Eskinin gençleriyle bugünkü gençler arasında çok fark var.
Ben böyle görüyor, böyle düşünüyorum.
Okuyanlar yüksek makam ve mevkilerde görev alıyorlar.
Eskiden büyüklerimiz, mesela rahmetli Hacı Mehmet Gülten ağabeyimiz derdi ki: “Üçtür benim niyazım. Günümüz gençlerine bakıyorum da hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun işten güçten haberleri yok, sokaklarda boş geziyorlar hepsi de ver yiyeyim, ört yatayım havasındalar, genç dediğin yokluğu yoksulluğu yaşayacak, işte o zaman her şeyin kıymetini bilir.”
Kim bilir bir asır yaşamış, anlattıklarını iliklerine kadar hissetmiş olabilir ama, bugün ortaokul, lise ve üniversitelerde okuyan gençlerin arasında ne cevherler çıktığını duyuyor ve görüyoruz.
Şahsen benim oğullarım da o yıllarda bugünkü gençler gibi evlerinin önünde servis araçlarıyla değil, her gün 1,5 kilometre yürüyerek okullarına gidip gelirlerdi.
Çok şükür şimdi istedikleri görev ve mevkideler.
Şimdi ben onların alınlarından öpmez miyim?
Bugünkü gençlerin önüne çok iyi bir okuma fırsatları çıkarılırsa çok dâhiler çıkacak, çıkıyor da. Dünün zorluklarla okumuş nice makam ve mevki sahibi olmuş Kırşehirlileri hatırlayın. Saymayayım isimlerini…
Ben çok iyi hatırlıyorum.
Yıllar önce Kırşehir’in eğitim düzeyi çok yüksekti. Birinciler her yıl Kırşehirli öğrencilerin elindeydi. Hepsi de Kırşehir’in tarihi okullarından Kale Ortaokulunda, Kırşehir Lisesinde okumuşlardı. Şimdi bu okulların yerinde yeller esiyor, yıktılar, yok ettiler. Bütün bu hatıralarımız sizlere ömür oldu.
O yıllarda Kırşehir’de İmam Hatip Ortaokulları bu kadar yaygın değildi. Yaygınlaştıkça diğer okullarla arasında uçurumlar ortaya çıktı. Yani okullarda kalite düştü bunu herkes görüyor, herkes biliyor ama çare yok!
Yine de günümüz gençleri Atatürk’ün ışığında, bu vatanı çağdaş medeniyetler üzerine çıkarmak için “Ne Mutlu Türküm Diyene” demek istiyorlar. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini su gibi içmek istiyorlar. İlkokullarda andımızı ve istiklal Marşımızı göğüslerini kabarta kabarta coşkuyla okumak istiyorlar.
Günümüz gençleri mi bu ülkede darbe yapmaya kalktılar?
Atatürk’ün gösterdiği hedeflerden uzaklaşanlar yapmadı mı?
15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkanlara bir bakın. Hepsi satılmış, kirlenmiş, beyni yıkanmış, satılmış, sözde okumuş-yazmış yüksek makam ve mevkilerin sahibi olmuş, beyinleri kahpe FETÖ tarafından yıkanmış namussuzlar yapmadı mı? Şerefli ordumuza kumpaslar kurup, şerefli insanları “Ergenekon”cu diye zindanlara atmadılar mı?
Şimdi hepsi geçte olsa özgürlüğüne kavuştular ama, kimisi onuruna yediremedi intihar etti, kimisi öldü. Ailelerinin şerefiyle oynandı, yuvalar yıkıldı, mahvoldular.
Hepsini çok iyi hatırlarız, 12 Eylül’cü darbeciler “bir sağdan, bir soldan” diyerek 17 yaşındaki Kırşehirli Erdal Eren’i Ankara Mamak’ta yatarken yaşını büyütüp darağacına çekip asmadılar mı? Asanların, darbecilerin sonları ne oldu?
Ben bugün gençlere inanıyorum, güveniyorum. Hepsi vatanımızı, bayrağımızı her şeyin üzerinde tutacak kabiliyete sahiptirler.
İşte size 21 yaşındaki bir öğrencimizin yazısından alıntılar yapıyorum ve sizlerle paylaşıyorum:
“Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum.
Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor? Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü. Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyordu?
Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitede okuyor?
Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde.
Son iki yılda kaç tane Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor. Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki. Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok! Kusura bakmayın!
Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
Bu yüzden aranızda, “Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakın!
“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji de yapmayın! Evet, 21 yaşındayım. Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim.
Çünkü benim babam II. Murad değil, hocam da Ak Şemseddin değil.
Zaten İstanbul da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil.
Kalın sağlıcakla...”
Teşekkürler yiğidim, aslanım, ben inanıyorum ki sizin gibi Türk gençleri olduğu sürece Atatürk’ün Türkiye’si hep ileriye gidecek, demokrasi yolundan ayrılmayacaktır. Atatürk’ün ışığı hiçbir zaman sönmeyecektir. Yolu hepimizin yoludur. Onun için sizin gibi genç Atatürkçü gençlerimizin alınlarından öpüyorum.