Büyük Atatürk’ün kurduğu ve Türk gençliğine emanet ettiği Cumhuriyetimizin 97. yıldönümünü kutladık. Kutladık ama, nasıl kutladık?
    Yine bir deprem felaketi yaşayarak Cumhuriyet Bayramı sevincimiz yarıda kaldı. 
    İzmir ve bölgesinde meydana gelen şiddetli depremle ülke ve millet olarak büyük üzüntü yaşadık. İnşallah Allah ülkemize ve bizlere bir daha böyle felaketler yaşatmaz.
    Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. 
    Evet, Cumhuriyet’in ilanının 97’nci yılını yurt genelinde pandeminin gölgesinde biraz buruk kutladık. Kalabalıkların bir araya gelmemesi için törenler kısaltıldı.
    Kırşehir’deki törenlere baktım da sembolik resmi törenlerdi. Milyonlar sokağa çıkıp coşkuyla kutlayamadı eskisi gibi…
    Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi stadyumları, meydanları dolduran o muhteşem kalabalık yoktu. Herhalde Pandemi ve diğer kısıtlamalar olmasaydı, çok daha coşkulu kutlanırdı. 
    Sadece devletin resmi kutlamaları dışında bir şey yoktu.
    Geçtiğimiz Çarşamba günü Kırşehir’deki kutlamaların ilki Cacabey Meydanı’ndaki şahlanmış atın üzerindeki Atatürk Anıtı’na çelenklerin sunulmasıyla başladı. 
    Cacabey Meydanı’ndaki bu Atatürk Anıtı’nı gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”in ve benim ısrarlı isteklerim sonucu buraya konulmuştu. Bundan dolayı sevinçli ve bahtiyarım. 
İşte gerçek Atatürkçü benim.
Çarşamba günü Atatürk Anıtı’na çelenkler konulurken, ben de bu ülkeyi düşman işgalinden kurtarıp bizlere bırakan Atatürk ve silah arkadaşlarına şükran borçlu olarak saygı duruşunda bulunmuştum. 
    Akşamda Fener Alayı ve ışıklı gösterilerinde bulunuldu. Vali İbrahim Akın, Milletvekilleri, Belediye Başkanı, sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileri de gençlerle birlikte önce Fener Alayında birlikte yürüdüler, sonra Cacabey Meydanı’na gelerek ışık gösterileri izleyerek coşkulu ve mutlu bir şekilde ayrıldılar.
97 yıllık Cumhuriyetimizin bugün zor günlerden geçtiğini bilmem anlatmaya gerek var mı?
Cumhuriyetimizin öyküsünü Nutuk’tan ve Mustafa Kemal’den başlamak gerekir. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet için yine Mustafa Kemal’in Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmalar hala hafızalarda canlılığını korumaktadır.
Atatürk açtığı Meclis’te oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, Atatürk yakın arkadaşı İsmet İnönü’ye bir mektup yazma gereği duyar. Atatürk, aklında İnönü’yü Başbakanlığa getirmekti ve İnönü’ye bir mektup yazar. 
İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İsmet İnönü’ye yazdığı o tarihi mektup:
“Sevgili Paşam!
Cumhuriyet'in ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum.
Dur, hiç itiraz etme.
Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor.
Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu ve hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az.
4.000 kilometre kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136.
Pek az şehirde eczane var.
Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu.
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60'ı geçiyor.
Nüfusun yüzde 80'i kırsal bölgede yaşıyor.
Bunun önemli bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830.
Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat.
Bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.
Ama yılmamak, ucuz ve geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak ve bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız.
Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun!”

Atatürk düşüncelerine muvaffak olduktan sonra, İsmet İnönü’yü Başbakanlığa seçiyor.
İsmet İnönü de Atatürk gibi özgürlüğe, hür ve bağımsız bir Türkiye hayaliyle çalışmalara başlıyor. Sonra ileriki yıllarda çok partili siyasi hayatının önünü açıyor ve CHP’den başka siyasi partilerin kurulmasını sağlıyor.
İşte büyük Atatürk’ün fikirleri ve düşünceleri…
Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İnönü…
Türkiye o günlerden bugünlere geliyor.
97 yıl sonra dönüp bakıyoruz ki Cumhuriyet zor günlerden geçiyor.
Ülkenin geleceği için, Cumhuriyet için, demokrasimiz için… 82 milyonluk Türkiye için el ele vermeliyiz.
Ülkemiz için Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti için mutlaka ve kesinlikle birlik olmalıyız.
Cumhuriyetimizin kolay kurulmadığını unutmayalım ve kıymetini bilelim.
Yaşasın Atatürk ve ilkeleri…
Yaşasın Cumhuriyet…
Yaşasın Atatürk…
Bu vesile ile bugün 97 yaşında olan ve ilelebet yaşatacağımız Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bu toprakları müdafaa uğruna can veren mübarek şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyor, Cumhuriyet Bayramı’mızı bir kez daha en içten dileklerle kutluyoruz.
Atamızın izinde, O’nun ışığında nice yıllara…