Görünen köy klavuz istemez.
Ahlakımız çöktü, zihnimiz bulandı, aklımız karıştı, ne yaptığı, ne ettiği belli olmayan şükür etmeyen, mutlu olmayan, stresli tuhaf bir toplum olduk.
Bunların sebepleri ayrıca tartışılabilir; ama toplumsal olarak bir ahlak ve mantık çöküntüsü içerisinde olduğumuz kesin. Bu durumu önemsiz görmek, basit bir sosyolojik olay olarak değerlendirmek ise çok yanlış olur. Ne yazık ki toplum olarak içerisine girdiğimiz çöküntünün farkında değiliz. Toplumun güzel ahlak ve kötü ahlak kavramı şaştığından neyin ayıp olduğunu, neyin olmadığını, nelerden utanıp, utanmayacağımızı bilmiyoruz.
İnsanların kafasının içi öylesine karışık ki labirent gibi.
Bazen Gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”e uğradığımda Genel Yayın Yönetmenimiz kardeşim Salih Güner’le Kırşehir’in sorunlarını ve insanları değerlendirdiğimizde Salih Kardeşim bana aynen şunları söyler:
“Kardeşim insanların kafası karışık, zihinleri bulanık, hiç kimse nerede gezdiğini bilmiyor. Mesleğimiz gereği Kırşehir’i Ankara Caddesinden, Terme Caddesine, Lise Caddesinden, uzun çarşıya kadar gezen yürüyen, haber peşinde koşan gazeteciyim Kırşehir’de insanlar caddelerde yürürken kendi kendine konuşarak el hareketleri yaparak yürüyorlar.”
Tabi ki Salih Güner kardeşimizin dediğine, basın yayın mezunu olmakla birlikte halkla ilişkiler uzmanı olarak bende bazı şeyleri görüyor şahit oluyorum. Hatta birisinde Maşaderesi Caddesi’nde yavaş yavaş seyreden kamyonetin aynası biraz yanda, tarafta yürüyen 35-40 yaşlarında bir erkeğin kafasına hafifçe çarptı. Kafasına ayna çarpan kişi ne olduğunu anlayamadı ve sadece orta şiddetle “Aaaahhh!” diye bağırarak tepki verdi, “ne çarptı?” diyerek arkasına dahi bakmadı, sigarasını içerek yürümeye devam etti.
Üstelik sigarasını öyle bir içiyordu ki dumanını içine çektikten sonra bir daha dışarı çıkarmıyordu. O kadar dertli, kafası üzerinde değil. Kamyonetin sahibi ne olduğunu anlayamadı ve durup bakmadı.
İnanın kafasına kamyonetin aynası çarpan kişi nerede gezdiğini, nasıl yürüdüğünü bilmiyordu, kafasının içerisinde binlerce tilki dolaştığı belliydi şimdilik tilkilerin kuyruğu birbirine dolaşmamış olacak ki biraz olsun ayakta durabiliyor, eğer kafasının içerisinde ki tilkilerin kuyrukları birbirine dolaşmaya başlarsa bu vatandaşın işi bitmiş demektir.
Ülkemizde ve Kırşehir’de insanların ahlak çöküntüsünü sadece kız, erkek davranışları, sokak ortalarında hal ve hareketleriyle, öpüşüp koklaşmakla, cadde ve sokaklarda insanların küfürlü konuşmalarıyla, giyim tarzıyla sınırlamak doğru değildir. Selam verdiğiniz bir kişi selamınızı almıyorsa, cenazeniz olduğunda karşı komşunuz başsağlığı dilemiyorsa, arabamla elli metre fazla gidip yakıt harcıyorum diyerek taziye çadırları şikayet ediliyorsa, acınızın ortasında birde ne olduğu belirsiz bu kişilerle uğraşıyorsanız bunlarda ahlaki çöküntüdür.
Trafikte sabırsız hareket ederek kırmızı ışığın bitmesine saniyeler kala veya seyir halindeyken önünüzde onlarca araba varken arkanızdaki yol ver diye kornaya basıyorsa bu bir ahlaki çöküntüdür.
Okula yeni başlayan öğrencilerin anne ve babalarının meslek kurumlarına, maddiyatlarına göre sınıflar oluşturulması, ona göre öğretmen verilmesi, velilere ona göre davranılması ahlaki çöküntüdür.
Medeni bir toplum olamadığımız için doğru dürüst kurallarımız yok, var olan kuralları uygulamayanı ise ayıplamamız yok. Trafikte, iş hayatımızda, apartman yaşamımızda ahlaki çöküntüden ve zihin bulanıklığından geçilmiyor, yani uymadığımız kuralsızlıkların hepsi ahlaki çöküntü ve zihni bulanıklık içerisinde olduğumuzu gösteriyor.
Gerçekten ahlak ve izan ölçüsü kalmadı. Tabi bu ahlak ve zihin çöküntüsü için sadece toplumu suçlamıyorum.
Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik durum, evine ekmek götüremeyen babalar, anneler, iş bulamayan gençler, siyasi ayrışmalar, eğitimdeki sıkıntılar ahlaki çöküntüye neden oluyor, insanların zihnini bulandırıyor, aklını karıştırıyor.
Herkesin var bir derdi. Ahlaki çöküntü, zihin bulanıklığını bir tarafa bırakıyorum. Toplumsal olarak ruhen de bunalımdayız.
Birisi oğlundan, öteki kızından, diğeri eşinden, gelin kaynanadan, kaynana gelinden kayın baba hepsinden dertli.
İşi gücü olmayan gençler birbirlerine aşık oluyorlar evliliği evcilik oyunu zannediyorlar, aşkımla, sevgilimle, hayatımın insanıyla evlenip dünyanın en mutlu insanı olacağım diyerek evleniyorlar ama iş olmayınca, eve ekmek girmeyince ne aşk karın doyuruyor ne sevgi bir veya iki sene sonra boşanıyorlar ama ortada KDV olarak birde çocuk var. Şimdi ne olacak bu çocuğun hali gelinde mi kalacak, damatta mı sorusu cevap bekler, gelin tarafı nafaka ister, damat beyin işi yok nafaka veremez, iş babaya düşer, hal böyle olunca hem gelin hanımın, hem damat beyin anne ve babaları yolda yürürken kendi kendine konuşarak, el hareketleri yaparak yürür, kafasına kamyonetin aynasının çarptığı vatandaş gibi kendilerine neyin çarptığını bilemez, nerede, nasıl yürüdüklerinin farkında olamazlar. Çünkü kafanın içi labirent olmuş, binlerce tilki dolaşıp duruyor.
İşte tüm bu unsurlar birleşince hem ahlaki çöküntü, hem zihin bulanıklığı, hem akıl karışıklığı üst üste geliyor Allah yardımcımız olsun, akıl, fikir ve rızık versin demekten başka çaremiz olmayıp yazımı bir anımla bitirmek istiyorum.
Kırşehirspor genç takımında oynarken Kırşehir’de Ankara Şekerspor genç takımıyla oynuyoruz ve 4-0 mağlup durumdayız. Allah rahmet eylesin Kırşehir’in renkli simalarından Kırşehir ve Kırşehirspor sevdalısı Gali Dayımız vardı. Kendisi çok şakacı insandı, yaptığı şakalarla, yanında taşıdığı aletlerle mezardaki ölüyü güldürecek kadar esprili dayımızdı ve top dışarı çıktığında bana aynen şöyle seslendi.
“Osman 4-0 yeniliyoruz” diyerek hiç üzülme evladım maçın bitmesine iki dakika kaldı her an 5-4 öne geçebiliriz umutsuz olma” demişti.
Galip Dayımızın dediği gibi umutsuz olmaya gerek yok çünkü her şeyin yoluna girmesi için iki dakikamız kaldı ve halen umudumuz var diyeceğim ama dost acı ve gerçek söyler vakit azaldı görünen köy kılavuz istemez bilinen gerçek toplum olarak biz ahlaken çöktük, zihin olarak bulandık.