Yıllar önce Ankara’ya gitmek için Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi’nin olduğu güzergaha gittim. Yoldan gelen hangi firmanın otobüsü olursa bineceğim.

Yıllar önce Ankara’ya gitmek için Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi’nin olduğu güzergaha gittim. Yoldan gelen hangi firmanın otobüsü olursa bineceğim. Bir de baktım ki Mucur istikametinden iki katlı otobüs geliyor, el kaldırdım ve duran otobüse bindim. O zaman otobüslerde sigara yasağı olmadığı için otobüs görevlisine sigaradan rahatsız olduğumu ve üst kata çıkmak istediğimi söyledim. Görevli de “Beyefendi ikinci katta fazla yolcu yok, ön koltuklarda boş, oraya oturabilirsiniz” dedi, ben de üst kata çıkarak en ön koltuğa oturdum. Otobüs Özbağ kasabasını geçtikten sonra yaşlı bir amcayı da aldı ve görevli yan taraftaki ön koltuğa da yaşlı amcamızı oturttu.
Otobüs biraz ilerledikten sonra “Hayırlı yolculuklar, hacı amca yolculuk nereye?” dedim. Lakin otobüsün motor sesi duyuluyor, hacı amcanın sesi duyulmuyor, çıtı çıkmıyor.
Gördüğüm ve hissettiğim kadarıyla çok şaşkın ve tedirgindi. Sürekli sağa, sola dönüyor, ileri, geri bakıyordu. Bir şeylerden ürpermiş gibiydi.
Tekrar “Hacı amca yolculuk nereye, sağlığınız, sıhhatiniz nasıl iyimi siniz?” dediğimde nihayet yaşlı amcadan ses çıktı ve “ aman yeğenim karıştırma hacısını, hocasını sessiz ol, görmüyor musun, otobüsün ne fireni var, ne dümeni, ne şoförü var, ne muavini, otobüs kendi kendine gidiyor hiç sesini çıkarma Allah muhafaza bir kaza yaparız, bindik alamete, gidiyoruz kıyamete yeğenim” demesiyle tedirginliğinin, endişesinin, korkusunun nedenini anladım.
Meğer hacı amcamız iki katlı otobüsü ilk defa gördüğü ve bindiği için ön tarafta şoförü göremeyince otobüsü kendi kendine gidiyor zannetmiş. Bunun üzerine “Hacı amca otobüsün şoförü de var, muavini de, freni de var, dümeni de korkmana gerek yok, rahat ol , otobüs iki katlı, şoför alt katta kullanıyor otobüsü” dedim. Dedim demesine de bizim hacı amcayı rahatlatamadım. Kırşehir’den Ankara’ya kadar büyük bir tedirginlik ve ter su içerisinde gitti. Allah bilir bildiği ne kadar dua, sure, Yasin-i şerif varsa hepsini okumuştur.
24 Ocak Salı günü Kırşehir Cacabey Meydanı’na kurulan Kızılay tırında kan vermek için sıra bekliyordum. Gazeteci Uğur Mumcu’nun ve Şehit Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ın ölüm yıldönümü nedeniyle bir grup İş Bankası’nın önünde bulunan Atatürk Büstü’nün önünde anma programı düzenliyordu. Vermiş olduğumuz şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşımız okundu.
O sırada Kızılay tırında kan verenler dışında herkes ayağa kalktılar, İstiklal Marşımıza eşlik ettiler. Fakat yoldan geçen vatandaşların bir çoğunun ne saygı duruşunda, ne de İstiklal Marşı’nı söylediklerini gördüm. Bu kişiler için saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunması, bir şey ifade etmiyordu ve güle, oynaya umursamadan sorumsuzca yürümeye devam ediyorlardı.
Sanki İstiklal Marşımız değil de Hadise’nin “düm tek, tek” şarkısı okunuyordu.
İnanın Hadise “düm tek, tek” şarkısını okusaydı o insanlar durmak bir tarafa şarkıya eşlik ederler bir de göbek atarlardı.
Acaba bu kişiler İstiklal Marşının yazılış nedenini ve anlamını biliyorlar mı?
Vatan, bayrak, bağımsızlık ve bölünmezlik kavramını biliyorlar mı?
Atalarımızın, ecdadımızın, şehitlerimizin kemiklerini sızlattıklarını biliyorlar mı?
Ne oldu da bu kadar vurdumduymaz toplum olduk?
Ne oldu da tarihimizi, geçmişimizi unutur olduk?
Yüz yıllar önce batan bir imparatorluğun küllerinden yeni bir devleti bizler kurmadık mı?
Kurtuluş Savaşlarında, İstiklal Savaşlarında, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta Allah, Allah nidalarıyla savaşarak milyonlarca şehitleri toprağa gömmedik mi?
Bir nesil yok olmadı mı?
Halen ülkemiz üzerinde oynanan oyunlardan dolayı askerlerimiz, polislerimiz, insanlarımız şehit olmuyorlar mı?
Öyleyse neden bu yozlaşma, neden bu sorumsuzluk?
Neden milli bilinç ve manevi değerlerimizden koptuk?
Bu soruların cevabını bir türlü bulamıyorum.
Bencil, sorusuz, vurdumduymaz bir toplum nasıl oluverdik bilemiyorum.
Sanki üzerimize bir ölü toprağı serpilmiş de kendimize gelemiyoruz.
Bu gidişatımız hiç te iyiye alamet değil.
Büyük yok, küçük yok, sevgi, saygı yok.
Ananın, babanın, kardeşin, dostun, komşunun birbirine sevgisi ve saygısı yok.
Bu durum nereye kadar gider bilemem, ama ahlâk erozyonu toplumumuzun tüm benliğini sarmış, giderek de sarmaya devam ediyor.
Oysa bizim öğrencilik yıllarımızda İstiklal Marşı okunurken bırakın yoldan yaya olarak gidenleri, arabayla gidenler arabasını durdurur, İstiklal Marşına eşlik ederek saygı gösterirler ve yollarına devam ederlerdi.
Toplum olarak milli ve manevi değerlerimize sahip çıkardık. Şimdi ise hiçbir değerlerimize, tarihimize, kültürümüze sahip çıkmıyoruz. Bizi biz yapan değerlerimizi unuttuk, hiçe saydık. Her şeyin çivisini çıkardık. Utanmaktan utanan bir toplum olduk. Maalesef bu gidişatta hiç iyi bir gidişat değil.
Bu gidişat otobüsün ikinci katına binen hacı amcanın “bindik alamete gidiyoruz kıyamete” sözüyle ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Büyük ihtimalle bindik alemete gidiyoruz kıyamete.
Allah sonumuzu hayra getire.