Bir DEMET Mektup –10--

Yeni bir güne sol mememin altında sakladığım senin fotoğrafındaki gülümsemenle başlıyorum. Gülümsemen; karşılaşacağım insanlardaki karamsarlıkları, umutsuzlukları ve yorgunlukları unutmanın habercisi oluyor. Uzaklarda da olsan kanayan yaralarınla, gülümsemeni eksiltmediğini bilmenin ferahlığıyla huzurla başlıyorum güne…

Sokağa çıkıyorum. Her gün yürüdüğüm yolda rastladığım insanlarda bir bitkinlik, bir bezginlik, felaket tellalı bir falcıdan avuç içlerime dökülen karamsarlık ve hüzünle karşılaşmanın hayal kırıklığını buldum.

Gücüm tükendi diye boşlukta gezinen bakışlarda, dipsiz bir kuyuda çırpınan insanların çaresizliğini buldum. Biliyorum, uzaklarda senin dik duruşlu, umutlu, sevgiyle yüklü bakışlarından çok uzak buradaki insanlar. Biraz hayal kırıklığı, biraz karamsarlık, biraz tükenmişlik yenilgiyi peşinen kabul eden sporcu misali öylece bakınanlarla seni asla kıyaslamıyorum. Belki de senin oradaki kararlılığının yansımasıdır beni umutla kalmamı sağlayan… Sen benim umudumsun ve aydınlıkta kalmamın güvencesisin.

Umut hayata bağlılığın köprüsü olup, umutsuzluk çökertir insanı. Önce gözlerin feri söner, sonra omuzlar düşer, ardından gönlün derinliklerine bir sızı misali vurur. Boşlukta çırpınan eller, her şeyini kaybetmiş bir insanın boş bakışları karşılar seni. Bu hallere düşmemek içindir bütün çabam ve hayatı sevmemi sağlayan senin de orada benim gibi düşündüğünü ve davrandığının bilmenin huzurundayım.

Umut hep yanımızdadır aslında. Kapının eşiğinde bekleyen bir misafir gibi sabırsızlıkla içeriye alınmayı bekler. Parmağımıza takılmayı bekleyen bir yüzüktür. Sıcacık bir ekmek kokusudur.

Dipsiz kuyuların etrafında gezinme sevgili…

Kuytu köşelerden, bedenine yakışmayan, aklına uymayan her şeyden uzak dur ve oradan uzaklaş. Yazın kavurucu sıcağındaki kırkikindi yağmurlarının seni ıslatmasına izin ver. Yol kenarındaki meyve bahçelerinden kendine sadece bir gülümseme al.

Bulutsuz bir mavi gök düşle. Sessizce yukarıya bak. Maviliğin gülümsemene karışmasını ve senin yüreğindeki ağırlığı kaldırmasına izin ver.

Umudun bulaşıcı olduğunu biliyorsun. Umutsuzluğun insanı ele geçirdiğinde tüketmesine inat, umudun çoğalmasına izin ver ki tadını herkes alsın.

Umutsuzluğun yıpratıcılığına inat, umudun dinginliğidir, yarına ne olacağını bilmeden yol alışımız. Bundandır; yürüdüğün sokaklarda, caddelerde gezindiğin mekânlara, önünden geçtiğin evlerin kapılarına umudu as, bırak yoluna devam et.

Umut yılın belli zamanlarında aralıklarla yağan yağmur misali bize uğrasaydı hayat çok karamsar ve sıradan olurdu. Bereketin, canlılığın belli zaman dilimlerine uzanmasının can sıkıntısı…

Umut parayla satılan bir ilaç olsaydı ne çok çaba harcar, didinir, çalışırdı insanlar delicesine… Peşinden koştukları, ele geçirmeye çalıştıkları o sıcacık duygunun kavgası da çok ahmakça olurdu. Birçok kavganın ahmaklığı gibi…

Ey sevgili…

Umut bir dilek ağacında olmamakla birlikte yine de insanlar; bir dağın tepesinde, bir çeşmenin başında, bozkırın ortasında veya bir ıssızlıkta da olsa onu aramak, bulmak için katlanırlar birçok güçlüğe. Sadece kalplerine ve gönüllerine doldurdukları arzular ve isteklerle de olsa dönmenin mutluluğudur o kederi geçici bir süreliğine yok eden.

Dilek ağaçlarıyla birlikte umut ağaçları da olsaydı, insanlar dönüp dönüp bakardı umut ağaçlarının yeşerip yeşermediğine… Umut ağacının sen olduğunu ve hep yeşil kalman içinde ne gerekirse yapacağımı bilmelisin.

Umut hazinelerin en değerlisidir kıymetini bilene…

Yüzüm kırışsa da, kaşlarım seyrelse de, gözlerimi derin bir keder kaplasa da, belim kamburlaşsa da sözcükler dilimden yarım yamalak zoraki çıksa da, hüzünle geçmişin küçük mutlu anlarına takılı kalsam da, gönlümün yorgunluğu üzerime çökse de, artık ölüm meleği son bir çağrı içinde kapımı çalsa da, seninle son bir bakışma; ellerini tutma halini yaşamanın umudunu taşıyacağım. Gözlerindeki hüznün dağıldığını, yüreğindeki aşk ateşinin korunun sönmediğini hissetmek benim umudum olacak.

Ey sevgili…

Senin dağarcığındaki umut tohumları hep gönülle aksın. Gök kuşağının renklerini dilek ağacının yanındaki umut ağacına bağla. Avuçlarında tuttuğun umut çekirdeklerini toprağın derinliklerine tohum olarak serp.

Ve bulaşıcı olan umut hep seninle olsun. O umutların içerisinde gönlümü ele geçirmiş olan bakışların, gülümsemen hep benimle kalsın ki yeşersin.

Sen, dudaklarımda biriktirdiğim yaşam iksirimsin. Bütün tutsaklıklardan kurtulmak, özgürlük vadisinde soluklanarak seni doyasıya içmek isterim. Belki de bu umuttur beni yaşama ve sana bağlayan. Belki de kendimi arıyor, bulmaya çalışıyorum senin gönlünün umudunda…