ATATÜRK’ÜN LİDERLİK ÖZELLİKLERİ (18)

Benim yazılarımı takip eden okuyucularım yazımızın konusunu niye yarım bırakıp başka konulara değindiğimi merak etmişlerdir. Yazıma başlamadan önce bu konuda açıklama yapma gereği duyuyorum. Bir müddet ülkemizin beka sorunu olarak nitelendirilen ve her ağzı olanın (bilgisi olsun olmasın ) fikir beyanında bulunduğu Türkiye’nin tapusu Lozan ve Talat Paşa hakında cahilce konuşmalar ve beyanlar olduğunda benim, bu iki önemli konu hakında yazı yazmaya zorunlu olduğumu hissettim ve bulduğum kaynaklardan gazetemizde yayınlanmak üzere 3 ay süren haftalık yazılarımı kaleme aldım. Tabii bu süre içinde Atatürk’ün liderlik özellikleri konulu yazıma ara vermek zorunda kaldım.

Bu haftadan itibaran Yeniçağ Gazetesi’nde tefrika halinde yıllar önce yayınlanan “Atatürk’ün Liderlik özelliği” konusuna gazete arşivimden yararlanarak devam edeceğim.

Atatürk’ün Milli Mücadeledeki Liderliği: Atatürk bilindiği üzere, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar. Bu tarihten itibaren onun liderliğini dört dönem halinde görüyoruz. Elbette her tavrında liderdir. Ama biz bunu, teorik olarak ayırmakta yarar görmekteyiz.

Gerçekte lider bu Heyeti Temsiliye teşekkülü ile kendisine yürütme yetkisinin yolunu açmıştır. Çünkü Heyeti Temsiliye bir icra organı gibi telakki edilebilir. Harp yönetimin de yüklenebilir. Böylece batıdaki kuvvetleri güvenilebilir bir başa bağlar. Ali Fuat Cebesoy’u “Batı Anadolu Kuvayi Milliye” kumandanlığına tayin için onay alır. İşte bu surette yürütme yetkisinin yolunu açar. Olaylara hakim oluşu ve onlardan millet için en büyük yararı sağlamadaki ustalığı ile de liderliğin eşsiz örneklerini belgelemiş olur.

Nitekim, Sivas Kongresinin basılması meselesinden de kolaylıkla yararlanacaktır. Bunu bir koz olarak kullanır. İstanbul Hükümeti ile ilşkileri keser. Ortaya, hemen bir hükümet sorunu çıkar. Anadolu hükümetsiz kalmıştır. Atatürk bu boşluğu doldurmak için, kesinlikle uygulanması kaydıyla bir genelge yayımlar. Bu genelgede: Devlet işlerinin padişah adına yürütüleceğini, Yeni yönetime uymayan memurların ve halkın cezalandırılacağını, Asayişi sağlayıcı tedbirlerin alınacağın, Sivas Kongresi gezisi, İstanbul’da yeni bir hükümet kuruluncaya kadar, bunun devam edeceğini bildirir.

Bu cesur davranışı ile de Heyeti temsiliye’ye bir nevi hükümet görevini icra etmesi imkanını sağlamıştır.

İstanbul’da hükümet düşer. Yeni hükümet kurulur. Atatürk, bu yeni hükümetin temsilcisiyle de Amasya’da görüşür. Bu görüşmede İstanbul hükümeti temsilcisine şunları kabul ettirir:

Erzurum ve Sivas Kongresinin tanınması, Meclisin toplanması kararında, milletin kendi kararında, nilletin kendi kaderi üzerinde söz sahibi olması, İstanbul hükümetinin ana kararları almaması ve barış görüşmelerine katılacak delegelerin yetkili kişilerden seçilmesi.

Adım adım, sağlam ve güvenli biçimde hedefine ilerleyen lider bu tavrı ile de ülkenin yönetiminde söz sahibi oluyordu. Elbette bütün bunlar, O’nun üstün liderlik belgeleri oluyordu, Her şey, Mustafa Kemal’in kafasında yoğruluyor. Doğum için gereken zamanı avcunda tutan lider,derhal fikirle, düşünceyle hareketi birleştiriyordu. Böylece de, başarıdan başarıya doğru, hızla ve güvenli biçimde cesaretle ilerliyordu.