdığın şarkının sözünü Behiye Aksoy’a mı yazdınız?’ dedim. Osman Bölükbaşı masaya bir yumruk vurarak, ‘Selâhattin sen de mi diyorsun?’ diyerek kükredi. Az sonra ben de ayrıldım, o da” dedi.
Masadan kalkan Selâhattin Saygı, “Ertesi günü sabah saat beşte Osman Ağbi aradı, ‘Selahattin Hilton Oteli’ndeyim. Ben Ankara’ya dönüyorum, kahvaltıya bekliyorum’ diyerek beni davet etti” diye anlatmıştı.
Akşam böyle yapan Osman Bölükbaşı sabah böyle büyüklük göstermişti.
Evet, sevgili okurlarım bugün eski dostlardan dinlediğim fıkralardan, yaşanmışlıklardan bahsettim. 
Kırşehir’de tanıdığım. Beraber sofralarında bulunduğum, sohbetlerini paylaştığım nice insanlara, hemşehrilerimize, dostlarıma selâm olsun.
Bugün aramızda olmayan hepsine rahmetler diliyorum.