2019 Nisan’ın birinde 67 yaşımı geride bırakmış olacağım.
67 yılın altı yılı çocukluk devresi, ilkokulun bitimine kadar olan zaman da çocuk marabalığı ile geçti. Çocuk marabaların yaşına göre çalışabileceği çok işler vardır köy yerinde. Kuzuları ve hayvanları otlatmak, okul tatillerinde bostan ve bahçe bekçiliği gibi angarya işlerin baş danışmanlığını yapmak(zamanımızda bostan ve bahçe kalmadı ya şimdi hep tüketici olduk Allaha çok şükür) yedi yaşında ilkokul başlar süresi beş sene, üç senede ortaokul etti sekiz sene, üç senede lise etti mi sana on bir sene yedi sene de çocukluk zamanı geldik mi on sekizine?
Sanat yok, iş yok hiç bir ilerisi için yaşam güvencesi yok tahsile devam etsen geçilmesi gerek bir sürü sınav var başarsan bile maddi imkan yok.4486´ci kanunda kalkmış ondada yararlanmak yok. Askerlik gelmiş haydi yirmi dört ayıda geriye yani boşa geçen zamanlara ekle yaş geldi 22, bir senede tekrar sivil hayata adapte olma zamanı olur, etti mi yirmi üç. Gençliğin en dinamik ve ateşli zamanı her şeye ihtiyacın var varda sadece para yok. Peki, ne yapılır çalışılır iş yok. Fazla karamsar olmayın bu durumu yaşayan gençlik ne yapar belli değil. Peki devlet ve devleti idareye talip olan hükümet ne yapar evet hükümetler ne yapar evet yaptıklarına ben söyle şahit oldum.
Beni ve ben yaştaki gençleri sınıra gönderir aman ha düşman hazinemizi çalmasın, hazinemize bakan gözleri oyun diye elimize M1 ve kasatura verdi bende vatanı en uç noktada gece gündüz zaman zaman aç ve susuz ve de uykusuz kalarak yirmi dört ay bekledim ve nöbeti amcaoğluna, teyze oğluna, arkadaşıma benden sonra küçük kardeşime teslim ettim vatanıma, sınırı emin ellere bırakarak döndüm.
Ekecek ne bir arazim var, oturacak ne bir evim var, çalışacak ne bir işim var. Böyle bir kimsenin memleketi olsa ne olur olmasa ne olur. Benim sınırlarını beklediğim devletin kasasının başına oturanlar hazineyi boşaltmış, Cumhuriyetin sembolik fabrikalarını yandaşlara vermişler,(Aynen SEKA kâğıt fabrikaları gibi) arazilerini kendi üzerlerine tapulatmışlar, iş yerlerine yandaşlarını yerleştirmişler şehrin en güzel yerlerine alı veriş gökdelenleri dikmişler yahut diktirmişler garibanlara da sınırı bekletmişler.
Ben bizzat bilfiil on bir sene yukarda yazdığım yasa çerçevesinde hak aradım alamadım ve insan değerinin anlaşılmaya çalışıldığı Avrupa ülkelerinde bütün enerjimi ve gençliğimi harcadım.40 yıl sonra geri döndüğümde geçen zaman içerisinde fazla bir değişiklik olmadığını gördüm. Yalnız nüfus hayli çoğalmış, köyler kentlere toplanmış monoton ve beleş bir yaşantıya alıştırılmış toplum, çok genç yaşta emekli edilmiş insanlar cüzi bir aylıkla yaşamaya zorlanan ve bu yaşantıya bir şekilde adapte olmuş bilinçsiz bir toplumla karşılaştım. Benim bu yorumumu küçümseme aşağılanma gibi lütfen yanlış anlaşılmasın anlayanlardan şimdiden özür dilerim yanlışsa beni bağışlayın.
Sosyal kurumları ve emeklilik kasalarını, kadın prostatı masrafları gibi (kadında prostat olmazmış) komik ödemelerle iflas etme derecesine kadar getirenler, hazineyi milyarlarca borç batağına sürükleyenler kimler ve neredeler. Bu vatanın kötüsünü bana yamayan iyisine kendileri sahiplenenler kim bunlar nerde saklanır nasıl yaşar? Bir kısmını ben tanırım, benim hakkımı koru ve beni temsil et diye payitahta gönderdiğim güya benim vekilim. Benim vekilim tek çırpıda kendi aylığını beşe katlayarak ve kendilerinin hazırladığı yasayı bir dakikada yürürlüğe koyarken, benim aylığıma yüzde bilmem kaçla sınırlayıp asıllarını kredi kartı mağduru yapmaktan zevk ve gurur duyan temsilcim yani benim meclise gönderdiğim ve oraya varınca beni unutan vekilim.
Esas büyük parsayı götürenler kim. Acizane bende her düşünenler gibi fikrimi kâğıda dökünce hain mi oluyorum? Ben bu vatanın bir avuç toprağını hiç kimselere peşkeş çekip satmadım. Gözüm gibi esirgediğim güzide ve son derece değerli kurumların elden çıkmasına yabancılara satılmasına gözyaşları döktüm. Bir gün gelir her dökülen gözyaşı damlamın hesabını soranlardan olurum, bu dünyada olmaz ise öbür dünyada sorarım.

Siyasilere iki çift sözüm var dinlesin
Benim gibi her sönene kanmasın
Koltuk sevdasına boşa yanmasın
İlaç bende serum bende hap bende

Meydan meydan dolaşıp da yorulmıya
Benim diye hiç seçmene darılmıya
Uyup şeytana el için ipe sarılmıya
Kürek bende kazma bende sap bende

Çalmak için hırsız olmak gerekmez
Her kısrak merkebi görmeden gürekmez
Sevmese de gönülde dost olan bırakmaz
İçene üzüm bende şarap bende küp bende

Ben kimseye gücenmedim darılmadım
Boş kazanı bırakıp dolusuna sarılmadım
Vatan için ömrümce çalıştım yorulmadım
Kimseye gücenmem hata bende suç bende