Tarih boyunca gerek dini çekişme, gerek siyasi sebeplerle cinayetler işlenmiştir.
Osmanlı tarihinde kardeş cinayetleriyle doludur. Dini cinayetlerin sayısı o kadar kabarık ki her birine ayrı bahaneler bulunmuş ve halka masum bir cinayet olduğu anlatılmaya çalışılmış. Yakın tarihimizde yani 60 yıl önce bir Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı ve yakın iki arkadaşı idam edilmiştir.
Ne gariptir ki bu cinayete sebep olan bir subayın kurduğu bir siyasi parti şu an iktidarın sağ kolu olarak bir nevi hükümet ortağı durumunda ve olayı örtbas etme çabasıyla başka bir siyasi partiyi sorumlu göstermeye çalışması ayrı bir gariplik değil mi?
Menderes ve arkadaşlarının idamı ne kadar yanlışsa, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı da o kadar yanlıştı.
Şimdiye kadar sağ cenahta cephe alan bütün partiler, Menderes olayını siyasi malzeme yapmaktan hiç bir zaman vazgeçmediler. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını kınayan tek bir kelime telaffuz edilmedi.
Evet Menderes ve arkadaşlarının o devirde bazı hataları vardı, fakat ölüm cezasını alacak kadar değildi. Asılmasında İsmet İnönü’nün her hangi bir müdahalesinin olmadığını, damadı Metin Toker’e hatıralarını anlatırken, idama mani olamadığını söyler ve çok üzüldüğünü dile getirir.
Kendisini taşlayan ve yollarını kesenleri hiç bir zaman DP’ye yüklememiştir. Kırşehir’in neden kaza yapıldığını, Menderes’in Osman Bölükbaşı’ya kızgınlığından kaynaklandığını ve yanlış yapıldığını o zamanı yaşayanlardan defalarca dinledim.
Kırşehir için çok acı bir olaydı. Kırşehir’in diğer komşu vilayetlerden daha az yardım alması ve hala üvey evlat olarak görülmesi, Menderes mirasıdır. Herhalde Yassıada duruşmalarında ilk sorulardan bir tanesi de, “Kırşehir’i neden kaza yaptın?” olmuştu.
Bu talihsiz olayı bir intikam vesilesi addederek, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararı mecliste alınırken, muhafazakâr partilerin mecliste, “üç, üç” diye güya intikam alma vesilesi saymaya çalışan meclisin nasıl bir duruma getirildiğinin suçluları, nasıl bir vicdan muhasebesi yaptılar ve toplumu gruplaştırma çabalarını hep merak ederim. Bu kinin halen devam ettirilmek istenmesi ve seçim malzemesi olarak kullanılmasının tehlikesini idrak etmeyen şahısların, halka hitabesine dikkat etmesi önerilir, ama bunu kime anlatırsın, koltuk aşkından başka toplumun ne derece etkilendiğini zaten kimsede ilgilenmez ve dinlemez.
Menderes ve ihtilal hakkında çok yazılar okudum. Kendi değerlendirmem ve o devri yaşayan biri olarak bazı olayları dün gibi hatırlarım.
Kırşehir’e gelişinde kendisini karşılamak için köylerde halkı topladılar. Bizim traktörümüz vardı köyde ilkokulun 3.4.5’nci sınıf talebelerini ve alabildiği kadar komşuları römorka, çuvallara saman doldurup bir nevi oturak yapılarak şehre Menderes’i karşılamaya geldik.
Eski adliye binası, Jandarma karakolunun yanında (sonradan Kız Meslek Lisesi olarak kullanıldı) iki katli küçük bir balkonu ve bu balkon iki tane mermer sütun üzerinde oturuyordu.
Hep merak etmişimdir bu iki mermer sütun ne oldu diye kendi çapımda araştırmalar yaptım bir neticeye ulaşamadım. Bu küçük balkonda çok kısa bir konuşma yaptı. Hayli kalabalık bir topluluk vardı. O zaman deri gocuklu kalabalıkları ileri geri iteleyen kimseler nazari dikkatimi çekip öğretmenime sorduk, başkanın kulları olduğunu söylemişti.
Kırşehir’e gelen kalabalığın başka yerlerden getirildiğini uzun yıllar sonra Hacı Gülten abimizden dinledim. Rahmetliyle vefatına kadar samimi, zaman zaman sohbetimizde geçmiş olayları tartışırdık. Kendisi şehir eşrafını çok iyi tanıdığı için yabancıları ayırt edebilirdi. Zaten şehir fazla kalabalık değil hemen hemen herkes bir birini tanırdı. O karşılamada dışardan çok insan getirildiğini söylemişti.
İhtilalin olduğu yıl K.T.Z. Okulunda ikinci sınıftaydım. Lütfü Yebrem isminde edebiyat hocamız sabah ilk derste ilk haberi verdi ve ihtilalin uzun zaman beklendiğini ve askeriyenin çok iyi yaptığını anlatırken, DP’nin icraatları ve hataları hakkında bazı konuşmalar yaptı. Okulun bazı salonlarında Menderes’in ve Celal Bayar’ın resimleri vardı, hepsini indirdiler.
Vatan Cephesi afişleri ve bazı yazılar vardı şimdi hatırlayamıyorum. Ne yazıyordu, kimi kötülüyordu? Kesinlikle muhalefeti hedef alan yazılardı. Politika malzemesi olarak kullanılması pek de yakışık almayan davranışlardır.
Aradan geçen 60 yıla rağmen hala geçmişi kullanarak politik beklenti içerisine girmek, hoş bir siyaset değil gibi geliyor bana. Bilmem sayın okuyucular ne düşünür?