Bazen yazılarımdan dolayı beni tanıyanlar sürekli insanları eleştirdiğimi ve ağır ifadeler kullandığımı söylerler. Aslında yarası olan gocunur ama gördüğüm kadarıyla yarası olmayanda gocunuyor nedense. Yazılarımızda hayvanları eleştirecek değilim.
Günümüz dünyasında ne yaparsa insan yapıyor. Allah yarattığı kâinatta her şeyi insan için yaratmış ama insanoğlu ben merkezine odaklanmış, bir bencillik, çekememezlik, doyumsuzluk ve şükürsüzlük içerisinde sadece kendisini düşünmeye başlamış. Hal böyle olunca insanları eleştirmemizden doğal bir şey yok. Yazılarım sadece Kırşehir insanına odaklı değil ülkemiz genelindeki hatta dünya genelinde ki insanlara odaklı.
Günümüzde bir gerçek var ki sadece Kırşehir değil, ülkemiz şahsi çıkar ve menfaat peşinde koşan insanlarla doldu. Bunun en güzel örneklerini resmi ve özel kurumlarda görebilirsiniz. Allah korkusunu, vicdanı, merhameti, utanma duygusunu bir tarafa atarak, menfaat uğruna, makam uğruna, yaranmak, şirin görünmek ve puan kazanmak uğruna yapılmadık yalakalıklar, atılmadık taklalar kalmadı. Hem öylesine taklalar atılıyorki jimnastik sporcuları dahi atamıyorlar bu taklaları.
Vatandaş konuşunca o kadar dürüst, iradeli ki dinledikçe, “Bu ne dürüst insan memlekette böylesine ahlaklı, dürüst insanlarda mı var?” dersiniz ama icraata gelince kazın ayağının öyle olmadığını konuşurken mangalda kül bırakmayan vatandaşın menfaat ve çıkar için her türlü pisliği yaptığını görürsünüz. İnsanlar öyle bir hal içerisinde ki et mi, tavuk mu, balık mı? kimin ne olduğu belli değil, ister kırk defa hacca, seksen defa umreye gitsin, ister akşamdan sabaha kadar ibadet etsin, ister meyhanede yiyip, içsin, ister, cübbeli, sarıklı, sakallı, bastonlu, tespihli, türbanlı gezsin, ister takım elbise, kot pantolon, tayt, şort, mini etek, dekolte kıyafetler giyinsin, saçını uzatsın, top sakal bıraksın kulağına küpe taksın, entel dantel hayat sürsün, kram tuvalet giyinerek son model arabalara binip, kırışsın kısaca ne yaparlarsa yapsınlar, ne giyinirlerse giyinsinler, ister gerici, yobaz deyin, ister çağdaş, modern, ilerici inanın yok artık birbirlerinden farkları, her şey bitmiş, her şey tükenmiş, işin içine menfaat ve maddiyat girince her değişiyor, at izi it izine karışıyor. Allah korkusu hiçe sayılıyor, utanma duygusu rafa kaldırılıyor, kimin ne olduğu bellisiz oluyor. Düne kadar arkasından sövdükleri insanlar bir makama gelince yıkama yağlama yapıp, yüz metre bayrak yarışı yaparcasına bayrağı eline alarak en önde koşan insanlar türedi.
Hadi Kırşehir’de her hangi bir liseyi veya Ahi Evran Üniversitesi’ni yeni bitirmiş işe girme hayali yapan, ileride evlenip, yuva kurmanın hesaplarını yapan gencimizi anladım ama işe girmiş, evlenip çocuk sahibi olmuş ve sadece kendisine verilen işi yapması gereken zatı muhteremlerin yaptıkları yalakalıklara, ikiyüzlülere ne demeli veya yaşı yetmişlere, seksenlere gelen son kullanma tarihi geçti geçecek, tedavülden kalkmak üzere olan Mehmet Amcaya ne demeli?
“Bu yağlama seansları nedir seksenlik Mehmet Amca? Ömrünün kalan zamanında şunun şurasında yiyeceğin bir lokma ekmek! Bu kadar yalakalığın ne anlamı var, yaşına, sakalına yakışıyor mu? Türkiye’de ve Kırşehir’de kim acından ölmüş!“ dersek hata mı yapmış oluruz?
Ağzımızı açtığımızda hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanır, rızkı verenin Allah olduğunu söyleriz ama icraata gelince her şeyi unuturuz. Hani yağmur yaparken “Benim tarlama Allah’ım diye dua eden adamın fırtınalar çıktığında herkesin tarlasına Allah’ım “diye dua ettiği gibi. Bir doyumsuzluk, bir şükürsüzlük aldı başını gidiyor. Kimse bir arkadaşının, komşusunun iyi olmasını, bir şeylere sahip olmasını istemiyor, kalplerimiz mühürlenmiş, gözlerimizin önü perdelenmiş ve sadece ben diyoruz.
Kırşehir dün arkasından veryansın ettiği kişiyle karşılaşınca kucaklaşan zatı muhteremlerle doldu.
Belediye Başkanı, Milletvekili, Parti İl Başkanları seçilenlerin makamları hayırlı olsun ziyaretleriyle dolup taşar, gelen çiçekler makam odasına sığmaz koridorlara sıralanır. Hani hayırlı olsun ziyaretine gelerek övgüler dizdiğiniz bu adamlar dün selam vermediğiniz, küfür ettiğiniz şerefsizin birisiydi? Siyaseti sadece kendi cebi için yapıyordu, hani Kırşehir’de itibarı olmayan birisiydi?
Ne oldu şimdi?
Ne olacak işin içine menfaat girdi.
Eğer işin içine menfaat girerse o zaman her şey bitiyor. Hani bir ozanımız "gir dükkâna pazar eyle ne ararsan var içinde".
Demiş ya bizler de makamlara gelenlere çıkar ve menfaat uğruna iltifat eyliyoruz.
Eskiden dostluk vardı, merhaba vardı adamlık vardı ama ücreti yoktu. Sanırım günümüz insanının GDO' sunu değiştirdiler.
Sadece ben diyen insanlar türedi, bir bakıyorsun eleştirdiği kişiler belirli makamlara gelmişler bu kişiler geçmişte söylediklerini unutarak önce o atlıyor! Övgüler yağdırmaya, yalakalık yapmaya. Neymiş efendim ileride işi düşermiş. Bu kadar basit düşünce için bu kadar taklacılığın, yalakalığın, ikiyüzlülüğün ne anlamı var.
Çürük elma dediğiniz bu olsa gerek. Ağaçtan yere düşenleri topladığınız ürün kadar değeriniz yok. İnsanoğlu bu "Yağmur nereye yağıyorsa tarlasını oraya götürür.
At izi, iti izi derken, yanlışın doğru, doğrunun yanlış sayıldığı haramın, helalin birbirine karıştığı zamanları yaşıyoruz, hani hep derim; atın önüne et, itin önüne ot koyanlardan olduk, bu ülkeyi biz elimizle mahvediyoruz, ne uğruna? Sadece kişisel çıkarlar uğruna. Adam yazmış; "malım mülküm yok diye üzülme, hepimizin bir toprak parçası olacak yolun sonunda".
Dün şerefsiz dediğin adam! makama geldi diye yalamaya, menfaat için sevgi gösterisinde bulunmaya başladın ama bilinmelidir ki bir insan geçmişinde neyse şimdi de odur gelecekte de odur. Şerefliyse şerefli, şerefsizse şerefsizdir hiç değişmez. Bilinmelidir ki önemli olan bir adamı üstündeki çul, oturduğu ev, bindiği araba, geldiği makam değil, şerefli yapan, içindeki kalptir, vicdandır, merhamettir, sahip olduğu güzel ahlak, taşıdığı şereftir, güvenilirliktir, dürüstlüktür, insanlıktır adamı adam yapan.