Aydınlanmanın Öncülerinden Bilge Adam; Vedat Günyol (1911-2004)

05.07.2004 günü bilge yazar Vedat Günyol'u kaybettik. Son zamanlarda O'na "edebiyatımızın Cumhurbaşkanı" diyorlardı. Bu onura ulaşmak, bir yazar için, düşünür için büyük bir mut-luluktur. Vedat Günyol, hayatını, edebiyata, düşünceye, aydınlanma kültürüne adamıştı. Batı kültürünün ülkemizde tanınmasında çalışan öncülerdendi. Sabırla, inatla aydınlanmanın uzmanı olarak çalıştı. Yılmadı. Usanmadı. Azra Erhat, Gerar Şakir Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Burian..la çıktığı edebiyat-eleştiri, aydınlanma yolculuğunu son ana kadar sürdürdü. Halkın, Türk toplumunun öğretmeni oldu. O'na ulusal öğretmen, evrensel düşünür diyebiliriz. Fransızca öğretmenliğini, hukuk doktorluğunu hiçbir zaman sıfat olarak kullanmadı. Sıfatların geçici, yaratıcı kişiliğin kalıcı olduğunun bilincindeydi. O bir Türk düşünürüydü.
Gençlik yıllarımdan bu yana son sayısına dek "Yeni Ufuklar"ın okuyucusu oldum. Tekmanda, Horasanda, Tavas'ta, Erzincan’da, İstanbul’da, İzmir’de, Kırşehir…’de Yeni Ufuklar bana yol gösterdi. Umut verdi. Demokrasi ve insanlık kültürümü geliştirdi. Varlık gibi, Türk Dili... gibi. Erzincan Lisesi'nde Türkçe-Edebiyat öğretmeniydim. Okula hizmetli alınacaktı. Sınavda görev verildi, Türkçe sorularını ben hazırladım. Sorular arasında büyük ses uyumu, küçük ses uyumu, insanla hayvan arasındaki farkı anlatan bir kompozisyon yazın, şeklinde sorular vardı. Aldığımız yanıtlar çok ilginçti: İnsan ile hayvan arasındaki farkı anlatırken, "hayvan ağaca çıkar, insan çıkamaz, insan telefon eder, hayvan edemez. İnsan askerlik yapar, hayvan yapamaz. İnsan vergi verir, hayvan veremez, insan düğün yapar, hayvan yapamaz. İnsan oruç tutar, namaz kılar, hayvan kılamaz" gibi ilginç yanıtlar vardı. Ses uyumuna verilen yanıtlar arasında da "dağdaki çoban bir başkasına yüksek sesle bağırırsa buna büyük ses, dingin sesle bağırırsa buna da küçük ses uyumu denir"... yanıtları vardı.
Bunları deneme boyutu çerçevesinde yazıp Yeni Ufuklar'a postaladım. "Çemberlitaş, Boyacıahmet Sokak, Nuribey Han, 2/8 Çağaloğlu-İstanbul adresine. Denemenin adı: Hademe Sınavı idi.
Vedat Günyol'un çok hoşuna gitmişti. İlk sayıda yazım çıktı. Peşinden de havale kağıdı geldi. Telif ücreti. Gönderen Vedat Günyol, PK.1034 Galata-İstanbul. Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Yepyeni bir yazara telif ücreti geliyordu. Hem de büyük bir yazardan, düşünürden. Ödeme memuru beni tanıdığı için havale kağıdını götürmeden parayı aldım. Bununla lisedeki edebiyat-sanatla ilgilisi olan arkadaşlara "Atlantik Restorant"ta ziyafet çektim.
Yazar kimliğim de kanıtlanmış oluyordu. Arkasından bir mektup geldi Vedat Günyol'dan. Mektubu ve para kâğıdımı halen saklarım. Mektupta "Sevgili Adil yazılarında zekâ ve özgünlük var, devam etmeni, özenti halinde kalmamanı dilerim..." şeklinde de motive eden cümleler vardı.
İstanbul Hukuk Fakültesinde okurken sık sık anılan büroya giderdim. Daktilosu Hermes’ti. Onun başında ilk çağ Atina bilgeleri gibi çalışır vaziyette bulurdum çoğu kez. Vedat Hoca'nın çayını içmek, bana sonsuz bahtiyarlık veriyordu. Bir gün " gel şu kitap mezarlığına bakalım" dedi. Yandaki odaya geçtik. Çan yayınlarının birçok kitabı burada yığın yığın duruyordu. Okuyucunun azgınlığından, kitap satışlarının televizyonla birlikte çok azaldığından yakındı. Bana birçok kitap verdi. Karşılıksız. Bunları öğrencilerime dağıttım. Gelip bilgi verdim. Son derece mutlu oldu.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ndeki öğretmenliğinden başlayan aydınlanma devriminin yaygınlaşması savaşımına ölünceye dek devam etti. En son çalıştığı Maltepe Üniversitesi Kütüphanesi'nde de öğrencilere ışık dağıtmayı sürdürdü. Örnek aydın, örnek bilgin olarak yaşadı. Aydınlanma devriminden, Atatürkçü Düşünce gücünden ödün vermedi.
- Ulusal kültür, evrensel kültür O'nun dilinde ve düşüncesinde harmanlandı. Yoğruldu. Hümanizmayı Türk düşüncesiyle buluşturdu.
- Bir süredir "Yeni Ufuklar"ın ciltleri arasında dolaşıyorum. Her biri bir kültür hazinesi. Bir yazarın büyük olması için bunları bırakması bile yeterli. Yeni Ufuklar'ın 251. Sayısında yazdığı "Babeuf Olayı" adlı savunması, makalesi ile hukuk dersi vermektedir.245. sayıda yazdığı "Hümanizma Açsından İnsan" denemesini de çoğaltıp önce milletvekillerinin tümüne postalamalı. İnsan-lâiklik-özgür düşünce-insan sevgisinin ne demek olduğunu anlatmak bakımından.
Vedat Hoca'nın şu satırlarını okuyalım:
..."Sonra, dinlere karşı, dinlere inat, insan onurunu, kişiliğini, aklını, mutluluğunu -gerçek mutluluğunu- ön plâna alan, boş inananlar, sahte değerlerle beslenen, uyutulan, aldatılan insanlara seslenen, onlarda ezilmiş sınıf bilinci, sömürücü, sömürgen güçlere karşı direnme bilinci yaratan, yaratmakta haklı olan nice nice, ılımlı ılımsız kuramlar, öğretiler, ideolojiler atıldı ortaya." (Yeni Ufuklar, Sayı: 245, 1974)
"Dolandırıcı Değilim" yazısı ders kitaplarına alınmalıdır. Burada siyasal dolandırıcıları anlatmış. Parasal dolandırıcılık yanında asıl mücadele etmemiz gereken siyasal dolandırıcıların kimler olduğunu, olacağını vurgulamıştır. Bu siyasal dolandırıcılar günümüzde ne kadar çoğaldı. Meslek halini aldı. Siyasal soygun aldı, yürüdü.
"Dolandırıcılık, bir anlamda, halkın istemini, daha doğrusu özlemlerini hesaba katmayarak, temsilcilerine danışmadan —kafasızlıktan doğan iyi niyetli de olsa-, ki bizde öyle olmuştur- yurdu gereksiz birtakım bağımlılıklara sürükleme yolunda kendi başını karar almak olmuyor mu? Halkımızın, ezilen, ama kimler tarafından ezildiğini sezinlemeye başlayan halkımızın, kısa zamanda uyanıp, politika alanında doğruyu eğriden, namusluyu namussuzdan ayırt edebilecek duruma gelince -ki yakında gelecektir- dolandırıcıların takkelerini kafalarından düşürecek ve o dazlak kafalarımı bütün çirkinliği ile meydana çıkaracaktır. (Yeni Ufuklar, 244)
Vedat Günyol'un yıllarca kahrına katlandığı Yeni Ufuklarda kimler yok ki: Şöyle bir bakacak olursak: Cavit Orhan Tütengil, Afşar Timuçin, Azra Erhat, Orhan Burian, Mehmet Salihoğlu, Adnan Binyazar, Ömer Faruk Toprak, Suat Taşer, Fikret Otyam, M.Başaran, İsmet Zeki Eyüboğlu, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Sabahattin Eyüboğlu, Ahmet Cemal, Selim İleri, Oğuz Arıkanlı, Demir Özlü, İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Sami N. Özerdim, Doğan Kuban, Mehmet Kaplan, Fahri Celâl, Fakir Baykurt, Ceyhun Atuf Kansu.
"Gençlik, Karaoğlan ve Savaş Üstüne" yazısında 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nı anlatıyor deneme boyutunda. Harika bir yazı.
İki paragrafını okuyalım:
"..Türk halkı, özü sözü bir, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan, ard düşüncesiz, sade yaşamlı, güler yüzlü, açık sözlü, gizlisi saklısı olmayan, alçak gönüllü, işçi yandaşı, köylü yoldaşı, insan dostu, karınca ezmez, ama gerekince, ezeni ezmeye, sömürgene haddini bildirmeye kararlı bir önder arıyordu kendine... Kim bu Karaoğlan? Türk toplumuna armağanların en değerlisi, güven duygusunu, eşe dosta hayrat, kurda kuşa inat yeniden kazandıran bir insan!" (Yeni Ufuklar, 252)
Vedat Günyol'un tüm yazıları resmi ya da özel kurumlarca tarihi sıraya göre derlenip toplanmalı, bir sayfası, bir paragrafi, bir cümlesi kaybolmadan Türk halkının önüne serilmelidir. Yeni kuşaklar O'ndan yoksun kalmamalı. İleri kuşaklar da yeniden bilinmelidir.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" diyen dehanın ülkesinden kültürler kovulmamalıdır. Kültürler, canlı, diri tutulma-1ıdır. Aksi halde kültürsüzlük, kültür durumuna geçer.
(Temmuz-2004)