Av. Âdil Gülvahaboğlu Atatürkçü Düşünce Derneği Kırşehir Şubesi Kurucu Başkanı 30 Temmuz 2017 günü, Şanlıurfa Siverek'te sarıklı, şalvarlı bir şahıs, meydandaki Atatürk heykeline çıkıp elindeki tahra ile heykele vurmaya başladı.

Av. Âdil Gülvahaboğlu
Atatürkçü Düşünce Derneği
Kırşehir Şubesi Kurucu Başkanı

30 Temmuz 2017 günü, Şanlıurfa Siverek'te sarıklı, şalvarlı bir şahıs, meydandaki Atatürk heykeline çıkıp elindeki tahra ile heykele vurmaya başladı. Jandarmanın engellediği, yakaladığı şahıs, polise teslim edildi. Saldırganın adı Mehmet Malbora (!) Saldırgan, "Dinimizde putperestlik yoktur. Putperestliğe sahip çıkanlar peygamberin soyundan mıdır?" diye de bağırdı.
Gazetelerin yazdığına göre adam "meczupmuş" (!) Zaten saldırganların tümünü böyle niteliyorlar:
"Meczup!"
Arapça bir kelime olan meczûb, cezbolunmuş, çekilmiş, Allah sevgisinden dolayı cezbeye tutularak kendinden geçmiş olan, deli, divane, mecnun anlamlarını içeriyor.
Bu nasıl meczup ki, dağlara, taşlara,ovalara çıkmıyor, düşmüyor da, Atatürk heykeline saldırıyor?
Bu adam ve böyleleri meczup filan değil, düpedüz bilinçli, eğitilmiş Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarıdır. Yobaz da denir, kar ayobaz da!..
Bunlar Derviş Mehmet, Şeyh Sait, Said-i Nursi... Ekolünden gelirler.Yerine göre Süleymancı, yerine göre Nakşibendi, yerine göre de Nurcu olurlar. Seyit Rıza da bunlardandı. Bunlar siyasî iktidarı kullanmasını iyi bilirler. İktidar, oylarını almak için bunlara taviz verir. Sırtını okşar, yüzünü yalar. Onlar da fırsatını bulunca Atatürk'e, Cumhuriyet değerlerine saldırırlar. Dernekleri, vakıfları da kullanırlar. İslâm diniyle hiçbir alakası olmayan hususları uydururlar.
Ne diyor bu saldırgan:
"İslâm’da putperestlik yoktur!"
Biz, Atatürk'ün, Fatih'in, Alpaslan'ın... benzeri Türk büyüklerinin heykel ve büstlerini "tapmak" için yapmıyoruz. biz, Allah'a taparız, O'nun elçisi Hz. Peygambere bağlıyız. Kur'an rehberimizdir. Devlet adamlarının heykellerine, büstlerine saygı duyarız. Onların tarihte yapmış oldukları büyük işleri,dönüşümleri, açmış oldukları çığırları... anmak için, yaşatmak için saygı duyarız. İlahi bir tapma söz konusu değildir. Saygı, sevgi, bağlılıktır yaptığımız. Amaç ta budur. Putperestlik, İslâm’dan önceydi. İslâm bunu sildi, attı.
Türkiye Cumhuriyeti'nde putperestlik yoktur. Kökü kazınmıştır. Aslında Türk tarihinde putperestlik hiç olmamıştır. Arapların "Cahiliye devri"nde vardı. Onu da İslâm, kaldırıp atmıştır.
Bunlara bu cüret ve cesareti veren siyasi iktidarlardır. Yöneticilerdir. Siyasi iktidarın, yönetim kadrolarının tutumu, konuşmaları bunları üretmektedir. Ticaniler, meydanı boş bulunca Atatürk'e, Cumhuriyet değerlerine saldırıya geçmektedirler. Bunun örneklerine sık sık rastlamaktayız. Amaç Atatürk kültürünü, devrimini, ilkelerini silmektir!
Bunun dolaylı bir örneği birkaç ay önce Kırşehir'de yaşandı.
Şehrin merkezi yerindeki kavşakta, yıllar önce Atatürkçü Vali M. İrfan Kurucu tarafından yaptırılmış bulunan muhteşem görünüme sahip Atatürk'ün üniformalı, at üstündeki heykeli bir takım kişileri rahatsız ediyordu. Kavşakta muhteşem bir görüntü oluşturuyordu.
Dört bir yandan gelenler O'nu selamlıyordu. Atatürk çağrışımı ile başbaşa kalıyorlardı. Doğudan, batıdan, güneyden, kuzeyden...Ve Kırşehir'e bir kültür zenginliği katıyordu. Birileri bundan rahatsız oldu. Başladı kaldırma sebebi oluşturmaya, "Burada tören yapılamıyor, seyrüsefere engel oluyor!"
Ulaşıma engel olma şöyle dursun tam tersine güvenlik yaratıyordu. Kavşak güvenliği. Kırşehir'de tören yapılacak yer mi yoktu. İş Bankası’nın önünde yapılıyordu yıllardır resmi törenler. Çelenkler oraya konuyordu. Eski hükümet konağının bahçesindeki Atatürk anıtının ortamı da daha bir müsaitti tören yapmak için. Buradaki törenler de yıllarca sürmüştü. Tören ve gelip-geçme işin bahanesi. Bu bahaneye sığınıp bu muhteşem görüntülü Atatürk heykelini buradan kaldırtmaya muvaffak oldular.
Daha önceleri Belediye Başkanı Halim Çakır zamanında Atatürkçü Düşünce Derneği Kırşehir Şubesi'nin de önerisiyle bu anıtın kaidesinin dört bir yanına Atatürk'ün çağrışımı zengin, yön veren ders veren dört özdeyişi yazılmıştı:
1/ Hakikati konuşmaktan korkmayınız,
2/ Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.
3/ Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
4/ Ne mutlu Türk'üm diyene!
Bunlar kimin neresine battıysa önce bunları kazıdılar, sildiler.
Halbuki, bu özdeyişler mükemmel bir bütünlük yaratıyordu.
İşte bu bütünlüğü sindiremediler. Atatürk, Kırşehir halkıyla ve gelip geçen tüm insanlarla, yurttaşlarla buluşuyordu. Bunu sindiremediler. Çeşitli yollardan hareketle kaldırılmasını sağladılar.
Ve Kırşehir, bu muhteşem görüntüden uzaklaştırıldı. Heykel, tenha, kimsenin kolay kolay göremeyeceği, kavşak özelliği, yoğunluğu olmayan sapa bir yere kaldırıldı. Kavşakta iken korunuyordu.
Kimse saldırmaya cesaret edemiyordu. Şimdi, kimsenin göremeyeceği tenha bir yerde saldırganlar için müsait bir alan! Zaten biz de "meczub" her yerde vardır. Yetişir. Üretilir!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kaldırır, ya da cılızlaştırırsan, anlam ve amacından çıkarırsan, okullara, hükümet binalarının önüne hapsedersen, halkın-milletin katılımını önlersen daha çok "meczub" çıkar ve Atatürk'e, Cumhuriyet değerlerine saldırır.
Bu bayramlar, AKP iktidara gelmeden önceleri yıllar boyu stadyumlarda yapılırdı. Millet bir araya gelirdi. Sosyal bilinç, sosyal ülkü, milli birlik ruhu yenilenir, kaynaşılır, tarih şuuru yücelir yükselirdi. Törenlerde millet vardı. Birey yoktu. Şiirler, konuşmalar resmi geçitlerle, milli-yerel oyunlarla milli ülkü şahlanırdı. Bunu da sindiremediler. Askeri geçitleri yasakladılar. 27 Aralık Atatürk ve arkadaşlarının Ankara’ya gelişi nedeniyle yapılan askeri koşuyu kaldırdılar.
"Meczub" denilen, yön verilmiş, yetiştirilmiş saldırganlar elbet te çoğalır.
Efendiler, Atatürk'ün yerine koyacağınız bir başka tarihi kişilik yoktur. Bunu iyi bilin. Bu değerden yoksun kalan Türkiye Cumhuriyeti, yetim-öksüz kalır boşluğa düşer.
Unutmayınız ki, İslâma hiç kuşkusuz en büyük hizmeti yapan, dinin kurucusu Hz. Peygamberdir. İslâm'ın ikinci büyük adamı, büyük hizmet eri, kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'tür.