Son zamanlarda yüklüce gelen elektrik ve doğalgaz faturalarıyla, akıl havlusunun dışına taşan düşünce yeteneği, toplumu göbek atma ve halay çekme kuyruklarına takmaya başladı. 
Halkın parasıyla yapılan tesislerin başına özelleştirme adi altında çöktürülen özel firmalar, tesisatta gözle görülür bir yenilik ve modernizasyon yapmadan kısa yoldan köşe dönme taktiği ile vatandaşın tepesine çöreklenmeye başlamış. Her gün rutin olarak açılıp kapatılan şarteller sebebiyle bozulan cihazların tamiratına harcanan paralar, acaba yeni ithalatın kapısını aralıklı tutmaya hizmet mi ediyor düşüncesine yönlendiriyor insanları. 
Bu konuda halk mağduriyetini anlatacak hiç bir şikâyet merci bulamamaktadır. İthal mal hayranlığı ve lüks yasam alışkanlığı, toplumu biraz daha yer çekimi kuvvetiyle dibi görünmeyen kuyuların içine çekerek, kapitalizmin kurallarını eksiksiz yerine getirmeye devam ediyor. 
Akıllı telefon ithalinde yaşanan patlamayla aklini eline veya arka cebine kilitleyen gençlerimiz, telefon operatörlerinin önünde sıraya girerken, uyanık gençlerimiz yeni yeni adam kandırma ve söğüşleme taktikleri geliştirme çalışmalarıyla zamanlarını harcamaya koyulmuşlar. Yaşlı vatandaşların yüzde 80’ini hacılık unvanını kazanırken bir kısmı da sala seslerinin geldiği camilerin etrafında vefat eden vatandaşlarına hakkını helal etmek ve taziye çadırlarında verilen yemeklerle öğününü savuşturma çabalarıyla zamanlarını doldurmaktalar.
Belediyelerin taziye seferleri düzenleyerek tahsis ettiği otobüsler bu yardımları daha hayırlı hale getirmede taktir kazanırken, hizmette kusur etmemeye gayret gösteriyorlar. Ankara’da dalga dalga yayılan, ekonomimiz iyiye gidiyor haberleriyle döviz kurlarına ve altın fiyatlarına göz atan vatandaşın aklı iyice karışa dursun, parası olan yatırımcı vatandaşta parasıyla nereye yatacağını şaşırmış durumda. 
Ankara’da sandalye savaşları devam ederken, yer çekimi kuvvetiyle havada dolaşan başıboş füzelerin kilise düşmesiyle arı kovanı gibi dağılan doğu kentlerinde yaşayan vatandaşların batıya göç furyası devam ederken bu soruna henüz bir çözüm bulunamayışı toplumu daha da germektedir.
Başkanlık sistemine ve yeni anayasaya ve dokunulmazlık tartışmalarına kilitlenen meclisi, halk sabırsızlıkla olup biteni anlamaya çalışırken, köyüne dönen muhtarlara, külliyede verilen moral, çiftçinin ve üreticinin harcamalarında bir rahatlık sağlamayacağı ve verilen sonu gelmeyen vaatlerle morallerin yüksek tutulmasına pek de yardımcı olamayacağı düşüncesi daha gerçekçi görüntü veriyor. 
Üreticiden kilosu 50 kuruşa kapatılan meyve veya sebzenin, pazarda kilosu 5 liraya nasıl çıktığını düşüne dursun, öğretmenlikten geçineceği parayı bulamayan tezgâhtar emekli hocalar, eline geçen bu fırsatla serbest ekonominin nimetlerinden dibine kadar faydalanmaya çalışıyor. (helal olsun hocam sen de götür, senin hakkın). 
Tarım Bakanımızın et fiyatları restine, rest çeken kasapların vitrinleri, panoraması hoş vadi görünümü hayaliyle temasa başlamış, asgari maaşla yaşamaya çalışan vatandaş. Şom ağızlı yazarların yazılarına fazla da inanmayan halk, 2050 yılında vizesiz Avrupa yollarına da düşmeyi zaten düşünmüyor. Diğer sorunlarımızı büyüklerimiz en kısa zamanda halletmeye çalışıyorlar, Allah onları başımızdan eksik etmesin. 
Halkın belli bir kesimi son durağın daha rahat olacağını düşünerek, ecelin bir an önce gelmesini ister duruma geldiklerini avaz avaz söylerken, acaba sizce haksızlar mı?  
Kırşehir gibi küçük illerde insanlar belli bir ana baba, aile desteği ile yaşamlarını sürdürebilirler belki. Ya büyük kentlerde aldıkları maaşı kiraya gidenler ne yapsın? Bir de pandemi dolayısıyla işini kaybedenler ne olacak? Kim sahiplenecek?
Pandemi dünyada herkesi, her insanı etkiledi. Hele zor-zor iş bulup geçici ve günlük olarak yaşamını sürdürenleri tümden sarstı. Umarım bu virüs artık bertaraf edilir de insanlar normal yaşantısına kavuşur.