Kırşehir bahara fazla hasar vermeden girdi desek de, bazı bölgelerde don olayları yaşandı. Meyvelerde erikler büyük zarar gördü. Bilhassa erken uyanan ceviz ağaçları adeta kavruldu. Benim bahçemde özenle seçtiğim çeşitler, Mayıs’ın altısı olmasına rağmen hala uyanmayan dallar var.
Tarım il müdürlüklerinin bu cins ceviz ve soğuğa dayanıklı diğer meyve ağaçlarını, yetiştiricilere tavsiye etmesi ve temininde yardımcı olması gerekir. Aksi halde verime hazır zamana gelmesi için uzun zaman isteyen ceviz ağaçlarının yanlış seçimi büyük zararlara yol acar, aynı zamanda ekonomiye de yansır. Fakat sayın meslektaşlarım dairelerde çalışmayı yeğliyorlar.
Onlara da hak vermek lazım.Çünkü kurulan düzen sinirleri içerisinde fazla hareket alanları yok. Esasında sahada çalışmaları daha yararlı olacağı kanaatindeyim. Tarım kredi kooperatiflerinin görev alanları ne kadar sınırlı oda belirsiz. Onlarda bildiğim kadarıyla sadece kredi alıp vermekle ve birazda gübre temininde başka yaptıkları bir iş yapmıyorlar, belki de mevzuat yapmalarına müsaade etmiyor.
Esasında kendilerine bağlı bölge çiftçilerinin nasıl ve ne ekip ne yetiştireceklerini kayıt altına almaları tavsiyede bulunmaları lazım, ama çiftçinin elindeki mahsulü herhangi bir şekilde alım garantisi vermesi ve değerini hemen pesin olarak ödemesi belki de peşin ödenen ürün fiyatı teşvik priminde daha etkili olur, kabzımalların eline ve insafına bırakılmaz. Avrupa ülkelerinde bilhassa Almanya’da ekim alanları devlet kontrolündedir. Herkes istediği yere geniş çaplı ve ticari maksatlı ekim yapamaz ve çıkan mahsul devlet kontrolünde depolanacaksa depoya, piyasaya sürülecekse paketleye gönderilir, mesela içme suyu alanlarına ceviz, kavak, söğüt dikemez. Her yere sebze dikilmez. Hububatlar doğal felaketlere karşı sigortalanır.
Her yıl Türkiye’de tarım üretimi düşüyor. Gençlerin Devlet kapısı hayaliyle, güya tahsilini tamamladıktan sonra uzun bir süre bekleme devresine giriyor. Girdileri her yıl yükselen tarım sektörüne girmek ve tarımla uğraşmak, riskli bir meslek gurubu olarak görülüyor gençler arasında. Halbuki devlet desteği bir tarım politikası kısa zaman içerisinde olmasa bile zamanla enflasyonu aşağıya çekecek çok önemli bir sektördür. Türkiye’de %26-27 işsizlik oranı gençler arasında zamanla daha da yükselirse, bunun faturası bütün vatandaşların sırtına yüklenir ki, bu durum devletin iflası demektir.
Caddeleri üniversite diplomalı genç nesillerle doldurma yerine, ihtiyaca ve yeteneğe göre eleman yetiştirilmediği müddetçe sokaklar diplomalı issizlerle dolar. Hani Sayın Reisicumhur “beka” sorunu diye tutturduysa iste beka sorunu böyle baslar. Tarım alanlarının amaç dişi kullanılarak, devre dişi bırakılması ve çok verimli arazilerin betonla doldurulması, dolaysıyla kırsal kesimdeki insanları yeni oluşan varoşlara çekmesi de tarım politikasının başka bir yanlışı. Kırşehir’in fazla değil kırk sene önce yasayanların bildikleri eski bahçeleri ve bağ evleri artık yok. Şehrin kişilik ve yazlık sebze ihtiyacını karşılayan Barbaşı, Dinekbağı, Kındam, Özbağ gibi yerlerde tarım yapılmıyor, yapılmıyor. Çünkü o eski güzelim bahçelerin yerinde beton yığınları oluştu. Hiçte zamanımızın mimarisine uymayan ve sadece bazı yapıcı firmaların (TOKİ’de bunlara dahil) kesesine yardım amaçlı ucuz projelerle ve zoraki cebren halkın elinde alindi.
Yine yurt dışında Frankfurt’ta bir örnek vereyim. Frankfurt’la Ofenbach arasında çok kıymetli bir arazi, hemen hemen iki şehir arasında kaldı burada sebze ve yeşillikler yetiştirilir ve şehrin yüzde 20’sine yakın ihtiyacını karsılar. Bu araziyi kimse yerleşim alanına çevirmeye teşebbüs ve cesaret edemez. Son zamanlarda bir hobi bahçesi modası başladı. Kırşehir’in çevresi plansız ve projesiz ayni zamanda hiç bir alt yapısı olmayan, çok kıymetli tarım alanlarının kitli de ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başladı.