Dursun Yastıman

29 yıldır “Ahilik Kültürü Haftası” çerçevesinde kutlanagelen Esnaf Bayramları'nın bu yıl 52'ncisini kutluyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve tabiî ki onunla birlikte devletin üst düzey yöneticilerinin bayrama katılacak olmaları Kırşehir'e tarihî günlerden birini daha yaşatacaktır. Birçok etkinliğin yer aldığı bayramın ilçelerimize kadar yaygınlaştırılması da yerinde oldu.

Çeşitli aşamalardan geçen, birçok kere isim değiştiren, bir ara uluslar arası nitelik kazandırılmaya bile çalışılan, tarihi üzerinde de üç kere değişiklik yapılan, Ekim, Eylûl derken geçtiğimiz yıl Mayıs ayına alınan Ahilik ve Esnaf Bayramları Anavatan Partisi iktidarı döneminde çıkarılan bir yönetmelikle “Ahilik Kültürü Haftası” adıyla bütün yurda yayılmış, böylece devletin de işe karışmasıyla rayına oturma sürecine girmişti. Bu gün birçok ilde “Ahilik Kültürü Haftası”nın kutlanması Ahilik etkinliklerinin hangi boyutlara vardığını açıklamaya yeter. Kırşehir'de Ahi Evran Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan “Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi” Kırşehir'in Ahilik konusunda attığı önemli bir adımdır.

İlk yılından başlayarak İzmir'e taşındığım 2003 yılına kadar gazeteci olarak bütün Esnaf Bayramları'nı izlemişimdir. Hemen belirteyim ki ilk bayramların o heyecanını yıllar geçtikçe duyamaz oldum. Benim gibi birçok hemşehrimiz de duyamıyor olmalıdır. Zaten hangi bayram, hangi gün, hangi hafta kutlamalarında ruh ve heyecan kaldı ki!

İlk kez Turizm ve Tanıtma Bakanı Zekâi Dorman, Kırşehir Milletvekili Memduh Erdemir, Vali Sedat Kirtetepe, Belediye Başkanı Ziya Kılıçözlü, parti başkanları, dernek ve teşekküller temsilcileri, Ankara'dan Kırşehir'i Sevenler Derneği Başkanı Refik Soykut ve Kırşehirliler ile ünlü tarihçi Enver Behnan Şapolyo'nun katılımlarıyla 22-23 Mayıs 1965 günleri Erkek Sanat Enstitüsü salonunda Ahi Evran-ı Velî'yi anma toplantısı olarak başlatılan ve her yıl 6 Haziran'da veya bu tarihi takip eden Cumartesi günleri yapılması ve bayrama Türkiye'deki bütün esnaf kuruluşlarının davet edilmesi bir protokolle tesbit edilen Esnaf Bayramları aynı ruh ve heyecanla bu günlere taşınabilseydi Kırşehrimiz çok şeyler kazanırdı; ama ne yazık ki ilk bayramların heyecanı sürdürülemedi, başarı grafiği de giderek düştü. Ahilik kutlamalarında gördüğümüz hemşehrilerimizi, politikacıları, sivil toplum örgütlerini, bilim adamlarını bir daha göremez olduk. Esnafımızın da ilgi ve katılımı giderek düştü.

“ESNAF BAYRAMLARI” FİKRİ REFİK SOYKUT'UNDUR

Şurası gerçek ki Ahilik ve Esnaf Bayramları'nın kurucusu ve babası kendisini “Ahi Soykut” lâkabıyla da tanıdığımız Refik Soykut'tur. Refik Soykut 1950 yılında Kore'ye gönderilen ilk Türk Tugayı'nda topçu yüzbaşı olarak görev almış, televizyon yayınlarının henüz yapılmadığı o yıllarda gazetelerin dışında tek yayın organı olan Ankara Radyosu'nun öğle haberlerinden önce Kore'deki askerlerimizin kahramanlıklarını anlattığı beş dakikalık Kore Saati'nde hamasî konuşmalarıyla ün kazanmıştı.

27 Mayıs 1960 ihtilâlini yapan askerler albay rütbesiyle emekli olmuş Refik Soykut'u da unutmadılar ve onu Tuzla Belediye Başkanlığı'na atadılar. O günkü ihtilâl atmosferi içinde asker oluşunun prestijiyle Tuzla'ya başarılı hizmetler veren Refik Soykut'a bu çabaları Kırşehir Belediye Başkanlığı'nı kazandırdı ve Kırşehirliler bağımsız olarak adaylığını koyan Soykut'u 17 Kasım 1963'te Belediye Başkanı seçtiler. Fakat Soykut'un başkanlığı ancak yedi ay sürdü. Özellikle Belediye Meclisi'nde Ahmet Şaban Küçükkâtipoğlu gibi, Ekrem Ultav gibi, Etem Cihan gibi “çetin ceviz”ler “Beyaz Zambaklar Ülkesi” yaratma hayali içindeki Refik Soykut'a Belediye'yi dar ettiler. Refik Bey en sonunda Belediye Meclisi'nin 12 Haziran 1964'teki oturumunda verilen bir takrirle Haziran dönemi faaliyet raporunu sunmamasının nedenini izah etmesi istenince daha fazla dayanamayıp yedi ay önce seçildiği Belediye Başkanlığı'ndan aynı gün 12 Haziran 1964'te istifa ederek “sine-i millet”e döndü.

Belediye Başkanı iken gazetemde “Yalnız Adam” başlığıyla bir yazı kaleme alarak destek verdiğim ve bu yazımdan ötürü her karşılaştığımızda bana “Sen aslansın” diye iltifat eden Refik Bey kendisine karşı yapılan bu “yıkıcı muhalefet”i bir türlü içine sindirememişti. Belediye Başkanı olmadan da Kırşehir'e hizmet edilebileceğini kanıtlamak, kendisine Kırşehir'e hizmet etme fırsatını vermeyenlere bu yolla ders vermek istiyordu. Bunun için de Ankara'da kurduğu Kırşehir'i Sevenler Derneği (KIR-SED)'nin çatısı altında Kırşehirlileri toplayarak kollarını sıvadı. Bu derneğin en önemli etkinliği olarak da o zaman hem Esnaf ve Sanatkârlar Derneği'ni (Bu dernekler Ahilik kurallarına uyularak sonradan oda adını aldı), hem de Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi'ni birlikte yöneten Mustafa Karagüllü başta olmak üzere esnaf yöneticileri ile el ele vererek Ahilik ve Esnaf Bayramı zemininin hazırlanmasında en büyük rolü oynadı.

“Kırşehir'i Sevenler Derneği”nin başkanı Refik Soykut ile Kırşehir esnaf kuruluşları başkanı Mustafa Karagüllü'nün ortaya koydukları Esnaf Bayramı fikrinden doğan Ahilik ve Esnaf Bayramları ilk yıllarında gerçekten tek kelimeyle “muhteşem” geçti.

BAYRAMA UGANDALI'LAR KATILDI, KIRŞEHİR ESNAFI GELMEDİ

İlk kutlamalardan birinde Belediye binası önünde kurulan sette ünlü neyzen Hayri Tümer'in gece geç saatlere kadar ney üfleyerek verdiği konser aradan onca yıllar geçtiği halde benim gibi o günleri yaşayan Kırşehirlilerin hâfızalarından hâlâ silinmemiş olmalıdır. Ama “Acer testinin suyu soğuk olur”muş. Yıllar geçtikçe Esnaf Bayramları da tavsamaya başladı, ilk yıllardaki canlılığını kaybetti. Katılımlar giderek düştü. Öyle ki esnaf ve sanatkârlar bile kendi bayramlarına katılmaz oldular. Hattâ bir bayramda şehrimizde bulunan Afrika'dan gelmiş Ugandalı turistler bayrama katılmışlar, Kırşehir esnafı yine gelmemişti. Fransa'daki 1968 öğrenci hareketleriyle başlayan ve Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin 12 Eylûl 1980 darbesiyle sona eren anarşi ortamında bir ara uluslar arası boyut kazandırılmaya çalışılsa da Esnaf Bayramları eski havasından uzaklaştı, 1980'den sonraki yıllarda da halkın ve esnafın ilgisizliği yönünden sönük geçti. Bu sönüklüğü devletin yardım elini uzatmamasına bağlayan esnaf kuruluşları yöneticilerinin girişimleri karşısında Anavatan Partisi  iktidarı bir yönetmelik çıkararak Ahilik etkinliklerini “Ahilik Kültürü Haftası” adı altında yurt geneline yaydı. Artık büyük iller başta olmak üzere çok sayıda il “Ahilik Kültürü Haftası”nı kendi şehrinde kutluyor ve kimse kalkıp Kırşehir'deki kutlamaya gelmiyor.

O geniş katılımlı bir bayramda da doğrusunu söylemek gerekirse esnaflığı Kırşehir'den kat be kat kuvvetli olan gülü ve halısıyla ünlü Ispartalılar Esnaf Bayramı'na katılmak için geldikleri Kırşehir'in haline bakıp “Ey Kırşehirliler; elinizden gülünüzü aldık, halınızı aldık, Ahiliğinizi de alacağız” diye espri yapmışlardı da gülüp geçmiştik. Heyhat, Ispartalı esnafın dediği doğru çıktı.  Kırşehir'de gül ve halı dokumacılığı kalmadı, gülümüz ve halıcılığımız Isparta'ya gitti. Tarihteki adımız Gülşehir Nevşehir'in ilçesi Arapsun'a verildi. Gülşehir'in yıllığında Ahmed-i Gülşehrîmiz Gülşehir büyükleri arasında gösterildi. Ahilik de bir yönetmelikle bütün Türkiye'ye yayıldı. Ahiliğimizi sadece Isparta değil, bütün Türkiye elimizden aldı. 12 Eylûl 1980 sonrası Anavatan Partisi iktidarı ve ondan sonraki koalisyon hükûmetleri dönemlerinde devlet ve hükûmet adamlarının katılımlarıyla özellikle seçim yıllarında zaman zaman hareketlenen bayramlara halkımızın gereken ilgiyi göstermemesinin nedenlerini aramak gerekirse en başta Kırşehirlilik ruhu ve bilincinin kaybolmasını göstermek her halde fanatikliğin ötesinde bir gerçeğin ifadesi olur.

AHİLİK KIRŞEHİR'E BİR ESNAF SARAYI BİLE KAZANDIRMADI

Ahilik ve Esnaf Bayramları'na ilgisizlikten yakınırken kabahatin hepsini halka yüklemek de insafsızlık olur. Bunda politikacıların ve bazı yöneticilerin payı olduğunu da söylemek gerçekçi bir yaklaşım olur. Ahilik ve Esnaf Bayramları'nda şov yapmaya kalkan politikacılar kadar Ahi Evran-ı Velî'nin adını taşıyan bir bayramda dansöz oynatarak Ahiliğin kutsallığına gölge düşüren, Terme Oteli'nde dışarıdan gelmiş davetlilere karşı “Ahi Evran-ı Velî'nin şerefine huuu!” diye kadeh kaldıran, “Ahi Evran'ın içki içmediğini kim biliyor?” diyerek ulu orta konuşup inançlı kesimleri rencide eden bir kısım yöneticilerin Ahilik etkinliklerini olumsuz yönde etkilediklerini söylemek kehanet sayılmaz.

Bütün bunları bir tarafa bırakın, Ahiliğin Kırşehir'e ne kazandırdığını da hiç düşündünüz mü? Ahi Evran-ı Velî burada yatıyor diye devlet Kırşehir'e daha fazla mı eğildi, daha çok mu yatırım yaptı? Ne yazık ki bu gün Kırşehir'de Ahi esnafına yakışır bir bina bile yok. Ahi Evran Camii ve Türbesi yanında yaptırılan, estetikten yoksun, esnafın iş yeri ihtiyacına cevap vermekten uzak Ahi Çarşısı ise yüz karası... En büyük meslek kuruluşları olan Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi ise apartman dairesinden bozma bir yerde esnaf ve sanatkârlarımıza hizmet vermeye çalışıyor. Büyük bir toplantı salonundan bile mahrum. Neden Ahiliğin merkezi Kırşehrimizde de bir esnaf sarayı olmasın? Bildiğim kadarıyla Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk'ün girişimleri arsa bulunması safhasındaydı. On yıl önce Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Derviş Günday'dan esnaf sarayı yaptırma sözü de alınmıştı. Umarız ki Belediye Başkanımız Yaşar Bahçeci bu konuya eğilir ve arsa sorunu giderilir de Kırşehir esnaf ve sanatkârları yıllardır özlemini çektikleri esnaf sarayına bir an önce kavuşurlar.

Bu arada son zamanlarda Ahi Evran Camii ve Türbesi çevresini külliye haline getirmek için yapılan işlerin taş yığınları olmaktan öteye gitmediğini ve Kırşehir'in tarihî dokusunu yok etmekten başka hiçbir anlam taşımadığını söylemek de haksızlık olmaz.

Kırşehirli Ahiler'in bayramını kutluyor, önümüzdeki bayramları esnaf sarayına kavuşmuş olmanın mutluluğu içinde kutlamalarını diliyoruz.

ÂŞIK SEYFULLAH'IN HAKSIZLIĞA İSYANI

Şiirimizin konusu olan olay 1968 yılında yaşanmıştı. Adalet Partisi İl Genel Meclisi üyeliği ön seçiminde 101 oyla listenin başında yer alan Sıdıklı Büyükoba köyünden Adalet Partisi İl İkinci Başkanı Abdullah Yılmaz'ın birinci sıradaki yeri kazanamayan adaylardan birinin mesnetsiz itirazı üzerine bütün delegelerin verdiği oylar hiçe sayılarak parti idarecileri tarafından iptal edilmiş ve yerine ondan daha az oy alan Adalet Partisi İl Başkanı Ertuğrul Ersan getirilmiş, Abdullah Yılmaz da en çok oy almış olmasına rağmen listenin ikinci sırasına düşürülmüştü. Sıdıklı, Yağmurlu ve Dulkadirli köyleri ile Çöl ve Kesikköprü çevresindeki köylerde büyük üzüntü uyandıran bu haksızlık üzerine Toklumenli Âşık Sait'in oğlu tanınmış şair Âşık Seyfullah (Değirmencioğlu) köylü hemşehrilerimizin duygularına tercüman olarak yeni kendisi gibi ünlü bir şair olan Geycekli Âşık Hasan (Nebioğlu)'na ithafen bir şiir yazıp o tarihte yayınlamakta olduğum “Yeni Kırşehir” gazetesine göndermişti. 1972'de kaybettiğimiz Âşık Seyfullah'ın bu şiirini aynen yayınlıyoruz.

ÂŞIK SEYFULLAH'TAN ÂŞIK HASAN'A MEKTUP


Bugün yaşım bastı yetmişbirine
Karıştı bu ömrüm dumana Hasan
Emellerim hiç gelmedi yerine
Düşürdüm gemiyi ummana Hasan

Bizim Kırşehir'de bir iş açıldı
Alevleri her tarafa saçıldı
Vilâyete Encümen azası seçildi
Düştü bir hararet her yana Hasan

Duyarsın Sıdıklılı Abdullah Bey'i
Seçtiler Encümen azası ol deyi
Köylü, kentli bütün kullandı oyu
Bir sevinçtir düştü her yana Hasan

Vicdanı pâk idi, aklı ererdi
Vatandaşın haklarını arardı
Zalimden mazlumun hakkını arardı
İhtiyaç var böyle insana Hasan

Açıldı sandıklar, oyda kazandık
Kanunu adalet var imiş sandık
Kayıp oldu haklar, ateşe yandık
Uyulmaz bu devri zamana Hasan

Altmış köyün sevgisini aldın
Denemede baş listeyi buldun
İtibarından olmadı kaybın
Sağ oldukça hakkın bâkidir Hasan

Millet iradesiyle seçim kazanılır
Sen köylüsün diye seçim bozulur
Adalete başvurursun, ikinciye düzülür
Sen hakkını kimden ararsın Hasan

Takdirle millet vereceği oyu bilir
Millet sevgisi olan muhakkak yerini bulur
Milletin seçtiği kimse ilerde hakkını alır
Uğradığın haksızlığın bir gün alırsın Hasan

Bindik arabaya, düştük bir yola
Derdimiz yanmaya hem Demirel'e
Şehirli var, köylü biraz dur hele
Havale ettik gani Yazdane Hasan

Sefa dedik, bize sitem yağdırdın
Varıp bir kötüye boyun eğdirdin
Arslanları çakallara boğdurdun
Akıl ermez sırrı Süphane Hasan

Bilmiyorum artık bu nasıl devir
Ednalar âlâya ediyor cevir
Rağbet buldu münafıkla müzevir
Sundum arzuhali Rahmana Hasan

Eğer Bakanlıkta yok ise dayın
Ne kadar çalışsan verilmez payın
Böyle bir andayız vatandaş, duyun
Sardır sen yaranı Lokmana Hasan

Nedir bu yolsuzluk, ne bu cehalet
Açgözlülük değil, doğru rezalet
Kapalı mı Yârab bâbı adalet
Düşecek bu millet hüsrana Hasan

Harb olur, köylüler boyanır kana
Kurban eder canın aziz vatana
Hak vermeyip istiyorlar bir yana
Duyur bu sözlerimi beş yana Hasan

Seyfullah, köşeyi vahdete çekil
Yetmiyor gücümüz, eriyor akıl
Hallaku âlemi sen eyle vekil
Burada son veriyorum destane Hasan

Not: 10'uncu dörtlükteki “Sefa” ile Ertuğrul Ersan'ın yakınlarından Adalet Partisi il yöneticisi Sefa Ünal kastedilmiştir.