İnsansın her şeyi kafana takmak, her sorununu içine atmak sana bir şey kazandırmıyor, sadece senden alıp götürüyor. Ülkenin, yaşadığın şehrin arkadaşlarının, akrabalarının, ailenin içerisinde yaşadıkların seni senden alıp götürüyor, sana sadece dert kalıyor ne yazık ki… Sen kendi içinde yaşadığın, yaşayacağın sorunlarına çare bulmaya, çözüm bulmaya çalışırken bir de bakmışsın gün akşam oluvermiş.

İnsansın her şeyi kafana takmak, her sorununu içine atmak sana bir şey kazandırmıyor, sadece senden alıp götürüyor.
Ülkenin, yaşadığın şehrin arkadaşlarının, akrabalarının, ailenin içerisinde yaşadıkların seni senden alıp götürüyor, sana sadece dert kalıyor ne yazık ki…
Sen kendi içinde yaşadığın, yaşayacağın sorunlarına çare bulmaya, çözüm bulmaya çalışırken bir de bakmışsın gün akşam oluvermiş. Sen sorun yaşayan, sen her konumunu kayıp etmeye sağlığın başta olmak üzere sana Yaradan’ın izniyle, alın terinle, omuzlarınla bir yerlere gelmeye çalışırken, çoluk-çocuk ortada kalıvermiş, her şeyin alt üst olmuş. Sen ıstıraplar çekerken, yalnızlık gelip kapına oturmuş bile…
İşte Türkiye gerçekleri bunlar… Günlük yaşamımızda her an karşılaşabileceğimiz gerçekler. Herkesin bir imtihanı olduğunu söylerdi büyüklerimiz. Tabi ben de hep gülerdim “ne imtihanı?” diye. Ama yaş ilerledikçe, yaşadığın nefes, aldığın hayat sana öyle olaylar yaşatıyor ki, artık olgunlaşmak mı dersiniz, imtihan mı dersiniz yoksa imanın altı şartından biri olan KADER mi adını siz söyleyin işte o zaman BİR AH ÇEKSEM şu yaşadıklarım biter mi demek içinden geçer yaşamayan olmamıştır her halde…
Yukarda yazdıklarımı. Tabi DUA her hayırlı işin başlangıcıdır. Hani derler ya bana her derdime çare olacak dua gerek. İşte Rabbim ağzı dualı insanlarla arkadaşlık, dostluk yaşamayı nasip etsin. ALLAHIM dua ordusunu bütün insanlığa göndersin ki bugün dünyada, ülkemde İlimde yaşanan bütün sıkıntılar yaşanmasın, insanların hepsi mutlu olsun. Hastalıklar, belalar bütün musibetler insanlardan uzak kalsın.
“Hayata nasıl bakarsanız o da size aynı baktığınız gibi bakar” sözü bizim hayata güzel baktığımız gibi dünya da bize güzel baksın demek geliyor içimden.
Dünya üzerinde yaşayan yedi buçuk milyar insan olduğu söylenip yazılmaktadır. Benim değinmek söylemek istediğim bunca insan içerisinde her çeşit karakter de insanlar olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorum benim asıl değinmek yazmak, söylemek istediğim bunca insan içerinde hem vatanına, hem insanlığa faydası olan insan oğlu.
Allah onları yetiştiren anne babadan milyonlarca kez razı olsun. İnsan büyüdükçe, yani makam, mevki sahibi oldukça küçülmeleri, çevresine, insanlığa hizmet ederken, görev yaparken görevini işini severek etrafına mutluluklar yayarak sanki mis kokular yayan, dünyanın en güzel çiçekleri gibi, güneş gibi gecenin karanlığını aydınlatan dolunay gibi, karşısındaki insana pozitif enerji vermesi gerçekten insanların zor zamanlarında karşısına çıkan bu deha insanlar sayesinde bir an bütün dertlerinden sorunlarından uzaklaşman sana o kadar mutluluk veriyor ki anlatması o kadar zor.
Her hayat bir gün son bulacak herhalde önemli olan gök kubbede hoş bir yaşamla insanlara yapmış olduğu yardımla anılmaktan güzel bir anma olamaz. Vatanına insanlığa yapmış olduğu hizmetlerle anılan ismi duyulduğunda rahmetler okunan, onlarca insan gibi anılmak bütün insanların beklentisidir.
Ben bir kez daha insanlık için çalışan görevini, işini severek yapan bütün kamu ve özel sektörde görev yapan makam mevki sahibi oldukça küçülen insanlara yaklaşımını aldığı unvanına bakmadan sanki yardım meleği, sanki yıllardır tanıdığı bir dost gibi karşısındaki insana dost olan sorun çözen akılcı çözümleri hayata geçirmede tereddüt etmeyen, sevgi hoşgörü sahibi makamını ayaklar altına alıp “önce insan, önce vatan” diyen, diyebilen insan olan adam gibi adamlara ALLAHIM sayılarınız artsın. Sizler bu ülkenin, ilim Kırşehir’in baş tacısınız. Sizleri tanımak sizlerin yanında olmak sizleri bu vatana kazandıran başta ana babanıza gurur verdiğiniz için sonsuz TEŞEKKÜRLER…
Güzel bakan, güzel gören makamını unvanını ayaklar altında tutan mis kokular yayan vatan evlatları sizleri sevmek bile büyük ayrıcalık.
Tarih ve kültür şehri Kırşehirimizde de ne yazık ki değerlerimizi tek tek kaybediyoruz. Kültür erozyonuna uğruyoruz ne yazık ki…
Neden böyle olduk sorgulayan yok! Çaresizce gençliğimizi, benliğimizi kaybediyoruz. Nereye kadar devam edecek?
Oysa Kırşehir çok değil 15-20 yıl önce bile böyle değildi. Sevgi ve saygı vardı. Büyük-küçük sevgisi hakimdi. Şimdi sevgiden, saygıdan eser kalmadı desek abartmamış oluruz. İnsanlar bencilleşmiş, benden sonrası tufan mantığını uygular olmuş.
Tabi bunun ekonomik boyutu da var. Herkes kendi derdine düşmüş. Toplumumuzun büyük bir kesimi ekonomik sıkıntı içinde kıvranırken, küçük bir kesim saltanat sürüyor. O küçük kesim zenginliklerine zenginlik katarken, büyük kesim gelecek kaygısına düşmüş, bulduğu gün yiyor, bulmadığı gün aç geziyor ne yazık ki…
Kırşehir’deki esnaf ta bildiğiniz gibi. Günlerinin büyük kısmını oturarak, boşa geçiriyor. Çekini, senedini, dükkan kirasını ödeyemediğinin derdine düşmüş. Ne diyelim. Allah sonumuzu hayreylesin.
Kırşehir'imizin yetiştirdiği Garip Neşet’in rahmetli Prof. Dr. Mehmet Ali Altın’a söylediği gibi o hep insanları sevmiş Bencilliği çoktan kovmuş Sanki hizmet için doğmuş . İnsan olanlara selam olsun…