İlkokul öğretmeni bir insanın yaşamında çok özel ve ayrı bir yer tutar ve asla unutulmaz.
İlk kalem tutmayı, ilk harfi, ilk heceyi, ilk kelimeyi, ilk sayıyı ilkokul öğretmeni öğretir. İlk okul öğretmeni çile, zorluk, mücadele, fedakârlık, sevgi demektir. Hele bizim öğrenciliğimiz sırasında sobalı okulların içerisinde bulunduğu acı durumlar, sağlıksız sınıflar, yaz mevsiminde ayağında ayakkabısı, kış mevsiminde üzerinde kabanı olmayan, titreye, titreye zor şartlarda okula gelen öğrenciler. İşte bunların tüm sorunlarıyla ilgilenirdi ilk okul öğretmeni. Bir anne, bir baba şefkatiyle hareket eder ve gerekirse öğrencinin evine giderek sorunlarını halleder, öğrencilerin kötü alışkanlıklar edinmemeleri için tatil günlerinde sokak-sokak, ev-ev gezerler, sinemalara gidenleri takip ederlerdi. Böylesine fedakar, cefakar ve öz veriliydi bizim dönemimizin öğretmenleri.
24 Kasım 2017 Cuma günü öğretmenler günü olması nedeniyle Kırşehir’de olduğunun öğrendiğim Kırşehir Merkez Cumhuriyet İlkokulu’nda öğretmenim olan Ayhan Marşap’ı arayarak buldum ve evine gittim. Oturduğu dairenin ziline bastıktan sonra kapıyı açan Ayhan öğretmenim “buyurun kime baktınız?” dedi.
“Emekli öğretmen Ayhan Marşap hanımefendiye baktım” dedim, “Buyurun benim” dedi. “Hocam ben Cumhuriyet İlkokulu’nda öğrenciniz Osman İlhan’ım” diyerek kendimi tanıttım.
Bu sürprizim karşısında Ayhan öğretmenim bayağı şaşırdı, durakladı, baka kaldı ve şaşkınlık içerisinde içeriye davet etti. Getirmiş olduğum çiçeği takdim ederek, elini öptüm, sarıldım ve öğretmenler gününü kutladım.
İnanın Ayhan öğretmenime sarıldığım an bir anne sıcaklığını hissetim. Ben konuşmaya başladıkça, kendimi ve ailemi anlatınca Ayhan öğretmenim daha iyi hatırladı.
Hatırladı hatırlamasına da her ikimiz de çok duygulandığımız için kendimizi tutamadık, ağlamaya başladık.
Nasıl ağlamayalım ki yaklaşık otuz beş yıl sonra Kırşehir’de olduğunu öğrendiğim öğretmenime kavuşuyor, elini öpüyor, sarılıyor, sohbet ediyor ve kahve içiyorduk.
Öğrencilik yıllarımızdan itibaren yaşadığımız olayları, anıları konuştuk, geçmişi yad ettik. Öğretmenim “Kitap okumaya hevesliydin, ilkokul yıllarında çok kitap okurdun, halen devam ediyor musun?” dedi.
“Evet hocam, kitap okumaktan taviz yok. Yaşımız elli oldu ama okumaya devam ediyorum” dedim.
Ayhan öğretmen çok memnun oldu ve kendisinin de fırsat bulduğu her an kitap okuduğunu söyleyerek ülkemizdeki acı bir gerçeğin altını özellikle çizdi, “Biz toplum olarak okumuyoruz, okumayı sevmiyoruz. Bizim ileriye gitmemiz, aydınlanmamız ve gelişmemiz için okumamız gerekiyor” dedi.
Ayhan Marşap öğretmenimi ziyaretim sırasında ikinci bir sürpriz daha yaşandı.
Kırşehir Cumhuriyet İlkokulu’nda ve Cacabey Ortaokulu’nda sınıf arkadaşım, mahalleden çocukluk arkadaşım olan ve şimdi İstanbul’da doktor olarak görev yapan oğlu Savaş Marşap’la telefonla konuştuk. Telefonla da olsa çok uzun yıllar görüşmediğimiz için arkadaşım Dr. Savaş’la da duygulu bir konuşma gerçekleştirdik ve Kırşehir’e geldiğinde görüşmeyi kararlaştırarak konuşmayı noktaladık.
Her şeyin bir sonu vardır ve ziyaretin en iyisi en kısa olanıdır diyerek Ayhan öğretmenimden izin alarak ziyareti sonlandırdım.
Kırşehir Merkez Cumhuriyet İlkokulu’nda öğretmenim olan Ayhan Marşap öğretmenimle içerisinde duygunun, gözyaşının, heyecanın, sevincin olduğu güzel bir sohbet ettik. İnsanların, ailelerin çok zor şartlarda yaşadığı, öğrencilerin zor şartlarda yokluklar içerisinde okuduğu, her şeye rağmen şükretmesini bilen, her türlü yokluklara, zorluklara karşın mutlu olan, hakkına razı olan, öğretmenine saygılı olan bir toplum ve öğrenciydik.
Öğretmenler gerçekten öğretmendi, fedakârlardı, hastalık, rapor, izin bilmezlerdi. Onlar için önemli olan öğrencileriydi. Bayan ve erkek öğretmenlerin bir veya iki elbiseleri olurdu ve hiç birinin arabası yoktu. Evlerinin, ailelerinin geçimlerini kıt kanat temin ederlerdi. Her şeye rağmen fedakarlardı, topluma, ülkeye faydalı nesiller yetiştirmek için gündüz gece demeden çırpınırlardı.
İşte ben de bizlere kalem tutmayı, okumayı öğreterek topluma, devletine faydalı insanlar olmak için yetiştiren, topluma kazandıran Ayhan Marşap öğretmenime teşekkür ediyorum.
Ayhan Marşap öğretmenimi ziyaretim bana bizim öğrencilik yıllarımızdaki öğrencilerle, öğretmenleri bu günün öğrenci ve öğretmenleriyle kıyaslama imkanı verdi. Geriye dönüp baktığımda hayatını güçlükle idare eden, bir bilemediniz iki elbisesi olan, arabası olmayan, saat ücreti karşılığında ders vermeyen, moda, borsa, faiz takip etmeyen, mandıra kurmayan, ek iş yapmayan kanaatkar ve şükreden, dürüst, delikanlı, özü ve sözleri bir öğretmenlerdi.
Öğrenciler büyük zorluklar ve imkânsızlıklarla okula gider, bir çoğunun doğru dürüst ayakkabısı ve önlüğü yoktu. Okul yardım ederdi. Öğrenciler sadece kendi sınıfına giren öğretmenlere değil, tüm öğretmenlere karşı saygılıydılar. Öğretmenin yanında yüksek sesle konuşulmaz, ayak ayak üstüne atılmaz, sigara içilmezdi. Çok öğrenci sigara içerken öğretmenini gördüğü zaman sigarayı saklamak için cebine attığından dolayı ceplerini yakmıştır.
Yine veliler çocuğunu okula kayıt ettirdiğinde “eti sizin, kemiği bizim” derlerdi, bu günün velileri gibi öğretmene kafa tutmazlar, yakasını toplamazlardı.
Velhasıl büyük sıkıntılarla bizleri okutan Ayhan Marşap öğretmenimi uzun yılar sonra Öğretmenler Günü’nde ziyaret etmenin onurunu ve mutluluğunu yaşadım. Beni okutan, topluma kazandıran öğretmenime sağlıklı uzun ömürler diyor, teşekkür ediyorum.