Her toplum kendi seçkin şahsiyetlerini örnek alır. İlim irfan ve aklıselim sahibi insanların da yapacağı budur. İşte bu insanlar dünya ve ahirette mesut ve bahtiyar olurlar. Bu tür bahtiyar insanlardan yoksun olan toplumlar ahlaki çöküntüye düşer, huzurları bozulur; güç ve kuvvetlerini kaybederler.
Bazı güzel hasletler vardır ki, her insan onlara sahip olmak, onları kendi hayatında yaşamak ister: Sabır, kanaat, cömertlik, tevazu, fedakârlık, cesaret, bilgili, kültürlü, iyi huylu, güvenilir, yardımseverlik ve örnek insan olmak gibi. Çünkü ülkesinin yetiştirdiği ender değerler olmak ve benzeri güzel vasıflar, insana gerçekten "insan" olma özelliği kazandırır.
İşte yukarıda saydığım özelliklere sahip insanlar bu dünyadan göçüp, gidince sevenlerine üzüntü yaşatırlar, yerleri doldurulmaz ve büyük bir boşluk oluştururlar ama hiçbir zaman unutulmazlar. Çünkü bu insanlar, yardım sever, fakir, fukara dostudurlar, hayattayken ve öldükten sonra iyilikleriyle anılırlar, saygı duyulurlar, rahmetle anılırlar.
Geçtiğimiz hafta özel bir nedenle Eskişehir’de olduğum zaman Çarşamba günü “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Salih Güner kardeşimin sosyal medya paylaşımından benim çok sevdiğim, saygı duyduğum ailece iyiliğini çok gördüğümüz Kırşehir’de yaşayan mümtaz insan Ahi esnaflarından Alaattin kırtasiyenin kurucusu ve sahibi Alaattin Karabulut’un vefat ettiğini öğrendim. Hemen oğlu Ramazan Karabulut’u telefonla arayarak görüştüm ve baş sağlığı dileklerimi ileterek Kırşehir dışında olduğumdan böylesine acı ve zor gününde yanında olamadığım için özür diledim.
Alaattin Karabulut ağabeyim bizim ailece sevdiğimiz ağabeyimizdi. Zor günlerimizde yardımcı olurdu. Sadece bizim değil tüm ihtiyaç sahiplerine yardımcı olur kolaylıklar gösterirdi.
Babamı çok erken yaşlarda kaybettiğimiz için gelir durumumuz iyi olmamakla birlikte üç aydan üç aya babamdan kalan maaşımız vardı. Her zaman elimizde para olmuyor sömestre, yaz tatilleri ve hafta sonu tatillerinde bizler çalışıyor eve odun kömür alıyor, okul ihtiyaçlarımızı temin etmeye çalışıyorduk.
Hiç unutmuyorum. Kırşehir Cumhuriyet İlkokulu’nda okuyorum. Okullar açıldı ama bizler halen okuldan istenen kırtasiye malzemelerini alamamıştık, öğretmenimden sürekli uyarı alıyordum. Bir gün annem ve ablamla birlikte burada ismini vermek hatta zikretmek ve rahmetle anmak istemediğim bir kırtasiyeciye gittik durumu anlattık, üç ayda bir babamızdan maaş aldığımızı maaş günü ödemek koşuluyla bize ihtiyacımız olan okul malzemelerini verebilmelerini rica ettik. Ancak zatı muhteremler kabul etmediler. Annem, ben, ablam ağlayarak çıktık kırtasiye dükkânından ve bir arka caddede giderken tanımadığımız beyefendi bize “Siz neden ağlıyorsunuz?” diyerek seslendi. “Annem de ağlayarak durumu bize seslenen beyefendiye anlattı. İlgili beyefendi kendisinin de kırtasiye malzemeleri sattığını söyleyerek bizleri dükkâna davet etti. Birlikte dükkâna girdik. Dükkân şimdi ki gibi ana caddeye ve belediye binasına bakmıyor, arka tarafa yeni çarşıya doğru bakıyordu. Kafamı kaldırıp, tabelasına baktığımda “Alaattin Kırtasiye“ yazıyordu.
Kırtasiyeci beyefendi anneme “eşiniz ne iş yapar?” dedi. Annem hayattayken imam olduğunu ama genç yaşta kalp krizinden öldüğünü, üç aydan üç aya maaş bağlandığını söyledi. Beyefendi bizlere “Verin elinizdeki listeyi neler lazım bakalım” dedi ve okul ihtiyaçlarımızın hepsini vererek deftere notunu aldı ve adının Alaattin olduğunu, kendisini bir ağabeyimiz olarak görmemizi, kırtasiye malzemeleri konusunda ihtiyaçlarımızı kendisinden alabileceğimizi, paranın sorun olmadığını söyledi.
Annem, ablam ve ben bir saat önce ağlarken şimdi sevinçten uçuyorduk, üzüntümüz, bayram sevincine dönüşmüştü kitapsız, deftersiz, kalemsiz okula nasıl gideceğimizi düşünürken bizimde kitabımız, kalemimiz, defterimiz olmuştu, artık okula rahatlıkla gidebilirdik.
Yıllar geçtikçe, ben büyüdükçe Alaattin ağabeyimle samimiyetim artmıştı, Alaattin ağabeyime saygıda kusur etmez, her gördüğümde elini öper, hatırını sorar, yanında ayak, ayaküstüne atmazdım. Bazen kalem, silgi, defter gibi malzemelere para almadığı gibi bana “Harçlığın var mı?” diye sorardı.
Büyük bir vefa örneği göstererek geçtiğim yolların üzerinde onlarca kitap, kırtasiye dükkanı varken bir kalem de olsa Alaattin ağabeyimden alırdım. Ben büyüdüm, evlendim, çocuk sahibi oldum çocuğumun okul ihtiyaçlarını yine Alaattin Kırtasiye’den, Alaattin Ağabeyimden alıyor, akraba, eş, dost ve yakınlarımı yönlendiriyorum.
Alaattin Ağabeyim Kırşehir sevdalısıydı, zarif, kibar, mütevazi bir insandı. Her zaman gülümser, herkesin derdini paylaşır, karşılıksız iyilik ve fedakârlık yapardı. Fakir fukara dostuydu, sıradan bir satıcı değil, tam manasıyla ahi esnafıydı.
İşte Kırşehir olarak böylesine mükemmel, onurlu, erdemli, örnek ve fakir fukara dostu iyilik meleğini kaybetti.
Bazı insanlar vardır, gerek hayattayken, gerek, öldükten sonra yaptığı iyiliklerle dürüstlüğüyle anılırlar, rahmet okunurlar ve unutulmazlar. Alaattin ağabeyimde hayattayken yaptığı iyilikleriyle dürüstlüğüyle unutulmayacak ve rahmetle anılmaya devam edecektir.
Alaattin ağabeyim ailece bize çok iyiliğiniz oldu, üzüntülerimizi sevince çevirdiniz Allah senden razı olsun, ruhun şad, mekanın cennet olsun, biz sana hakkımızı helal ettik, inşallah sizde bizlere hakkınızı helal etmişinizdir.
Seni hiç unutmayacağız Alaattin ağabeyim.
Rahmetin bol olsun. Nur içinde yatasın.