Bugün dağlarıyla, akarsularıyla, ovalarıyla, köyleriyle, şehirleriyle, anasıyla, babasıyla, evladıyla, Şehidiyle, insanlarıyla Anadolu yolculuğu yapmak istiyorum. 
Anadolu  deyince ayrı bir paragraf açmak gerek. 
Saftır, temizdir, onurludur, gururludur,  yardım severdir, çalışkandır, üretkendir, fedakârdır, cefakârdır, çilekeştir Anadolu insanı. Komşusunun derdiyle üzülür, sevinciyle sevinir. Kapısı, sofrası, gönlü açıktır Anadolu insanının. 
Bu Anadolu ki, Kırşehir’in içerisinden Kılıçözü Deresi’nin, Kızılırmak’ın akıp geçtiği gibi içinden kıvrım, kıvrım ırmaklar akan, şehit yavrusuna yaktığı ağıtları alev alev ciğerleri yakan, yüreği narin, çile yumağı  analarla doludur. 
Bu Anadolu ki, Atası, babası evlat acısıyla yanan yüreğinin ateşini söndürmesi için sabreden, sabır ederken kara dikeni yutan, diken içini parçalayıp geçerken sesi çıkmayan, ateşler gibi yanıp, derdini, gamını kimselere belli etmeyen, gözyaşını ekmeğine katık eden, ağladığını, üzüldüğünü belli etmeyen atalarla, babalarla doludur. 
Anadolu erkeği babadır, sağlam bir direktir, dayanılacak duvardır, bilir ki arkasında ona ihtiyacı olan birileri vardır. 
Nedense çileyi, acıyı, üzüntüyü yokluğu her zaman Anadolu insanı çekiyor. Rızık için, ekmek için köyünü, memleketini, yurdunu terk edip, gurbet ellere gider. Asker olur cepheye gider, polis olur diyar diyar gezer.  Evladı Şehit olur. Evlat acısından ciğerleri yanar ama yine de “Vatan sağ olsun“ der.
Sizce kolay mı evladı şehit olan anne ve babanın “Vatan sağ olsun” demesi.
Her ağzı olan söyleyebilir, her kalem tutan el yazabilir mi? 
Evet, söyler ve yazar.  Çünkü uzaktan davulun sesi kulağa  hoş gelir, ateş düştüğü yeri yakar.  Birde  yüreği evlat acısıyla yanan anneye,  babaya sorun şehit evlatlarının ardından nasıl “Vatan sağ olsun” diyorlar. Her ağzı olanın söyleyeceği, her kalem tutan elin yazacağı sıradan bir söz değildir. 
“Eşine ve çocuklarına kurban olsun” diye geline kına yakar. 
“Vatana kurban olsun” diye askere oğluna  kına yakar. 
“Allah'a kurban olsun” diye koça kına yakar Anadolu insanı. 
Şehitler hep Anadolu çocuklarıdır. Yukarıda belirttiğim gibi oğlunu askere gönderirken vatana kurban olsun diye saçına kına yakarak gönderir Anadolu insanı. Şehit evleri yıkık, dökük, çatısı yok, sıvası yok, boyası yok, ısınmak için odunu yok, kömürü yok, havuzu yok,  kamerası yok, güvenliği yok bakımına binlerce lira harcanan köpekleri, kedileri yok.  Şehit babası ahırda havyaların pisliğini atarken, şehit anası ineğin sütünü sağarken alırlar evlatlarının şehit haberlerini. 
Anadolu evladı geçse karşınıza iki laf etse umursamaz adam yerine koymaz, verdiği selamı almazsınız. “Reşit oldun mu?” diye dalga geçersiniz. Ne Reşit'i çocuk ömrünün baharında şehit oldu şehit. 
Annesinin, babasının tek suçu Kırk Üç Bin Türk Lirası  olmaması. Parası yoktu ki evladını askere göndermeyip,  bu acıları yaşamasaydı. 
Türkiye zenginlerin zevki sefa içerisinde yaşadığı, fakirin çile çekerek öldüğü ülke haline geldi. 
Acaba; siz villadan çıkan şehit cenazesi gördünüz mü? Boya kovasına dönmüş, kendini beğenmiş, kaprisli, süslü, sarkmış, buruşmuş, konken peşinde gezen  annenin ağladığını, ciğerleri alev, alev yakan ağıtlar yaktığını gördünüz mü?
“Param sağ olsun” diyerek Kırk Üç Bin Türk Lirası ödeyerek oğlunu askere göndermeyen kumar peşinde koşan, şişkin, zengin, ensesi kalın babanın “Vatan sağ olsun” dediğini gördünüz mü? 
Baba parasıyla barlarda, pavyonlarda, kadın, kız peşinde, alkol peşinde koşup, alem yapan zengin, kodaman, ensesi kalınların çocuklarının saçlarına kına yakılarak, “Vatana kurban olsun” diye davul, zurnayla asker gönderildiğini, şehit olduğunu gördünüz mü? Nasıl göreceksiniz, adam “Babam sağ olsun“ diyor. 
Kısaca Anadolu insanı ülkemiz için  güvenilecek dayanılacak sağlam bir direk ve duvardır. Ama Anadolu insanın bunca acısına, üzüntüsüne rağmen Türkiye’de iktidarlar  yan gözle bakarak üzmüştür, üvey evlat yerine koymuştur Anadolu insanını.  
Eğer bu gün Anadolu göç veriyor, işsizlik çoğalıyorsa burada iş başına gelen iktidarlarında suçu var. Çünkü  iktidarlar yatırımları, fabrikaları, Anadolu dışına yapmış, askeri birlikleri Anadolu dışına götürmüş, demir yollarını Anadolu’dan geçirmemiş, oldu ya hasbelkader Anadolu’ya birkaç fabrika yapılmışsa onlarda devlete yük olarak görülmüş, yangından mal kaçırırcasına ya kapatılmış yada Kırşehir’deki Petlas Lastik Fabrikası ve Şeker Fabrikası gibi özelleştirilmiştir.  
Böyle olunca da Anadolu insanı terk etti köyünü, memleketini, yurdunu, boşaldı Anadolu’nun içerisi, kalanlarsa şimdilik direniyorlar. 
Her ne pahasına olursa olsun ülkemizin bekası için, Anadolu insanı güvenilecek bir dal, dayanılacak bir direktir  Anadolu’ya ve insanına sahip çıkmak gerekir.