Kuru Ahmet, hayvanları çok severdi. Bir de erkek hayvan olursa!.

Kuru Ahmet, hayvanları çok severdi. Bir de erkek hayvan olursa!.. Onlara yapacağı işlerde müsamahalı davranırdı. Boz eşeğinin tozlu yollarda ağınması, çelek öküzünün kırık boynuzu ile sapları dağıtması ona ayrı bir zevk verirdi. Her nedense akranları arasında SOHUMCU diye çağırırlardı. O da arkadaşlarının bu sözlerini itidal ile karşılardı.

Çok sinsi idi. Yapacağı işleri kimseye sezdirmezdi. Öfkelendiği zamanlarda stresini yönetmesini bilirdi. Yaptığı bir kötü hareketten dolayı canını acıtmak için sıra bekleyenlere karşı sabırlı davranırdı.

Bir gün üfürükçü, düzenbaz Hasan yanına geldi. Kuru Ahmet, zayıflıktan kaburga kemikleri dışına çıkmış öküzlerini suluyordu. Hasan bıyığa güldü. Kısa adımlarla yanına yaklaştı. Bıyıklarını sıvazladıktan sonra, “Ulan Kuru Ahmet! Şu algın öküzlerle mi tarlalarını süreceksin?” diyerek açık açık alay etti. Üfürükçü, düzenbaz Hasan hileli iş gören kalpazan bir kişiydi.

Kuru Ahmet'i biraz okkaladı. Sonra pohpohlayarak öküzleri satmasını tavsiye etti. Kan emen bu hortlak herif, Ahmet'in yanağına bir buse kondurdu. Öküzleri satarsan, sana celepçiden dört tane tosun alır, kefilin de ben olurum diyerek ağız yardı. Üfürükçü Hasan hâlâ çeniliyordu.

Kuru Ahmet evine geldi. Gıdım gıdım biriktirdiği paracıklarını cebine koydu. Köftehor, övünmeci, düzenbaz Hasan'ı yanına aldı. Şimdiye kadar yaptığı işlerde hep aldatılmış, yan bastırılmıştı. Bu sefer yanında düzenbaz Hasan vardı. Ayıbı fazla olan kara yüzlü Hasan, nasıl da kandırmıştı zavallı Ahmet'i! Kuru Ahmet sahosunu giydi. Boz eşeğinin palanını taktı. Hasan'ı yanına çağırdı. Üfürükçü, düzenbaz Hasan kendisini büyük göstererek pos bıyıklarını sıvazlıyordu.

Hayvanlara bakmaktan çok zayıflayarak, hayali fenere dönen eşi Emine avrat afif bir kadındı. Herifi Kuru Ahmet'in ayaklarına kapandı. Boş yere söylenerek ağız yoruyordu. Hasan bir kere herifini kandırmıştı. Kadın her ne kadar yaygara kopardı ise de Kuru Ahmet kadının işitilmesi can sıkacak kulak azabı sözlerini dinlemek istemiyordu. 

Kuru Ahmet, düzenbaz Hasan, boz eşekle birlikte Çorlu Omar'ın mandırasına vardılar. Mandıra iyi beslenmiş tosun ve damızlık erkek aygırlarla dolu idi. Kuru Ahmet'in aygırlara verecek kadar parası yoktu. Algın öküzlerinin yerine bir çift güçlü tosun alıp geri dönmeyi istiyordu.

Murdar suratlı Çorlu Omar çürükçünün birisi idi. Kendisi ucuza alır, böyle koyun bakışlı, bön adamları avlayarak loğusa hummasına yakalanmışa çevirirdi. Tosunlar için pazarlığa tutuştular. Çorlu Omar'ın ağzı çok kalabalıktı. Ne söylediğini bilmiyordu. Yoğurdu seven camızı cebinde taşır diyordu.

Omar diretiyordu. Düzenbaz Hasan, Kuru Ahmet'in arka tarafına saklanmış Çorlu Omar'a gizlice kaş göz işareti yapıyordu. Düzenbaz bundan da mı arpalanmıştı yoksa! 
Düzenbaz Hasan, Kuru Ahmet'e bağırarak, “Al şu tosunları Ahmet. Yetişmediği yerde bende varım işte” diyerek ağız tamburası yaptı.

Çorlu Omar, hayal perdesinin arkasında oynuyor, yılankavi sözlerle tosunları vermek istemiyordu. Amacı Kuru Ahmet'in bütün paralarını alarak, evine çulsuz göndermekti. 
Gizli hesapları olan, içten pazarlıklı düzenbaz Hasan, anlaşılmaz sözlerle kem kümlenerek Çorlu Omar'ın kirloz elini tuttu. Bir eli de Kuru Ahmet'in elinde idi. Kuru Ahmet hileye kanarak külaha gelmek istemiyordu.

Kuru Ahmet, pazarlık yaptıktan sonra biraz geriye çekildi. Çorlu Omar ile düzenbaz Hasan kimsenin duyamayacağı bir şekilde dudak dudağa konuşuyorlardı. Hasan, saçma ve manasız sözler söyleyerek cevahir yumurtladı.

Bir an önce tosunların alınarak götürülmesini istiyordu. Kuru Ahmet düşünceli idi. Belli bir yerde gidip gelerek volta vuruyordu.

Kendi kendine; “Acaba aldatıldım mı? Yoksa Düzenbaz Hasan hile ile aldatarak fırıldak mı çevirdi” diyerek, derin düşüncelere daldı. Ahlak bakımından kötü olan, fiili bozuk bu Hasan, kimlerin ocaklarını söndürmemişti ki...

Kötülük yapmak için bir araya gelmiş fesat cemiyetindeki adamların arasına düşen Kuru Ahmet yavaşça yere diz çöktü. Camadanının altından bir bohça çıkardı. Bohçanın içerisinde yıllarca biriktirdiği paracıkları vardı. Çorlu Omar paraları aldı. Kalın kafalı, dangalak Ahmet, avradı Emine'nin gözlerine bakmadan düzenbaz Hasan'ın pohpohlamasına gelmişti.

Tosunların satıldığını gören Karınlı Ali, hayvanları götüren Kuru Ahmet'e yaklaştı. Yarı anlaşılmaz sözlerle homurdanıyordu. Anlaşılmaz, dolambaçlı sözlerle gıcırtılı kelam ederek tosunları Ahmet'e veren Çorlu Omar'a yaklaştı.

Dışarı vurulmayan gizli bir emeli olan Omar'ı okkaladı. Omar işini başarı ile tamamlamış, artık düdük çalıyordu. Birden eteği tutuştu. Bu Karınlı Ali de nereden çıkmıştı! Bir anda manen bozguna uğradı. Yekinerek ayağa kalktı. Yalanın bini bir para olmuş, artık zavar öğütüyordu.

Karınlı Ali sözünün sonunu düşünmez, ağzını bilmez bir adamdı. Çorlu Omar'a neler demedi ki... Çorlu Omar, Kuru Ahmet'i fena durumlara sokarak ateşlere yakmıştı. Yıllardır yalın ayak çalışarak kazandığı paralarını hile ile elinden almış, eline huylu tosunları vermişti.

Kuru Ahmet, düzensiz düşüncelerle vakit geçiriyor, sürekli fikre dalıyordu. Acaba tosunlar tarlalarını sürebilir miydi?

Kuru Ahmet, yolu yarıladığı halde, Düzenbaz Hasan hâlâ ortalıklarda yoktu. Hamam soygununa dönen Ahmet, pazarlığın verdiği yorgunlukla tosunları araziye sürdü. Biraz otlamalarını bekledi. Karşı köye doğru bakıyordu.

Köyün hemen altından sap kağnılarının gelip geçtiği yollarda bir atlı çıktı. Atı Kuru Ahmet'e doğru ılgara sürüyordu. Atın ayaklarından çıkan tozlar, hava rüzgarsız olduğundan yerinde sayıyordu.

Doru at yaklaştı. Kuru Ahmet birden taaccüp etti. Gelen düzenbaz Hasan'dı. Gelirken altlarında böyle bir aygır yoktu. Hesapta dalavere yaparak içe oynayan Hasan, atla yanına geldi. Boş atıyordu. Kuru Ahmet uydurulan yalana kanarak çoktan dolmayı yutmuştu. Hasan, “Ahmet bu aygıra verdiğim para ile yüzlerce dönüm arazi alırım” diyerek burun şişiriyordu. Halbuki tosun pazarlığında Çorlu Omar, Hasan'ı arpalamış, bu aygırı hediye olarak vermişti.

Çorlu Omar, devamlı gayri münasip işlerle uğraşırdı. Aldığı paraları düzenli yerlerde kullanmaz, sürekli deyyusluk yapardı. Perdesi patlak, utanmaz, arlanmaz adam, birkaç defa da yaptığı deyyusluktan dolayı kodese girmiş, orada emeksiz kazanç sağlamanın cezasına çarpılmıştı.

Kuru Ahmet, yaya bir şekilde, düzenbaz Hasan ise, doru aygırın üzerinde idi. Tosunları sürerek köylerine geldiler.

Kuru Ahmet'i avradı Emine karşıladı. Emine çok şaşırıp, ne söyleyeceğini bilemez hale gelerek taş kesildi. Düzenbaz Hasan ocaklarını söndürmüştü.

Hiçbir derdi, sıkıntısı olmayan, kazancı yerinde olduğu için kaygılanmayan Hasan, işini yapmanın gururu ile evinin yolunu tuttu. Atını ağaca bağladıktan sonra biraz şekerleme yapmak istedi.

Neye uğradığını anlamayacak kadar kötü duruma düşerek, cin çarpmışa dönen Kuru Ahmet, tosunları biraz gezdirmeye çıkardı. Paracıklarının hepsini harcadığı için konuşkanlığını, sevincini, neşesini yitirmiş, dut yemiş bülbüle dönmüştü. Şimdi cebi delik geziyordu.

Düzenbaz Hasan şehre giderek aldığı aygırın ayaklarını kayar ettirdi. Hem işlerinde kullanacak, hem de düğünlerde yarışmalara katılacaktı. Tosunların ayaklarında nal yoktu. Hatta yaşları küçük olduğu için boynuzları dahi yeni çıkıyordu.

Düzenbaz Hasan yaptığı işin karşılığı olarak Kuru Ahmet'in bir kahvesini içmek istedi. Emine kadının içerisine bir kurt düştü. Bu düzenbaz yine niye gelmişti?

Hasan estek köstek ediyordu. Ağzındaki baklayı çıkardı. “Bak Ahmet! Bu tosunlarını enetmezsen çifte koşamazsın. Eve dahi gelmezler” diyerek bezdirip, usanç verecek derecede gevezelik edip dikine tıraş etti.

Hasan bu! Yine düzenbazlıklar peşindeydi. Anafordan aldığı aygır atı yeterli görmüyordu. Biraz daha arpalanıp, Kuru Ahmet'i hamam soygununa döndürecekti. Andavallı bön Ahmet, Hasan'a yine kandı. Tosunlarını enemeye karar verdi.  Veteriner hekime danışmaya ne gerek vardı canım. Hiçbir şey bilmediği halde, her şeyi bilir gözüken ukala dümbeleği, onun bunun sırtından geçinen kepçekuyruk Nazmi ne güne duruyordu?

Vampir Hasan hemen ona koştu. Anaforunu da alacaktı. Kepçekuyruk Nazmi parasını peşin aldı. Tosunları birer birer yere yıktılar. Ayaklarını en kalın halatlarla bağladılar. Nazmi eline bir keser aldı ağzına ince bir bez bağladı. Hayvanların erkeklik organlarını keserin ağzı ile ezdi. Hayvanlar sürekli böğürüyorlardı. Nazmi işini sağlam yapmıştı!

Hayvanların ayaklarını çözdüler. Şimdiden karınları şişmişti. Gözlerinden yaşlar geliyordu. Kuru Ahmet dinlensinler diye ahıra kapattı. Düzenbaz Hasan ile kepçekuyruk Nazmi, bir oda da aldıkları paraları pay ediyorlardı. Akşam yaklaştı. Kuru Ahmet, eşi Emine kadına tosunların suyunu vermesini söyledi. Eline su testilerini alan kadın ahıra vardığında kapının açılmadığını gördü. Kuru Ahmet'i çağırdı. Kapıyı zorla açtılar. Gözlerine inanamadılar. Tosunlar yanlış eneme neticesinde nallarını ışıldatıyorlardı. Hayvanlar acıya dayanamayarak karınları şişmiş ve ölmüşlerdi.

Emine avrat, avazının çıktığı kadar bağırıyor, sebep olanlara beddua ediyordu. Kuru Ahmet, gözden kayboldu. Kadın aramalarına rağmen bulamadı.

Ahmet, kimden kaldığı belli olmayan kısa namlulu filintasını ceketinin altına sokmuş, düzenbaz Hasan ile kepçekuyruk Nazmi'yi arıyordu. Yerlerini öğrendi. Bulundukları yerin kapısını çaldı. Kapıyı kepçekuyruk açtı. Kuru Ahmet, silahın yönünü üzerine çevirdi. Kepçekuyruk anlamıştı Kuru Ahmet'in düşüncelerini. Daha önceleri de birkaç hayvanın telef olmasına sebep olmuş, adamlar üzerine bir tas su içmişlerdi. Kuru Ahmet'in başka seçeneği yoktu. Çünkü algın öküzlerini de satmıştı. Şimdi tosunlar elden gidince öküzsüz kaldı.

Kepçekuyruk ayaklarına kapandı. Aman diledi. Düzenbaz, vampir Hasan aldığı paraları sayıyordu. Benim suçum yok der gibi Kuru Ahmet'e bakıyordu. 

Kuru Ahmet, kepçekuyruk Nazmi'yi bıraktı. Silahını doğrudan vampir Hasan'a çevirdi. Her nedense belden aşağı doğru ateş ediyordu. Acaba tosunların çektiği acıyı göz önünde bulundurarak onunda mı aynı acıyı çekmesini istiyordu! Düzenbaz Hasan yediği kurşunla bükünmeye başladı. Kepçekuyruk Nazmi o kargaşanın arasında kapıdan gizlice sıvıştı. 
Kepçekuyruk kolluk kuvvetlerine haber vermişti. Emine avrat, eve yetişti ama eşinin kodese girmesine, mani olamadı. Kuru Ahmet'in öküz hasreti böyle bitti.