Orhan Baycan 27 Ekim 2007’de aramızdan ayrılmıştı. Her geçen yıl yokluğunu daha derinden hissediyoruz. 15 Ağustos’ta kaybettiğimiz ve Kırşehir’de ebediyete uğurladığımız Seniha Baycan birkaç yıl önce bir gün, bindiği taksiden inerken şoföre para uzatmış, şoför gülerek “alamam yenge, başkanımın hatırı var” demiş... Başkan öleli neredeyse on yıl olmuştu, ben de “kaybettik diyoruz ama Orhan Baycan aramızda hala bak” demiştim.
“İnsanlar son nefeslerini verdiklerinde değil, hatırlanmadıklarında, isimlerini hatırlayacak, yokluğunu hissedecek insanlar kalmadığında ölürler”… Yaşamasına karşın gönül türbemize gömdüğümüz birçok insan var olduğu halde, yıldızlara yoldaş olsun diye uğurladığımız ama hâlâ soluduğumuz havada varlığını hissettiğimiz insanlar vardır. Bizler için öyle biridir Orhan Baycan, eminim onu tanıyan birçok Kırşehirli için de…
Medrese Mahallesi’ndeki evimizin yakınlarında, Yahyaların eviyle Kayseri asfaltı ve Usta Hasanların evi arasındaki boşlukta futbol oynadığımız bir alan vardı. Belediye sahamızın neredeyse tam ortasına yolun kenarına bir trafo yapmaya kalkınca bizim futbol sahası kuşa dönmüştü. Biz de sahanın kalan kısmına harçlıklarımızla iki direk bir file ayarlayıp voleybol sahası yapmıştık. 
Bir gün, kan ter içinde voleybol oynarken yeni bitmiş trafonun önünde mavi bir otomobil durdu. İçinden inen güleç yüzlü, kısa boylu adam bizlere “kolay gelsin gençler” diyerek trafoya yöneldi, kapısını açtı. Biz de oyuna biraz ara verdik, trafo önüne gittik. Trafo binasının içindeki cihazları eliyle sayar gibi tek tek kontrol edip kapıyı kilitledi, bizlere gülerek bir selam çaktıktan sonra arabaya bindi, çarşıya doğru kayboldu. 
Arkadaşlardan birisi, “Belediye Başkanı Orhan Baycan bu” dedi. O’nu ilk görüşümdü. Yıllar sonra ikinci kez gördüğümde ise “askerliğini bitirmemiş adama kız mı verilir” diye takılmıştı. O dönemde birileri “Atom Karınca” diye yazmıştı, çalışkanlığını öne çıkarmıştı. Belediyede ilk yaptığı işlerden birisi belediye kadrosuna 5 kadın zabıta, bir kadın nikâh memuresi almak olmuştu. Çalıştığına da, çalmadığına da, yaratıcılığına da, yaratılmışları koruma ve geliştirme hevesine de herkesin tanık olduğu iki dönemlik başkanlık süresi 12 Eylül Darbesiyle sonlandırılmıştı.
O günlerde Hürriyet gazetesi Kırşehir’de kanalizasyondan, yol yapımına, elektrikten suya belediye sorumluluğundaki birçok altyapı sorununu çözdüğünü haberleştirirken “Köstebek Orhan” diye betimlemişti. 
Alt yapı hizmetleri kent yaşamında çok hayati hizmetlerdir. Çok kaynak tüketilmesini gerektirir ama çok da nankördür. Çünkü yapılan çoğu yatırımlar yerin altındadır, görülmez. Bugün yerin üstünde çok iddialı, “çılgın”, şişirilmiş bedelli yatırımlar görürsünüz. Milyonlarca lira harcanmıştır. Bir de bu yatırımların şişirdiği başkanları, yüklenicileri görürsünüz. Milyonlarca lira kazanmışlardır. Ama hiçbiri yokluklarla Kırşehir’in temel sorunlarına neşter vurmuş Orhan Baycan’ın yaptıklarının yanına yaklaşamaz.  
Sosyal belediyecilik uygulamalarıyla, kalıcı hizmetleriyle, mütevazı, dürüst, çalışkan ve sevecen kişiliğiyle bir yandan Kırşehirli hemşerilerinin gönlünü kazanmaktaydı. Ama öte yandan sosyal demokratlığı nedeniyle “Komünist” görülüyordu bazı çevrelerce… TRT açılış ve kapanışlarındaki İstiklal Marşı başladığında torunlarına örnek olmak için ayağa kalkıp, onlarla coşkuyla marş söyleyen yüreği vatan sevgisiyle dolu bu insana yapılmış büyük bir haksızlıktı bu. 
2007 kışında birlikte gittiğimiz Sarıkamış’taki Şehitler Abidesi’nde Kırşehir doğumlu şehitlerin isimlerini bulup isimleri parmağıyla okşarken gözlerinden damla damla yaşlar süzüldüğünü görmüştüm. “İyi ki seni doğurmuşuz kara kız, buraları da gördük sayende” demişti kızına, binlerce vatan evladının canını verdiği Sarıkamış’taki bu tarih, kültür turu sırasında… O dönem Ağrı izlenimlerini yazıp yayınlanmak üzere gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”e göndermişti.
Ben, onu kaybettiğimizde “Terme Taşı”na benzetmiş, onunla özdeşleştirmiştim, Terme Taşı’nın işlenmesi, tanıtılması, pazarlanması konusunda yaptığı hizmetlere işaret ederek… Ama Orhan Baycan tüm bunların ötesinde mahallemize geldiği o gün, yanında koruması, peşinde yalakaları, karşılayanı, ağırlayanı, uğurlayanı olmayan, hatta aracını kendisi kullanan hizmetleri, nitelikleri yıllar boyu hatırlanacak çok farklı bir belediye başkanıydı… O günleri sorduğumda “Belediyenin gelirleri düşüktü, birçok hizmeti görebilmek için Almanya’ya, Hollanda’ya gidip gurbetçi hemşerilerimizden yardım, bağış toplamak zorunda kaldık, belediye gelirlerini en aza indirebilmek için her şeyi yaptım, kendi işimi kendim gördüm, şoförü başka hizmetlerde görevlendirdim…” demişti. 
Çocukluğunun bir bölümü Kulu’da geçmişti. Ortaokulu 1936’da Kale’de açılan Kırşehir Ortaokulu’nda okumuştu. O yıllarda Kırşehir’de lise yoktu. Lise eğitimi için Yozgat’a göndermişti babası Recep Baycan. Lise ikinci sınıfta Balıkesir’e naklolmuş ve Balıkesir Lisesi’nden mezun olmuştu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumuş, ancak ailenin büyük çocuğu olarak babasına yardımcı olması gerektiğinden üniversite eğitimi yarım kalmıştı.
Bu konuyu konuştuğumuzda; Kırşehir’de ve Kırşehir dışında çalışmak zorunda olduklarını, biçerdöverlerle Urfa’ya hasat için gittiklerini, sarı sıcakta tozun, toprağın içinde nasıl çabaladıklarını, bir yandan yanındaki çalışanların dertlerini, bir yandan ekinini biçtiği ağanın kaprislerini, o yöredeki feodal sistem kalıntılarını, marabaların çaresizliğini anlatmıştı. Üniversite için Ankara’ya gideceğinde, aydın bir insan olan babası Recep Baycan, işleri için oğluna ihtiyacı olduğundan her defasında zorluklar çıkarmıştı. 
Bugün bize komik gelebilir ama Kırşehir’den Ankara’ya arızalı olmadığında haftada birkaç kez sefer yapan otobüsten başka bir seçenek yoktu. Kaman-Bala üzerinden giden yol birkaç molayla yarım günden fazla zaman almaktaydı. “Sabah yola çıkardık, kısmetse akşama ancak Ankara’da olurduk” demişti. 
Bir seferinde Ankara’ya sınava gitmek için tüm hazırlıklarını yapmış, kapıdan çıkarken bakıyor ayakkabıları yok. Evi, bahçeyi dört dönüyor, yok ayakkabıları. “Babam Ankara’ya gitmemem için ayakkabılarımı saklamış” demişti gülerek “ama ben yine de gittim… Eskiler bilirler, şimdilerde de kullanan vardır belki… Bir dönem ‘mest-lastik’ler vardı, kışın giyerdik. Giydim ayağıma Ankara’ya Hukuk Fakültesine gittim… Komik durumdayım ama durumu kurtarmak için elime okkalı bir tesbih aldım, fakültenin koridorlarında karşılaştığım arkadaşlarımla şakalaşarak dolaştım. Kaydımı süratle yeniledim, kitaplarımı aldım, Kırşehir’e döndüm. Ama sonrasında devam şansım olmadı. Af çıktı, yıllar sonra, kayıt yeniledim ama Belediye Başkanı seçilmiştim. O yoğunlukta üniversiteyi bitirmem yine mümkün olmadı…” diye anlatmıştı.
Orhan Baycan’ı anlatacak çok olay, çok anı var ama belediye başkanlığından ve siyasetten ayrıldıktan sonra onu unutmayan hemşerilerine onu anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Benim anlatacaklarımdan, yazacaklarımdan daha fazlasını “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi Orhan Baycan’ın hazırlayıp verdiği 25 Temmuz 2005 tarihli dosya üzerinden zamanında yayımlamıştı.
Özetlemek gerekirse: Onyx mermer atölyesi kurdu, bu konuda yaratıcı çalışmalarda bulundu. Cumhuriyet Gazetesi muhabirliği yaptı, Bölükbaşı’nın Kırşehir’deki tüm siyasi faaliyetlerini izledi. Siyasete belediye meclis üyeliğiyle başladı, encümen üyeliği, belediye başkan vekilliği, belediye başkanlığı, Orta Anadolu Belediye Başkanları Birliği Başkanlığı görevlerinde bulundu. 12 Eylül 1980’de görevden alındıktan sonra ölümüne kadar “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde köşe yazıları yazdı. Başkanlıktan ayrıldıktan sonra Kırşehir’de Özdemir İnşaat ve İzmir’de Volkan İtfaiye Araçları şirketlerinde bir süre çalıştı. 1990’larda İzmir’e yerleşti. Taşındıktan 2007’e kadar çok sevdiği Kırşehir’e ilkbaharda gelip sonbahara kadar kalarak ömrünü geçirdi.
Vefatı sonrası vasiyeti nedeniyle anasının, babasının yanına Hılla Mezarlığında toprağa verdik. Görkemli bir ceviz ağacı gölgesindeki o küçük tepenin üzerinden önemli hizmetler verdiği Kırşehir’i seyrettiğinden eminim.  
Kırşehir Belediye Başkanlığı görevi sırasında, özetle; Terme Kaplıcasının Türkiye Şifalı Sular kategorisine alınması ve Terme Kür Merkezi, Termal Otel inşası. Yurt dışındaki gurbetçi Kırşehirlilerin katkılarıyla iş makinası parkının yaratılması, asfalt tesisinin kurulması. Yeni imar planının yapılması, yeni yollar açılması, bugün ilin trafiğini rahatlatan o dönemin çevre yolunun inşası, Kültür Sitesi, Ahilik kutlamalarının festivale dönüştürülmesi, Tanzim Satış Mağazası ile hizmet verilmesi, Belediye Fotoğraf Arşivi kurulması, kent kimliğini koruma, müze ve tarihi eşya toplama, kültür, folklor, elektrik, su ve kanalizasyon çalışmaları…
Anı notları arasında yaptıkları ve yapamadıkları, yapamayış nedenleri var. Kırşehir Belediyesinin madden en zor ve sıkıntılı dönemlerinde başarıyla görev yapmak kadar, 12 Eylül sonrası başkanlıktan ayrıldıktan sonra gönül zenginliği dışında hesabını veremeyeceği bir zenginlik sahibi de değildi. Son gününe değin, çok sevdiği Kırşehir’in vefalı insanları arasında düzgün ve dingin bir hayat sürmek, yaşamını yitirdiği günden bugüne sevilmek, sayılmak, iyi anılmak bugünkülere ders, sonraki nesillere örnek olsa gerek.
Atom Karınca, sosyal demokrat, Kırşehir sevdalısı Orhan Baycan… Bizlere anlamlı bir miras bıraktın. Ruhun şad, yıldızlar yoldaşın olsun! Işıklarda huzur içinde uyu…