Kırşehir deyince akan sular durur benim için. Elimden geldiği kadar Kırşehir için ne yapabilirim sürekli bir çaba içerisindeyim. Bundan dolayı geçmişte bana “Senin etin, budun nedir, niye kendini bu kadar yırtıyorsun? Sen kendi işine bak, sana ne Kırşehir’den!” diyenler çok oldu.
Tabi bu onların kendi görüşleri. Çünkü ben çıkar ve menfaat insanı değilim, Kırşehir küçük olsun, benim olsun düşüncesinde değilim, görev aldığım kuruluşları protokolde yemek yiyip, boy göstermek ve devletin sırtından Kırşehir dışı fuarlara gitmek gibi hedefim yok. Ben hizmet ve vefa insanı Kırşehir sevdalısıyım. Şimdiye kadar kendi çapımda Kırşehir için yapmam gerekenin en iyisini yaptığıma inanıyorum. Maaş almadan çalıştığım ayları saymazsam, birilerinin yaz aylarında tatillerde plajlarda, zevki sefa içerisinde eğlenip, kış aylarında sıcak evlerinde yan gelerek, yatıp, soba üzerinde pişirdikleri kestaneleri yiyip, kebap yaparak, televizyon seyredip, Kırşehir akıllarına dahi gelmezken ben ve benim gibi Kırşehir sevdalıları, arkadaşlarım, ağabeylerim, hocalarım Kırşehir’in adını Türkiye’ye duyurmak ve tanıtmak için soğuk, sıcak, toz, çamur, ayaz, yağmur, kar demeden o zaman zemini toprak olan Ahi Stadyumunda para almadan, aç ve susuz futbol oynadık, Belediye’nin eski otobüsleriyle kelle koltukta diğer şehirlere maçlara gittik. Sakatlandığımızda tedavilerimizi kendi imkanlarımızla yaptırdık, vücudumuzda yara olmayan, kanamayan, darbe almayan yerimiz kalmadı. Zamanımızdan, derslerimizden, okulumuzdan, işimizden, evimizden fedakârlıklar yaptık. Tabi bu fedakarlıkların hepsi Kırşehir içindi.
Zaman, zaman bu köşede yazdığım yazılarda Kırşehir’in problemlerinin çözülmesi için en büyük eksiğinin, bilgili ve cesaretli yöneticiler, bürokratlar, siyasiler yerine bilgiden ve cesaretten uzak, memleketin üzerine kene gibi yapışmış, suya sabuna dokunmayan, kibirli, kendini beğenmiş, gününü gün eden her iktidarın, her dönemin adamı olan, korkak, basiretsiz, ellerinden hayır-şer gelmeyen, hak etmediği halde siyasetin cilvesiyle üst makamlara getirilen şahsiyetlerin olduklarını belirtmiştim. Halen bu görüşteyim. Eğer bir iş yapmak istiyorsanız cesaretli olacaksınız, risk alacaksınız, yorulacaksınız, uykusuz kalacaksınız, taş üstüne taş koyacaksınız, araştıracaksınız, bir şeyler bileceksiniz, bilenlere soracaksınız veya size öneri getirenlere, belgeler verenlere “Bu senin üzerine vazife mi, senin işin mi, şimdiye kadar herkes yanlış biliyordu bir sen mi doğru biliyorsun? Başımıza iş çıkarma, böyle gelmiş, böyle gitsin demek yerine ciddiye alarak çözüm üreteceksiniz. Bunları yaparsanız tekeden süt çıkarır, kayadan gül koparırsınız” sözlerine hiç aldırış etmeden, doğru bildiğimden asla geri adım atmadım.
Uzun yıllar yanlış gelen bir konu düzeltilemez diye bir şey yok. Zira Tanrı bile kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’ i ve Peygamber Efendimizi insanların yaptıkları yanlışlıkların düzeltilmesi için göndermiştir.
Size bir şey söyleyeyim ama aramızda kalsın. Bugün yine üzerime vazife olmayan, haddim olmayan bir konudan bahsetmek istiyorum.
Aslında bu konuyu yıllardır gündeme getirdim, yazdım, çizdim, ilgili kişilere anlattım, belgeler ve dosyalar sundum. Fakat yukarıda dediğim gibi makamlarda gününü gün eden, korkak, sorumsuz, kibirli, kendini beğenmiş, basiretsiz, suya sabuna dokunmayan sözde idarecilerin standart olan “senin üzerine vazife mi, sen işine bak, şimdiye kadar herkes yanlış biliyor bir sen mi doğru biliyorsun?” gibi sözlerine maruz kaldım ve onları aşamadım.
Kırşehir’de Kümbetaltı Mezarlığı’nın altında bulunan caddeden bahsediyorum. Bu caddenin adı “KÜMBET BABA” Caddesiydi. Bu konuyu yıllardır yazarak “KÜMBET demek MEZAR demektir, mezardan baba olur mu? Duvarlara asılan levhalarda Mezar Baba anlamında olan “KÜMBET BABA” caddesi yazıyor bu durum hem içler acısı, hem komik bir o kadarda utanılacak durumdur. Kırşehir Belediyesi bir an önce buranın adını uygun bir isimle değiştirmelidir” diye yazdım ama kimseler gerekeni yapmadılar.
Ancak aldığım bilgiye göre 18’nci dönem Kırşehir Milletvekili, T.C Devletinin 48’nci Hükümet'inin Kültür Bakanı, şehrimizin sevilen, sayılan simalarından benim çok sevdiğim, elinde yetişip, büyüdüğüm Avukat Gökhan Maraş ağabeyim bu konuyu bir görüşme sırasında Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu ve Başkan Yardımcısı Nuri Araz’a anlatarak “Kümbet demek mezar demek, mezardan baba olur mu? Geçmişte bir hata yapılmış ama bu konuyu sürekli söylememize ve basında defalarca gündeme gelmesine rağmen ciddiye alınmadı ve KÜMBET BABA Caddesi’nin adı uygun bir adla değiştirilmeli. Bu Kırşehir için hiç hoş değil bir an önce değişmesi Kırşehir’i komik bir durumdan ve utançtan kurtaracaktır” dedikten sonra harekete geçen Kırşehir Belediyesi 07.11.2019 tarihinde 122 Nolu Belediye Meclisi kararıyla “KÜMBET CADDESİ” olarak değiştirmiş olup, bu sayede bizler de uzun yıllar mücadelesini verdiğimiz bu yolda mutlu sona erişmenin, Kırşehir’de utanç verici bu komiklikten kurtulmanın huzurunu yaşadık.
Kısaca amaç oturduğunuz makamda Kırşehir’e hizmet etmek olsun, bilgi olsun, geçmişten yanlış bilinenleri bu gün doğrusuyla değiştirmek için cesaret olsun.
İşte bizler Kırşehir’de görev yapan bürokrat ve siyasilerden idareci olmamalarını, yönetici olmalarını, cesaretli bir şekilde ellerini taşın altına koymalarını ve Kırşehir’e hizmet etmelerini istiyoruz fazla bir şey istemiyoruz.
Kırşehir Belediyesi “KÜMBET BABA“ Caddesi’nin adını “KÜMBET CADDESİ” olarak değiştirirken sırtlarında taş taşımadılar, devleti maddi olarak zarar ettirmediler, Çanakkale cephesinde savaşmadılar sadece ilgili Belediye Başkan Yardımcısı bir dilekçe ile Belediye Meclisine sundu, Belediye Başkanı öncülüğündeki Belediye Meclisi karar aldı, hepsi bu kadar.
Aslında bana göre yıllar sonra bu caddenin adı değişti ama benim âcizane görüşüm “KÜMBET CADDESİ” olması yerine Kırşehir Şehit Aileleri Derneği ile görüşülerek bir şehidimizin adının verilmesi daha uygun olurdu. Sonuçta cadde ve sokak isimleri sürekli değiştirilmiyor.
Yıllardır yapılan mücadeleden sonra buna da şükür diyor, Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu ve Başkan Yardımcısı Nuri Araz’a teşekkür ediyorum. İş yaparsanız Kırşehir kaldırım ve caddelerinde alnınızın akıyla gezersiniz, aksi olursa eliniz sıkılmayan, yüzünüze bakılmayan, selam verilmeyen acınacak hale düşersiniz. Onun için amacınız iş yapmak olsun.