Bu ülke ne çok yoruldu,

Evlerden, sokaklardan, okullardan, vardiyalardan, dağlardan; kanadından vurulmuş,  barış güvercinleri toplamaktan.

Ve analar,

Ne çok hüzün topladı bu ülkenin koynundan,  yerlerde sürüklenen ak saçlarından.

Ne çok umut doğurdu ceylan bakışları, barışın ardından bakıp kalmaktan.

Çabasında tek bir çıkar yok!

Oy toplamak adına,  iktidar olmak adına,  sömürmek ve halkını aldatmak adına.

Kararlı!

Zira yol ve yöntemlerinde tek bir aldanma payı yok!

Kalbinden vurulmuş bir ülkenin dermanı barıştı elbet.

Yıllarca ideolojik sapmalar, kimliksel ayrışmalar,  mezhep çatışmaları ve din girdaplarıyla adeta cehennem kusturulan bu ülkede; yemeden-içmeden çok,  acılar onarılmalıydı. Kokular,  acılar, barış onarılmalıydı. Daha adil, daha özgür,  daha kardeşçe bir yaşam için.

Tahammülün olmadığı yerde,  toplumsal bunalımlar hep vardır.

Üreten ve yöneten bir ülke için,  toplumun kırılan zeminine tüm kapsamlarıyla inilmeliydi. Herkesin birbirine saygı duyduğu, herkesin birbirini sevgiyle karşıladığı ve birlikte üretip,  birlikte yönetebilmenin yol ve yöntemleri ortaya konulmalıydı.

Kemal Kılıçdaroğlu,

“Toplumun tüm eksenleriyle kucaklaşacağız,  helâlleşeceğiz. “ diyerek, o büyük adalet yürüyüşünün ardından, bir kez daha, büyük barış adımlarıyla yola çıktı.

Bu ülkede yıllarca,  din üzerinden istismarlar ve her türlü islâmî aykırılıklar imansıza işlenirken,  Kemal Kılıçdaroğlu; barış söylemini daha anlaşılır ve toplumcu bir dille ortaya koyarak,  yılların yarattığı ayrılık ve yıkımları “Helâlleşeceğiz” diyerek bir arada yaşamı mümkün kılmaktadır.

28 Şubat trajedisini,

Roboski acılarını,

Çorum,  Maraş,  Sivas katliamlarını,

Diyarbakır hapishanesi tecritlerini,

6-7 Eylül mağdurlarını,

Gezi olaylarını,

Soma madencileri cinayetini,

Darbe mağdurlarını,

Kısaca bu ülkenin duvarlarına bir utanç olarak çakılmış acıları kucaklayarak, samimiyet ve barış içinde yaşam kararlılığını ortaya koymuş, acıları ve kırgınlıkları yüreğinde hala taze duran toplum kesimleriyle bir bir görüşerek umudu somutlaştırmıştır. Bu ülkenin trajik gerçeklerine yabancı siyaset yapmanın,  sosyal, ekonomik ve toplumsal bir kriz bir gerileme doğurduğu sahiciliğini ortaya koymuştur.

Bu ülkede çocuklar ardımdan,  “Bu ülkeyi barıştırdı desinler istiyorum. “ diyen Kemal Kılıçdaroğlu, karalı mücadelesi ile umuyorum,

Ülkenin,  hiç bir tampon bölgesinde papatyalar patlamayacak,

gül yollayan karanfiller, sakat kalıp ölmeyecek.

Bütün güzel güvercinler hür ve özgür ve gerçekten barışa kanat çırpacak.

Barış içinde,

Tütecek bu ülkenin bacaları.

İşçiler, barış içinde yorulacak.

Ülkenin tarım arazileri barış içinde ekilip, biçilecek.

Adalet ve hukuk barış içinde işleyecek.

Barış içinde bölüşülecek, iş, aş,  ekmek.

Barış içinde kucaklaşacak, mutlulukla,  umutla, kardeşçe bu insanlık,  bu halk,  bu ülke.

Cinayetler,  faili meçhuller,  intiharlar barış içinde son bulacak.

Demokrasi barışın aydınlığı ile gelecek.

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, İzmir'de Tunç Soyer, Ankara’da Mansur Yavaş,  Adana’da Zeydan Karalar, Kırşehir’de Metin İlhan ve Türkiye’de Kemal Kılıçdaroğlu ile barış,  barışın öncüleri ile gelecek. 

Bu toplum kucaklaşacak ve helâlleşecek.

Barışla gelecek, gelmekte olan.