Uzun süredir yazılarıma ara vermiştim.
Kırşehir’in duayen gazetecilerinden ve değerli dostum Şevket Güner’in Kırşehir Çiğdem Gazetesi’ndeki “Bak Sen” köşesinde dile getirdiği Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile ilgili haklı eleştirisi üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Başlığı biraz daha sert yazmıştım. Çünkü hak etmişlerdi. Ancak son anda bu başlığı koymayı daha uygun buldum (!)
Olay ramazan ayı içinde oldu.
Kırşehir’in tanınmış iş adamları ve her biri yaptıkları görevlerde başarıları ile tanınan eşleri ile beş aile bir iftar yemeği için Armas Otel’e geliyorlar.
Daha önceki rezervasyon konuşmalarında, sorumlu bayan üç ayrı menü ve üç ayrı fiyat öneriyor ve bunları da whatsapp’dan rezervasyonu yapan kişiye atıyor.
Arkasından şöyle bir öneri getiriyor:
“Bu üç menünün üçü de açık büfede mevcut siz açık büfeyi tercih ederseniz misafirleriniz de istediklerini seçebilir” (bu arada açık büfenin fiyatı bu üç menünün fiyatından daha pahalı) bu öneri davet sahibine mantıklı geliyor. Açık büfeyi tercih edip rezervasyonu yaptırıyor.
O gün iftara yakın saatlerde otele tüm misafirler geliyor.
Gaf zincirleri ilk aşamada başlıyor.
Bir köşede sıkışık ayarlanmış bir masa, masayı bile zorlukla bulan bir personel.
Otel ve açık büfe kısmı çok dolu. Açık büfede kuyruk var. Bu da kabul edilebilir sonunda beş yıldızlı bir otel.
Ancaaak iş menüye gelince tam bir hayal kırıklığı…!
Size sunulan menülerdeki yemekler olmadığı gibi tavuk ızgaradan başka doğru dürüst bir et yemeği bile yok.
Bu otele yakışmayan bir açık büfe menüsü ve sunumu.
Misafirler oruç olduğu için mecburen kendilerine ayrılan yere oturuyor. Masalara su ve şerbet konmuş. İftariyelik diye sunulan tabağın içindeki kuru kayısı kumlu, kuru incir ekşimsi.
Oruçlar açılıyor, bu sefer de garsonlar ortadan kayboluyor. Sadece bu masa değil ama dikkatli bir gözlemle diğer masalardaki hizmetlerin de aksadığı görülüyor. Belki garson ve çalışanlar da oruç açıyor ama bir otel yönetimi bu işi sırası ile hizmetleri aksatmadan yapabilmeli.
Masada biriken tabak ve çatalları misafirler kendileri yanda boş bir masaya kaldırıyorlar. Neden sonra rica minnet masaya ikinci sular da servis edilebiliyor.
Oradan ayrılırken bu durumlar görevli ve sorumlu bayan personele bildiriliyor.
İki gün sonra Kırşehir’de etkili bir kişinin otel yönetimine bu durumu bildirir bir telefonundan sonra davet veren kişiye bir özür telefonu geliyor ve telafi için tekrar yemeğe davet ediliyor.
Kişinin bu blöfü görmesi ve ramazandan sonra olabileceğini söylemesi üzerine tahmin edileceği üzerine yönetim gene sus pus oluyor.
Bizler Kırşehir’liyiz. O gün o yemeğe katılanlar da Kırşehir’li. Hepsi de mesleklerinde tanının kişiler ve eşleri.
Hepimiz de Kırşehrimizin diğer iller gibi kalkınmasını ve güzelleşmesini isteriz. Otellerinin çoğalmasını ve kalitelerinin artmasını isteriz.
Mesele yemek telafisi meselesi falan değil. Mesele müşteriyi enayi yerine koymak, müşteriyi kaale almamak.
Bizler Türkiye’nin değişik illerinde mesleklerinde zirve yapmış, çoğu öğretim üyesi profesör olan altmışdokuz arkadaşımızı bu otelin isminin başka olduğu bir zamanda burada ağırladık. Hepsi de hizmetten son derece memnun olarak ayrıldılar. Kırşehir hakkında iyi imajlarını çevrelerine bildirdiler. Nitekim daha sonra onların tavsiyesi ile pek çok ailenin Kırşehir’e geldiklerini ve burada kaldıklarını biliyoruz.
“Nereden… nereye..!” diye sormak gerekir.
Sayın Şevket Güner, eleştirisinde haklı. Ancak, kurumlar da kendilerine bir çeki düzen vermek zorundalar.
Yukarda dile getirdiğim müşteriyi enayi yerine koymayı bizler Kırşehir’li olarak her ne kadar içimize sindiremesek de, bir yere kadar tolere edebiliriz. Ancak, yabancı misafirler en ufak aksaklıkta tepki gösterirler ve çevrelerine de bu durumu negatif olarak yansıtırlar. İnternetten tüm ülkeye yayınlarlar.
Armas Otel’in bu tür aksaklık ve hataları bir daha tekerrür etmesin diye yazılmış bir yazıdır bu yazı.