MİSİLLEMELER, SAVAŞ İHTİMALİ, TÜRKİYE?

Daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Bir kez daha tekrar edeceğim. Müslüman Doğu’nun en büyük talihsizliği içlerindeki vatan hainleridir. Bu hainlerin görevi de emperyalist devletlere ülkelerini işgal, sömürü ve katliam yaptıracak sebep ve sebepler oluşturmalarıdır. Başta Amerika, İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci devletler Orta Doğu coğrafyasında sömürgelerinin devamlılığını sağlamak için satın aldıkları hainleri silahlandırır. Terörist gruplar oluşturur. Bu gruplara devrim adı altında resmi hükümetlerini devirmeleri için gerekli olanak sağlar. Bu yöntem sadece Batılı devletlerle sınırlı değildir tabii ki. Çıkarları doğrultusunda diğer Müslüman devletler de terörist oluşturma ve oluşturdukları teröristleri silahlandırarak aynı yöntemi izleyebilir. Çünkü İslam aleminde birlik ve dayanışma yoktur. Her mezhep kendisini diğer mezhepten üstün görür. Şu an bile pek çok mezhep kendi Mehdisini yaratmıştır. Birden fazla inanılan Mehdi vardır. Müslümanlar arasında birlik ve dayanışmanın olmadığını bizzat yaşayarak öğrenen Mustafa Kemal Atatürk, ülkesini gelecek kuşaklar için net bir şekilde uyarmıştır. Büyük Orta Doğu ve sömürgecilik politikasında bu coğrafyada İngiliz hayranlığından vazgeçemeyen Araplarda sıkıntı yoktur. Bu proje kapsamında uğraşılması gereken iki köklü kültür ise Türkiye ve İran’dır.

Hiçbir resmiyeti olmayan Hamas yapılanması gider paraşütlü inişlerle İsrail vatandaşı kaçırır. Eline sebep geçen İsrail hükümeti Gazze’yi Sina Çölü’ne, Batı Şeria’yı Ürdün’e sürme amaçlarına bebek, yaşlı, hayvan, Hristiyan, Müslüman demeden Gazze’ de katliam yaparak gerçekleştirmeye devam eder. Çünkü destekçisi Amerika ve diğer Batılı devletlere göre İsrail bebekleri, yaşlıları, masum insanları değil de teröristleri yok ediyordur.

 Zaten Uluslararası Adalet Divan’ı gereğini yapana kadar atı alan Üsküdar’ı geçecek. Suçlular oluşturulan yeni gündemlerle dünyanın dikkatinden sıvışacaktır. Ne kadar az cezalar aldıklarını tarih kitaplarından, konuyu ele alan tarihsel kurgu romanlarından şaşırarak öğreneceğiz.

İran Hizbullah kamplarında Husi yetiştirir. İsrail ‘ İran teröre destek veriyor.’ der. Husiler 2024’ün Ocak ayında Gazze Olayı’nın arkasına sığınarak İsrail gemilerini hedef alır, Kızıldeniz’de tansiyon yükselir. İran bu örgüt yapılanması ile İsrail’in kendisine yönelik tezi noktasında İsrail’in ekmeğine yağ sürmüş gibi olur. Ayrıca İran, Irak’ta, Lübnan’da, Suriye ve Bahreyn’de mezhepsel ve çıkarlarına dayalı savaş veriyor. Hamas dışında Enserullah ve Hizbullah yapılanmalarını destekliyor. İsrail çıkarlarına giden yolda İran konusunda buradan çalışmalar yapıyor. Arkasında Amerika, Batılı devletler, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin desteği ile.

İsrail, İran’ın Şam’daki başkonsolosluğuna saldırdı. İran da kamikaze dronlarla İsrail’e ‘ misilleme’ yaptı. Bu olay ‘bölgede savaş mı çıkacak?’ gündemi ile karşılandı. Yorumlar yapıldı. Bölgede zaten yıllardan beri savaş var.Bölge sömürgeciler için hainleri sayesinde kaymak- kebap. Filistin’in Gazze şehrinde yapılan katliamın ABD tarafından onaylanması Biden’ın Yahudi desteği için kolay. Misillemelere ses çıkarılmaz ama İsrail’in İran ile savaşmasına ABD de dahil bir çok ülke için birden destek vermek zor olacaktır. İran da İsrail de savaş noktasında destek almayacakları için olay ‘misilleme’ ile sınırlı kalacaktır. İsrail –İran çekişmesi zamana yayılarak gözlemlenecek, belki de seçilmiş, hain liderlerle gelecek günler adına iyice güçsüz düşürülecektir. İsrail’e İran’ı yıpratma konusunda taviz verilecek, hukuksuz tutarsızlıklarına göz yumulacaktır.  İsrail politikalarında en büyük ilkengel İran’dır. İsrail’i tanımayan İran, doğal gaz ve petrol kaynaklarına sahiptir. Irak gibi ‘nükleer silah’ algısı oluşturulmak istenmektedir. Bir zamanlar Irak için de nükleer silah iddiası ortaya atılmış, nükleer silahların varlığı hala tespit edilememiştir.

Büyük Orta Doğu projesi kapsamında İran gibi sıkıştırılmak istenen bir diğer ülke de Türkiye’dir.  Ekonomik anlamda sıkıntı yaşayan ülkemizin bu tarz durumlarda tarafsızlık siyaseti izlemesi faydasına olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “ Yurtta sulh, cihanda sulh” bakış açısından ayrılmaması gerekir. Ayrıca ülkemiz sömürgeci Avrupa ve Amerika’nın, küresel çetelerin yerinden ettiği insanların sürekli yerleştirileceği bir yurt olmamalıdır. İçine çekilmesi halinde bu riski de taşıyacaktır. Halk Suriye politikasında olduğu gibi ayrıcalıklı mülteci anlaşmalarının imzalanmasını istememektedir.Kapasitesi gereğinden fazla dolmuştur. Bir gemi ile İngilizler tarafından Filistin topraklarına yerleştirilen Yahudilerin bu gün İsrail Devleti adı altında Filistinlilere zulüm yaptığı gerçeğinden ders alınmalıdır. İyilik güzeldir lakin sömürgeci devletlerin dikteleriyle yapılan ‘iyilikler’- anlaşmalar gelecek günlerin gerçekleşme ihtimali yüksek projeleridir. Gelecek yıllarda büyük sorunlara dönüşür çünkü sömürgecilik de Büyük Orta Doğu projesi de en çok etnik karışıklıklardan beslenir. Hainler sayesinde amacına ulaşır.