Türkiye altmış yıldır hep sıkıntılı günler geçirdi. Siyasi çekişmeler, yandaş desteklemekle önüne geçilemeyen yolsuzluklar, rant uğruna yakılan ormanlar, değerinden çok aşağı elden çıkarılan devlet malları, ekstra zarar ettirilerek özelleştirilen devlet bankaları…
Yani saymakla bitmeyen hatalar, Türkiye’nin hep önünü kapamıştır. 
Dünya siyasetini iyi takip edemeyen bilhassa hemen sınırlarımızın dibinde yaşayan olayları iyi analiz edemeyen yeni monşörler sayesinde istikrarlı bir dış politika takip edilmeyişi haliyle yerli ve yabancı yatırımcıları bünyesinde barındıramayan bir ülke. Eğer altmış yıldır enflasyonla ve terörle mücadele ederek bütün enerjisini harcayan bir ülkenin bir yerlerde yanlış yapılıyor olması tespiti doğru değil mi. 
Son zamanlarda mülteci ve irtica olaylarıyla yalnız savaşmak mecburiyetinde kalan Türkiye’yi, yine ileriki zamanlarda daha çok sorun ve problemle karşılaşacağının sinyallerini vermiyor mu?
Yabancı ajanların en çok sevdiği, göç olaylarıyla bir ülkenin etnik yapısının bozulması ve yabancı istihbarat örgütlerinin çok rahat kullanabileceği bir nesil yetişmesi. Kasıtlı olarak Türkiye sanki bir zengin ve güvenli ülke olarak bazı yabancı ülkelerde reklam edilip hedef gösterilerek, dünya göç yollarını Türkiye’ye çevirmesi her halde tesadüf olmasa gerek. 
Yirmi yıl Rusya’nın kâbusu olan Afganistan, bir o kadarda Amerika’nın oyun sahası olduktan sonra pabucun pahalandığını görünce sanki bir lütufmuş gibi Türkiye’yi kaosun ve bataklığın içine çekmeyi arzular gibi. 
Afganistan’ın 4’te 3’ünü kontrol altına alan Taliban’ın en önemli hedeflerinden bir tanesi de, ülkede 8 milyona yakın Özbekleri hedef alması. Kadınlara fazla ses çıkarmayan Taliban, erkek nüfusu serbest bırakarak Özbek nüfusunu minimuma indirmek. Bu kargaşadan doğan göç olayı ve ülkeden kaçış, 2001’den 2011’e kadar Pakistan ve yakın ülkelere kaçış, son zamanlarda Türkiye’ye yönelmiş durumda. 
Bugün sayısı bilinmemekle beraber Türkiye’de yaşayan Afgan sayısı 4 ile 6 milyon kadar olduğunu söyleyenler var. Şimdiye kadar her hangi bir resmi açıklama yapılmasa da, şehirlerde kâğıt ve plastik toplayıcıları, çiftliklerde çobanlık yapan Afganlıların sayısı söylenen rakamları doğrular gibi.
Türkiye’ye 3 bin km uzakta olan ve ulaşımı son derece zor ve kısıntılı olan bir ülkeden, ülkemize gelen Afganlıların anlattıkları içler acısı ve insanlık dramı. İran’ın bu göçü organize edenlere ses çıkarmaması ve hatta destekler tavır alması, komşuluk ilişkilerinin kabulleneceği bir davranış değildir. Bu insanları guruplara ayrılarak, adeta bir ticari meta muamelesi görerek Türkiye sınırına kadar getirilerek ve sınırda görevlilerinde yardımıyla belli bir miktar para verilerek Türkiye’ye sokulduğunu, bazı basın organlarında görüyoruz. İnsan ticareti yapan grupların Türkiye ayağı her nedense bir türlü yakalanamıyor. Bu insanlar, Şener Şen’in yıllar önce oynadığı filmlerin tıpa tıp aynısı. Yüzlerce insanları kamyon kasalarına doldurarak sınıra yakın bir yerde “burası İstanbul!” diye yollara adeta boca etmesi, insanlık ayıbı değil de nedir?
Umarız artık ülkemiz bir göç ülkesi olmaz. Çünkü artık ülkemizin kaynakları bunu karşılamaya yetmiyor, yetmez de.