Bugün o gün olmasın. Dünyaya bir ezanla geldik, bir sela ile elveda diyeceğiz. 
İnanan dostlar elveda demek öyle kolay olmasa gerek, yaşamımız boyunca onlarca badire yaşadık yaşıyoruz. Nice acı, nice mutluluk ve yaşam içerisinde nice mücadeleler veriyor insanoğlu.
Yatalak yaşayan, yani ölümünü bekleyen bir yakınınızın yanında mutlaka bulunmuşsunuzdur. Veyahut çok yakınınızı aniden kaybetmiş olabilirsiniz. Sizin ne kadar çok etkilendiğinizi, kendiniz yaşayarak anlamış veya yaşadığınız acı yüzünden kendi yaşamınızda bir boşluk olmuştur. İçiniz, kalbiniz ağlamış fakat elinizden hiçbir şey gelmemiştir.
Bizler yaşamak sağlıklı kalmak adına kendimiz ve yakınlarımız için onlarca işler yaparız. Ölümden kaçış olmadığını aklımıza bile getirmek istemeyiz. Fakat ölüm de bizim kendi gölgemiz gibi takip ediyor. Yeri, zamanı ve saati geldiğinde dünyada neyin varsa seninle gelmeyecek. Ben inanan bir insanım ve imanımız bizimle gelecek diye bilirim. 
Hani bazı zaman korkulu rüyalar görür kan ter içerisinde kalır ve uyanınca “Neredeyim ben?” deyip etrafımıza bakarız. Gördüğümüzün rüya olduğunu anlayınca çok şükür rüyaymış deriz. İnşallah kabir hayatımızda korkulu rüyalar gibi olmaz. 
Ölüm var kaçışımız yok. 
Peki ülkemizde yıllardır söylenen fakat inanmak istemediğimiz onlarca nahoş olaylar anlatılınca, “vay anasına öyle de oluyor mu?” der, dinler aklımız yettiğince yorum yapar fakat bir türlü bu yolsuzluklara ve haksızlıklara karşı sesimiz çıkmaz, çıkamaz. Neden? Kimimiz menfaatimiz, kimimiz korkudan yalan yanlış onlarca bilgi kirliliği kafamızı karıştırır, aynı bu günlerde olduğu gibi. 
Ülkemde enflasyon var, işsizlik var, liyakate önem vermemek var, tepeden inme ballı maaşlı, makamlar var. Son günlerde basından izlediğimiz kadarıyla üç-dört yerden maaş alanlar var. Üreten insanların ürettikleri malzemeler, para etmezken aracılar komisyoncular daha çok para kazanma şansı var, tarlaları çok ucuz fiyata alınıp parselasyona sokulup trilyon kazanan insanlarım var.
Dün yapılan devletim binalarının yıkılıp tarihi dokusuna bakılmaksızın yeniden yapılması için rant yapılan müteahhitlik hizmetleri var. 
Devletim hukukuna uygunsuz yapılanmalardan kurtulmak adına ödenen bedeller var, adrese teslim ihaleler ve aracının aracısını yaptığı ihaleler var!
Dün açlıktan sürünürken bugün lüksiyat içerisinde olan onlarca insanım var! 
Sahte avanta, sadece evrak eksikleri giderilmiş profesör olmuş, binlerce insanlar var! Üniversitelerimiz eş-dost yakın, akraba, çoluk çocuk ailece çalışma ortamları oluşmuş yapılar var!
Bütün bunları yaparken unuttuğumuz tek şey hiçbirimizin ölümü tatmayacağı gibi yaşamaktır. Oysa dinimiz böyle yaşamayı, böyle olmayı mı bizden istiyor? 
Elbette her insan ölümü mutlaka tadacaktır. Ben şahsen bu kadar haksızlık, hukuksuzluk, hırsızlık ve adaletsizlik yapanlar eğer cennete gidecekse ben cehenneme razıyım. 
Fakat benim inandığım Allah adaletini geciktirse dahi haksızlık yapanın yanına bırakmaz. 
İşte küçük bir kent olan Kırşehirimizde bu tipleri görüyor ve onlara sadece acıyorum bazen. Çünkü dün açlıktan nefesi kokanlar, bir baltaya sap olamayanlar, toplum içinde yüzünü bakılmayanlar, bugün kısa sürede köşe dönmüş, lüks yaşamları ile kimseyi beğenmiyorlar!
Dedim ya ben bunları sadece acıyarak, üzülerek izliyorum o kadar. Onlar buz üzerinde yürüyorlar ve düşmeleri an meselesidir.
Kırşehir’de dün bugünküler gibi yaşayanların akıbetini görmeyenler, ibret almayıp görmek istemeyenler, Allah’ın adaletinin er ya da geç tecelli edeceğini asla akıllarından çıkarmasınlar. 
Ey dünyalıkları bir eli yağda, bir eli balda olanlar, sizler ölmeyecek gibi yaşayın Azrail gırtlağınıza yapıştığı an dönüşümünüz olmayacak. Milyonlarca insanın vebali sizleri asla rahat bırakmayacak.