Kırşehir halkının Kırşehir siyasetçilerinden dünya öyküleri dinlediniz mi hiç? Ya da her geçen gün Kırşehir gazetelerinde attırdıkları yaldızlı gazete manşetlerinde yaşamak için, vatan kalabilmek için, halkı uğruna dövüşenlerin öykülerini okudunuz mu? ''Hayır'' değil mi? Yeri geldiğinde Fetöcü, yeri geldiğinde iktidarcı, yeri geldiğinde muhalefetçi kesilen 40 yaşına gelmiş pervaneci, dar çaplı siyasilere, bu saatten sonra ne giydirseniz dar gelir, birazdan okuyacağınız öyküyü okutsanız da az gelir. Vatansever olmak, adam olmak, halkın adamı olmak keza kolay değil, olur ihtimallerine karşı biz yinede yazalım.

Kırşehir halkının Kırşehir siyasetçilerinden dünya öyküleri dinlediniz mi hiç? Ya da her geçen gün Kırşehir gazetelerinde attırdıkları yaldızlı gazete manşetlerinde yaşamak için, vatan kalabilmek için, halkı uğruna dövüşenlerin öykülerini okudunuz mu? ''Hayır'' değil mi?
Yeri geldiğinde Fetöcü, yeri geldiğinde iktidarcı, yeri geldiğinde muhalefetçi kesilen 40 yaşına gelmiş pervaneci, dar çaplı siyasilere, bu saatten sonra ne giydirseniz dar gelir, birazdan okuyacağınız öyküyü okutsanız da az gelir. Vatansever olmak, adam olmak, halkın adamı olmak keza kolay değil, olur ihtimallerine karşı biz yinede yazalım.
Orta Doğu'nun o talihsiz halkının acıları bugün başlamadı.
Dün de öyle, bağıran bir yaraydı Filistin.
Yıllardır bizlerin kalemlerimizi kanata kanata ünlem düştüğümüz çaresiz bir vatandı.
Dünya gözlerini kapadı, dünya tıkadı kulaklarını, dünya dilini neşterleyerek sustu; Filistin'de bir halk kurşunlara dizilirken.
Duvarların ardına saklanırken evladına siper olan bir babanın vuruluşunu unutmadık. İsrail askerlerine kafa tutan Filistin'li kız çocuğunun öfkesini unutmadık.
Enkazların altında kümelenmiş bebek ölülerini, dul kalan kadınları, yetim çocukları, öksüz bebekleri, çöp bidonlarının ardında ellerinde sapanlarla direnen bir halkın acılarını hiç unutmadık.
Dünya haritalarından buğulu bir coğrafyanın bir taş gibi sökülüşü, insanlığın kurşunlara dizilişi, sınır boylarında üst üste bindirilişi Adolf Hitleri yeniden bağırıyordu. Filistin ölümle eleniyordu. 1947'de kurulan İsrail'in o küçücük çanları büyüyerek çınlıyordu bir halkın kulaklarında. Bir ülke o günden bugüne dek, göz göre ölümden geçiriliyordu.
Militanlaşan Filstin'li çocuklar mermi kovanı çekirdeklerle umut içinde barışın duvarlarına yaslanmış bir dünyayı hayal ediyordu. Vatanlarının barut tüten sokaklarında sapanlarıyla çatıştılar. 8 yaşındaydılar, 10 aşındaydılar, 12 yaşındaydılar, tankların gıcırdayan paletlerine karşı sapanlarını dolduran küçücük taşlarla savaştılar.
Filistin'in her metrekaresini İsrail askerleri kuşatmıştı. Amerikan güdümlü silahlarının lavları bir cehennem gibi kusuyordu üzerine mazlum bir halkın.
Hepimiz biliyoruz.
Sustunuz.
İsrail'e, Amerika'ya, Birleşmiş Milletlere olan iktidar çıkarları için sustunuz.
Dünya sağduyusunu bir kör gibi kaçırdı.
Koyun koyuna enkazlarda uyuyan çocuklar, hıçkırıklarla titreyen analar, sizler lüks bir yaşamın koridorlarından geçerken, onlar geceyi nasıl sabah ettiler. Bir halk molozların altında bağırırken bilmem bugüne kadar neden sesinizi yükseltmediniz.. Şabra, Şatilla katilleri Şaron, bir halkın mezarını kazarken.
Önceleri, üç büyük tanrılı dinin ülkesinde, yüzünü kendi dinlerine dönmüşken dünya, Filistin'in tüm manevi değerleri kurşuna dizilirken, Ramallah'tan, Beytüllahim'den ellerinize kalan kocaman bir ölümdü.
Bugün mü vurdular Filistin'i. Hayır.
Oysa yüzünü vicdanına dönmüş direnişçilerin yıllardır yedikleri, içtiklerinde barut tadı, metal kokusu vardı.
Artık, kadınına tecavüz edilmiş, çocukları öldürülmüş, babaları işkenceden geçirilmiş ve en sonunda Mescidi Aksa'yı rehin alan bir vahşetin cehennemi dinamitleniyor gözler önünde.
Yıllardır sustunuz.
Alın yazısı sol elinde Filistinli çocuklar, ülkelerinin küçük yürekli militanları, küçücük elleriyle kavradıkları sokak taşlarıyla, tankları yenemediler..